Başladığı yerdeydi...
Doğduğu gün bir çöp konteynerına bırakılan bebeği fark eden belediye çalışanları tarafından getirilen yetimhanedeydi. Yeşil ameliyat kıyafetine sarılarak tıbbı atıklarla beraber poşete konulup ölüme terk edilen bir bebekken farkedilmesi büyük sanşsızlık olduğunu düşünüyordu şuanda.
Bulan belediye çalışanları ne düşünmüştü acaba? Tiksinmiş olmaları muhtemel bir kanıydı. Yıkanmaya bile tenezül edilmemiş anne karnından çıktığından itibaren alalade göbek kordonu kesilip poşete konulan bir bebek hakkında ilk düşüncenin tiksinmek olduğunu düşünmesi hücrede alıştığı çürümeye yüz tutarken yayılan insan kokusundan dolayı olmalıydı. Ardından acımak gelirdi sanırım peki ya sonrası kurtarmaya karar verme aşaması... Ölüme terk edenler içinde ki şansızlığı keşfederken bulan belediye çalışanları bunu görmediği için yaşamış olmalıydı.
Cüzzamlı olmalıydı. Dokunduğu yeşil yaprağı bile dokunuşu ile öldürebilecek biriydi belki... Yoksa hayatında bulunan her canlıya zarar verebilir miydi?
Karşısında ki binaya bakarken içini çekti. Bankta ki oturuşu canını daha çok yakıyordu. Hayatından alınan her güzel güne lanet etmekten başka elinden ne geleceğini bilemiyor oluşu tüm duyguları ölüdüyordu işte.
Omzuna dokunan el ile irkildi bakışlarını omzunda ki elin sahibini görmek için çevirdiğinde Kıvanç'ı görmek süpriz olmuştu. Gözlerini tekrardan binaya çevirirken " Neden geldin?" diyebildi. Yanında olmamalıydı yanında olan her canlıya acı çektiren biriyken yanlızlık ile cezalandırılmalıydı.
" Sen neden buradasın?" diye sorusuna soruyla cevap veren adama susarak karşılık vermişti. Neden buradaydı ki... Karşısında ki binanın avlusunda oynayan çocukları izlerken iç çekti. O küçük çocukların büyük yaraları vardı. Her birinin annesi ve babası yoktu yanlarında. Yabancı bir ailenin gelip kendilerini kabul etmeleri için her gece yalvardıklarını biliyordu yaradana. Sevilmek için Allah'a yalvarmak nasıl bir duygu olduğunu çok iyi bildiği gibi. Ardından gözlerini kapattı. Yanaklarından süzülen yaşlara aldırmadan zihninden geçen düşüncelerin içinde kayboldu. " Neden?" sorusu bir kez daha büyüdü içinde. Neden çocuk istemeyen onları çöp konteynerına atan insanları anne baba oluyordu ki... Kendisi yaşamak için son umudunu Gizem'in karnında her geçen gün büyüyen bebeğe adamak isterken neden elinden alınmıştı son umudu... Bu da bir tür haberdi belki de ölmek için belki de umutlarının çalınması isteniyordu.
" Dostum" cümlesi ile bakışlarını cevirdi yanında ki adama. Uzun zamandır duymadığı bir cümleyi duyuyor olması garip gelmişti. En son ne zaman dostum diye hitap etmişti yanında ki adam. Yabancılaşmış gibiydi bu hitaba. Bakışlarını tekrardan binanın avlusunda ki çocuklara çevirdi. " Her şeyin başladığı noktadayım şuan keşke her şey şimdi bitse. Biri gelse şu saniyelerde ve atmaktan yorulan kalbimi durdursa" diyebildi. Cümleleri söylerken kelimeler acı çekiyordu. Güçlükle çıkan her kelime görevini yerine getirerek bir uçurumdan atlıyor ve diğer cümlenin çıkması için seferber oluyordu sanki.
" Kendine gelmek zorundasın dostum. Benim tanıdığım adam pes edecek biri değildi" derken cümleler zorlukla çıkmıştı dudaklarından. Ne söyleyeceğini bilemiyor gibi duraksayarak çıkmıştı kelimeler.
Başını taşıyamayacağını düşünerek başını avuçlarının arasına aldı. Kafa tasına baskı yaparken elleri dudaklarından " Bana tek bir sebep söyleyebilir misin pes etmemem için Kıvanç" çıktı.
Kıvanç hiç düşünmeden " Gizem" diyebildi. Cümleyi söyledikten sonra duraksadı " Onun sana ihtiyacı olacak şuan senden bile kötü durumda olduğunu düşünüyorum." Son kullandığı cümleler kalbine kezzap atarcasına yakıcı bir etki bırakırken yüzünde ki ifadesiz ifadeyi bozmamaya gayret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Satır Arası Derin (Kitap Oldu)
RomanceSatır arası Tutku ve Satır arası Aşk adlı hikayenin devamı niteliğindedir. (3) Karşılıksız bir aşkın tutsağında ki bir kadının sevdiği adam tarafından zorunlu da olsa kabullenişini anlatmaktadır. Aşk sadece karşılıklı mı yaşanır yoksa karşılıksız...