47 - Begüm Uluçağ

2.1K 156 93
                                    


Başlangıcı olmayan bir yolda sonu aramak gibiydi yaşadıkları. Yol boyunca asvalta gördüğü kesik yada düz çizgilerin yönlendirmesiyle hareket ederek düşünmemeye zorluyordu zihnini. Zihninin perdelerini kaldırdığı an Gizem beliriyordu zihninde. Yeni bir iş yeni bir ev yeni hobiler bir kadının toparlandığının en büyük kanıtıydı. Eksik olan yeni bir aşktı. Onu bulduğunda hayatından tamamen çıkacak bambaşka bir kadın olacaktı. ' Aşk' diye fısıldadı. Sadece korkusuzca kendi gözlerine bakan bir kadının evrimleştiği anın bebeklerini kaybettiği ana denk gelmesi ne büyük ironiydi. Bedenini utanarak kendisine veren kadının hayatında bir başka erkek olacağı fikri kanının çekilmesine neden oldu. Bu kadar kısa sürede bu kadar büyük değişim gösteren bir kadın hayatına en kısa zamanda birini alacaktı bunu kabullenmesi gerektiğinin sinyallerini veriyordu bilinçaltına.

"Dürüst ol patron bana değil kendine dürüst ol" cümlesi sızdı düşüncelerinin arasına. Çömez yine yapacağını yapmıştı işte. Eliyle direksiyonu sıktı. " Neye göre kime göre" diye bağırdı arabanın içinde. Dürüst olsa ne değişecekti ki gitmişti. Giden bir serabın ardından düşündüklerini dile getirse ne fark ederdi.

Bakışlarını dışarıya çevirdiğinde otelin önünde avere avere volta atan Alp'i gördü. Frene basarak arabayı istop ettiğinde Alp'in yayvan adımlarla arabaya gelişini ve koltuğa yayılışını izledi.

Sessizlik hakimdi arabanın içinde. İki fırtınalı ruhun içinden geçen arsız düşüncelerini gizleme çabasıyla dudaklarının lal edişi sessizliği daha anlamlı kılıyordu.

Beyninde ki çatlak seslere dayanamayarak " Radyoyu açsana dostum" diyebildi. Dayanamıyordu artık içinde atılan çığlıklara. Acı çekme eşiği yüksek olsa da gördüğü işkencelerden daha ağır geliyordu ruhunun acı çekmesi.

Alp'in radyonun kulağını kıvratmasını izledi. Radyo istasyonlarında avere avere dolaşırken Mehmet Gürel'in kimse bilmez adlı şarkısı yankılandığında arabanın içinde parmaklarını çekti radyodan. Koltuğunda yayılarak başını geriye itti. " Kimse bilmez" diyerek şarkıya eşlik etti fısıltıyla.

" Alp başka şartlar altında gelseydin kalır mıydın İstanbul da" İstanbul'a gelmeden önce ki yaşamını ellerinden aldığı adama bu soruyu sormak zorundaymış gibi hissetti. Tek suçu dostu olmasıydı bu adamın yaşadığı herşeyden sorumluydu.

Bakışları pencereden dışarı kayan adamı izledi. Pencereden akıp giden manzaralara seyreden adamın dudaklarından " Özlemişim aslında İstanbul'u. Yani şu yaşanılanlar belki de geri dön habercisiydi bilemeyiz ki dostum hayatın bize hazırladığı süprizleri."

" Tek suçun hayatında benim gibi baş belası bir adamı tanımandı dostum. Eğer hiç tanışmamış olsaydık" – Alp'in kes işaretiyle cümlenin devamını getirmedi. Getirmek istediği cümleleri yutarken hayatında ki her bireye acı yaşattığını daha iyi anlıyordu.

" Buğra dostum içinde ki melenkolik adamı sikerim. Yeter lan bu nedir amına koyayım. Oğlum sen mi dedin bana Gazze'ye git fotografçı ol diye. Sen mi dedin lan bana git burnunu belaya sok diye. Gerizekalı benim yolumdu ben seçtim sen sadece benim seçtiğim yolda bana eşlik ettin. Şimdi şu benim yüzümden ayaklarını bırak lan ve silkelen bir daha demem Buğra yeter çocukluk yaptığın, ya biran önce kendine gelirsin yada ben seni silkeleyerek kendine getiririm şu acıların çocuğu küçük emrah modundan çık artık."

Buğra Alp'in her cümlesiyle gözleri büyüyordu şaşkınlıkla " Cidden böyle mi düşünüyorsun?"

Alp dişlerini sıktı dişlerinin arasından tıslayarak " Oğlum sen şakamısın? Buğra yeter artık cidden dünyanın merkezinde değilsin yaşanılan her şey de kendini suçlamaktan vazgeç. Tanrı mısın lan sen! yada olagan üstü güçlerin mi var insanların kaderini değiştiren, bu dünya da insanların seçimleri olur olumlu yada olumsuz da sonuçları anla bunu artık bir kez daha bana bu tarz mantıksız sonuçlarla gelme"

Satır Arası Derin (Kitap Oldu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin