37 - Derinliklerde ki Derin

2K 156 75
                                    


Düşüncelerinin hamballığı omuzlarını düşürmüştü. Zihninin derinliklerine bir tuğla daha koyarak varlığını sorgulama safhasına geçmişti. Sebepsiz zerzenişlerden her zaman kaçınmış olsa da diline takılan " Neden?" cümlesi karıncalanmış akıl odacıklarını dolduruyordu.

Kapının ziline dokunma süresince geçen soruları bertaraf etmek istercesine yanında kendisini izleyen kadına baktı. Kendinin aksine aşırı rahattı. Şuan zihninden ne geçtiğini öğrenmek için herşeyini verebileceğini düşündü.

Bakışları bakışlar ile karşılaştığında çekingen bir gülümseme bahsederek zile bastı. Ardından derin bir nefes çekerek cigerlerinde ki yükü azaltmaya çalıştı.

Kapının açılma süresi dakikanın altına düşmesi hazırlıksız yakalanmasına neden oldu. Kapıdan fırlayarak boynuna atlayan kıvırcık saçlı kızın " Bir gün beni kalpten öldüreceksin neler yaşadığımız hakkında bir fikrin var mı senin?" diyerek azarlarken diğer yandan da telaşlı gözlerle vucüduna bakmasına gülümsedi. " İyiyim çömez hastanelik bir durumum yok" diyerek saçlarını karıştığı kıza göz kırptı.

Müğe'nin bakışları yanında ki kadına kayınca tepkisini merak ederek bakışlarını ilgiyle süzdü. Müğe'nin bakışlarında öfkenin tohumlarının görülecek düzeyde canlandığını gördüğü an " Sedef" diyerek tanıştırma gereksinimi duydu.

" Soyadı yok mu hanımefendinin patron?" Samimi tanıştırmayı yadırgayarak bakışlarını üzerine dikti.

Buğra omuz silkerek " Varsa da ben ilgilenmiyorum o detaylarla." – bakışlarını Sedef'e çevirerek – " İçeri geçelim diğerleri ile de tanışmak istediğine eminim"

Kapıdan içeri geçmesi için Sedef'e yol verirken Müge'nin kolundan çekerek kulağına eğildi. " Sarı" dedi. Ardından kolunu bıraktığı kıza bakışları ile onay vererek Sedef'in arkasından salona geçti. Aralarında geliştirdikleri jargona güveniyordu. Sarı dikkat et gözlemle ve araştır anlamına gelen soru işareti olan çözülmeyen dosyaları tekrardan inceleme altına aldıkları dosyaların bütününe verilen addı. Umarım verdiği kod işine yarardı ve Müğe Sedef için yapması gerektiğinin farkına varırdı. Şuan tek ihtiyacı olan Müğe'nin sağduyularını bir kenara bırakıp objektifliğini ele almasıydı.

Salondan içeri geçtiğinde Gizem'i koltukta uzanır vaziyette üzerinin polar ile örtülü olduğunu görünce endişelenerek hiç kimseye bakmadan direk yanına koştu. Bakışlarını uzanan kadının üzerinde gezdirirken yorgun ve üzgün mavi gözlerle karşılaştı. Başını avuçlarının içine aldığı kadının gözlerinin içine bakarak " İyi misin?" diye sorabildi. Sesinin titremesini göz ardı ederek.

Gizem ağlamaklı gözlerle başını olumlu anlamda sallarken dudaklarından titrek " İyiyim" cümlesi döküldü.

Bakışlarını kaldırarak salonda ki kişiler üzerinde gezdirdi. " Biri bana Gizem'e ne olduğunu anlatacak mı?"

Alp kolondan doğrularak Buğra'nın yanına ilerledi elini omzuna koyarak " Önemli bir şey yok" – bakışlarını Gizem'e çevirdi – " Değil mi yengecim"

Gizem başını olumsuz anlamda sallarken gözlerinde ki yaşlara engel olamamıştı.

" Müğe" dedi dişlerini sıkarak " Neler oluyor?" Alp'in söylediği cümleler gerçekleri yansıtmadığı her halinden belliyken şuanın yeri olmadığı için bir şeyleri ört bars etmeye çalıştığını anlasada gerçekle direk yüzleşmek istiyordu.

" Patron dün gece Gizem'in kanaması oldu ve o yüzden şey oldu" diyerek cümleyi gevelemeye başladı. Müğe'nin gözlerinde ki hüzünde açıkca belli ediyordu aslında ne olduğunu.

" Bebek nasıl?" diyebildi. Cevabını bildiği soruyu soruyu yüksek sesle sormaktan bir kez daha nefret etti. Elleri Gizem'in başından ayrılarak koltuğun bir köşesine sindi. Şuan yaşadığı his kelimelerle dökülebilecek gibi değildi. Nereye dokunsa oradan dağılabileceğini bildiği için sadece yutkunabildi.

Bakışlarını donuk gözlerle salonda gezdirdiğinde bakışları duvara yaslanmış kendisini izleyen Sedef ile çarpıştı. Sindiği koltuktan kalkarak Sedef'e doğru adımlar attı. Karşılaştıkları ilk gün söylediği cümleler kulağında"Benden çoçukluğumu çalanın çoçuğundan başlayacağım. Bugüne kadar harekete geçmememin tek sebebi canını acıtacak somut bir örnek bulamamdı. Bebek benim için belki de yaşatmadıkları çocukluğumun kefareti olabilir" yankılanırken nefes alamadığını düşündü.

İşaret parmağını kalbinin üzerine bırarak " Beni buraya neden getirdiğini şuan anlayabiliyorum. Bugüne kadar harekete geçmemenin tek sebebi canımı acıtacak somut bir örnek bulamamandı değil mi? Bebek senin kefaretin olabilirdi değil mi?" - derin bir nefes almaya çalıştı. Cigerlerine nefes değil acı alıyordu sanki. Ciğerine batan iğneler nefes almasını engelliyormuş gibi yüzünü buruşturdu. – " Üzgünüm Sedef kefaretini alabileceğin bir bebek de kalmadı ortada şuan karşında alabilceğin tek şey benim canım. Onu da istediğin an sana gönüllü verebilirim esaretim bitmiştir." Diyerek salonu terk etti.

Kapıdan çıkarken arkasında bıraktığı her şeye karşılık içinde bir şeyler ölüyordu. Kalbinde sevdiklerinin mezar taşları belirirken gerçek hayatta mezar taşı olmayan sevdiklerinin ardından sadece göz yaşı dökebiliyordu.

Lanetli olduğunu bir kez daha tüm dünyaya haykırmak istedi. Sevdiği, yanında olduğu önemsediği herkes bir bir ölüyor kendisi sadece izliyordu.

Motoruna binerek rüzgarı arkasına katarak uzaklaştı her şeyden. Baba olamadan evlat kaybetmiş olduğunu haykırmak istiyordu tüm dünyaya. Bundan sonra herşeyini adayacağı bir bebeği olacak adını Derin koyacakken derinliklerde kaybolmuştu.

Kaybetmişliğin en dibini yaşayan biri olarak bundan daha fazlası olamaz dediği her şeyi yaşamıştı.

Satır Arası Derin (Kitap Oldu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin