Başının zonklamasıyla araladı gözlerini. Üzerinde ki ağırlığın ne olduğunu anlamak istercesine başını kalıdırmaya çalıştı lakin başının ağırlığı bir ton altın külçesiymiş gibiydi. Ayaklarını oynatmaya çalışarak üzerinde ki ağırlıktan kurtulmaya çalıştı. Bunun mümkün olmayacağını anladığında teslim olurcasına bıraktı kendisini. Başının ağrısının hafiflemesi için sol elini şakağına götürdü. Dün geceyi hatırlamaya çalışıyordu. Tek hatırladığı Alp'in masasına geldiğiydi. Hayal meyal hatırladığı sahneler sisler içinde seçebildiği karelerdi.
Gözlerini araladı aradan geçen zamansız dilim birazcık olsun başının ağrısını hafifletmişti. Üzerinde ki ağırlığın ne olduğunu anlamak istercesine başını doğrultuğunda Alp'in üzerinde olması süpriz olmuştu. Nasıl olur da bu adamla aynı yatağa yatacak kadar aptal olabilmişti. İki kişilik koca yatak da bu adam nasıl olup da üstüne koğuşlanmıştı. Üzerinden Alp'i atarken üzerinde ki adamın çıkardığı sese gülmemek elde değildi.
" Kalk lan üzerimden" derken sahte bir kızgınlık eklemeyi ihmal etmemişti sesine.
Alp gözlerini kırpıştırarak açmaya çalışırken " Sus lan başım zonkluyor" gözlerini açtığında vucüdunun yarısının hala Buğra'nın üzerinde olduğunu görünce gözleri şaşkınlıkla açılırken hızlı bir şekil de yatağın boş yanına attı bedenini. " Lan fırsattan istifa de bana mı yürüdün yokluk böyle bir şey" derken gülümsedi.
Buğra Alp'in cümlesine kayıtsız kalamayarak gülümsedi. " Soytarı, benim üzerime çıkan sensin. Yüzsüzlüğün bu kadarına ne denir bilemiyorum artık"
Alp elini ensesine götürerek kahkaha attı. " Sus lan sus yerin kulağı vardır. Oğlum ne işin var senin benim yatağımda dün en son sadri babanın yanındaydık "
Buğra " Nerenle içtiysen artık bak sabah sabah nasıl uyandık" diyerek yataktan kalktı. Daha fazla bu absürt sohbete devam etmek istemediğini belli etmek istiyordu vucüt diliyle.
Alp yastığı başına geçirerek " Küçük harflerle konuş lan başım zonkluyor."
Buğra odanın ortasına ilerledi. Az ilerde ki banyoyu gördüğünde adımları banyoya doğru kendinden bağımsız ilerlerken dudaklarından " Kıyafetlerine ihtiyacım olacak. Sende kalksan iyi olur uzun bir gün bizi bekliyor."
Alp başının üzerinde ki yastığı attı; başını kaldırarak Buğra'ya baktı. " Uzun bir gün derken" cümleden bir sonuç çıkarmadığı gözlerinden anlaşılıyordu.
" Kahvaltı esnasında anlatırım kıyafet hazırla hadi bize" diyerek duşa girdi.
Ilık duş zihnini beraklaştırmaya başlamıştı. Düngecenin üzerinde ki sis kalkmıştı. Parça parça karelerden bir bütün çıkararak geceyi tüm gerçekliği ile hatırlaması gerçeklerle yüzleşmesini sağlamıştı. Tüm gerçekliği bünyesi kabul ederken kalbi daha fazla kırılması mümkünmüş gibi kırılıyordu. Sormayı bırakmıştı artık " Neden?" diye. Yaşadığı her şeyi haketmişti. Gizem ile ilgili her başlayan soru da yüzde yüz hatalıydı. Kabullenmesi zor olsa da bencil bir adamdı. Ve bu bencillik kendisi için mükemmel olan birini kaybetmesine neden olmuştu. Kıvanç ile yaptığı konuşmaları hatırladı biran. Her zaman yaptığını yapmış pes etmişti. Hayattan kopmak ve veda etmek her zaman savaşmaktan kolay olmuştu. Kayıpları ile baş edemediği zaman her zaman yaptığı intahara meyilli acınası adam olmayı huy haline getirmişti. Peki bunun sonucu ne olmuştu. Kocaman bir kayıp. Gizem'i kaybetmişti bebeğini kaybettiğini öğrendiği gün. Alp'in dediği cümleyi hatırladı. Yanında olsaydın şuan bu durumda olmayacağını dostu kendi üslubu ile çok güzel anlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Satır Arası Derin (Kitap Oldu)
RomanceSatır arası Tutku ve Satır arası Aşk adlı hikayenin devamı niteliğindedir. (3) Karşılıksız bir aşkın tutsağında ki bir kadının sevdiği adam tarafından zorunlu da olsa kabullenişini anlatmaktadır. Aşk sadece karşılıklı mı yaşanır yoksa karşılıksız...