11 - Arada kalan adam

3.9K 221 42
                                    



Kaskatı kesilmiş bedeni ile kapının arkasında kalakalmıştı. Az önce ne yapmış olduğunu şuan idrak edebiliyordu. Sıktığı parmaklarını sanki daha da sıkabilirmiş gibi yumruk yaparak kapının pervazına vurdu.

" Bu da ne şimdi" dedi sıktığı dişlerinin arasından cümleler koparcasına çıkmıştı.

Gördüğü rüya yüzünden olmalı diyordu bilinçaltı suçlayacak birini bulmuş gibi. O rüya da neydi öyle. " Dün o yatak da ne işin vardı lanet olası" derken cevabını bilmediği sorular kemiriyordu düşüncelerini. Gizem'in çığlığıyla yatak odasına gitmişti. Peki ya sonrası...

Yatak da tüm masumiyeti ile uyuyan kızı izlemeyi bırakamamıştı. Yüzünde ki huzur da huzur bulmuştu. Bu huzuru kaybetmemek istercesine yaklaşmıştı yanına. Burnuna dolan frezya çiçeği sersemletmişti. Kokunun kaynağını bulmak istercesine Gizem'in boynunda almıştı soluğu. Sonrası ise karanlıktı...

Frezyalarla dolu bir bahçedeydi. Rengarenk çiçeklerin kokusu doluyordu burnuna görüş alanına Gizem girmişti beyazlar içindeydi. Ona doğru adımlar atıyor lakin bir türlü yanına ulaşamıyordu. Sonra koşmaya başlamıştı lakin sonuç yine hüsrandı...

Uzaklaşan kadının ardından fısıldamıştı " Gitme" diye. Terkedilmişliği kadıramıyordu dizlerinin üzerine çökerken gözden kaybolan beyazlar içinde ki kadına bakmıştı sessizce gidişini kabullenmişti.

Gözlerini araladığında Gizem yanındaydı. Sıkıca sarıldığı kadının tedirginlikle kasılmış bedenine bakmıştı. Göz kapakları oynuyordu uyanık olmasına rağmen gözlerini kapatmasına anlam veremediğinden " Gizem" demişti.

Sonra olanlar film şeridi gibi geçerken son sahne de takıldı zihni. Aynı sahne tekrar tekrar oynatılıyordu zihninde.

Taze çiçek kokusu, acemi bir şekilde öpücüğüne karşılık vermeye çalışan kadının kendi vucüt metobolizmasını değiştirmişti. Düne kadar yabancı olduğu bir kadının dudaklarında ki farkındalık karıştırmıştı zihnini.

Nasıl yakınlaşabilmişti?

Bunu yapabilmiş olabilceğini aklı almıyordu. Dudakları kendisinden bağımsız hareket etmişti. Zihnine Müge ile yaptıkları konuşma geldi.

"Feyza senin hayatının parçası çünkü aynı bataklık da çırpınan iki aynı karakterde iki ayrı insansınız. Dogum gününde dans ederken izledim sizi aşırı uyumlusunuz. Birbirinize benziyorsunuz hayatlarınızda bir çok şey ortak bundan eminim senin, bunları anlatmana bile gerek yok çünkü bunlar dışarıdan net olarak okunuyor. Ama Gizem o farklı. Gizem'i anlatırken ses tınında sadece vicdan azabı yoktu. Seviyorsun o kadını da sadece isimlendiremiyorsun. Arkadaş dost gibi de değil eğer öyle olsaydı sana Gizem Sezgin dediğim de Gizem diye fısıldamazdın. Hediye alırken bu denli zorlanmazdın. Gözlerle konuşacak ortak bir lisan sevgililer de bile yok patron. Gizem'in saflığı seni etkilemiş ki onunla temizleniyor gibi hissetmişsin. Ve şundan da eminim ki eğer Feyza ortaya hiç çıkmamış olsaydı sen Gizem'de nefes alacaktın patron. Yaşadıklarının enkazını Gizem'in saflığında arındıracaktın. Lakin Feyza ortaya çıktı. Sen sana saflığın çok ama çok geleceğini düşündün. Kirli ve karanlıktın. Ve sen de senin gibi aynı karanlığın içinde olan kadınla aynı ateşe sarıldınız. Dışarıdan görülen bu ne kadarı gerçek ona ise zaman karar verecek" "

" Zamanın canı cehenneme" diyerek kapıda sindi. "15 dakika" demişti aşağıya inmesi gerekiyordu.

Gözlerini kapattı az önce ki öpüşme sahnesi tekrar canlandı zihninde.

"Tamam herşeyi berbat ettim ama en azından duygularım söylediğin gibi dönek değil" demişti Müge'nin cümlelerine karşılık peki ya şimdi ne değişmişti. Bu öpüşmeyi düşünüyor oluşu bile döneklik değil miydi?

Aşık olduğu kadına ihanet etmişti az önce bilinci yerinde olmasına rağmen iradesine yenilmişti. Nasıl yapabilmişti anlamıyordu. O rüyayı neden görmüştü. Müge'nin de dediği gibi Gizem'in saf ve masum tarafı çekiyordu kendisine. Onun dışında ise tamamen yabancılaşıyordu.

Az önce öpüştüğü kadının utangaçlığı, kızaran elmacık kemikleri üşüştü zihnine. Tanımaya çalışırken izlediği kadın da fark ettikleri şaşırtıyordu. Bu zamana kadar fark etmediği bir çok mimik zihnine kazınıyordu. Çocuğunun annesi olacaktı...

"Sonuç da benim karım" diye fısıldadı. Az önce yaşadıklarını anlamlandırmaya çalışarak.

Aşık olduğu kadının cümleleri zihninde yakılandı " Şimdi bana söz ver Gizem'i sevmeye ve aşık olmaya çalışcaksın"

"Bu bir ihanet değil" diye fısıldadı tekrardan. " Söz"

Tüm bu yaşananlara anlam veremiyorken umarım Gizem soru sormazdı kendisine. Cevaplar kendisini bile tatmin edemiyorken az önce öptüğü kadını nasıl tatmin edecekti.

Yaşadığı ikilemler, içinde ki piskozların belirtileri olmalı diye düşündü. Hayatı boyunca zihni bu kadar karmaşık olmamıştı. Net bir insan olmak bildiği tek ilke iken şuan milyonlarca düşünce arasında ezilen bir nokta olma hareketlerine de yansıyor olmalıydı. Bu kadar saçmalamanın başka hiç bir açıklaması olamazdı.

Peki neden dudaklarına dokunduğu kadının tadı damağında kalmıştı?

Tüm bu karmaşanın arasında bu öpücüğün hafızasında kalması sinirlerini bozsa da daha fazla aşağıda kendisini bekleyen kadını bekletme lüksü olmadığını düşünerek kapıyı aralayarak dışarı çıktı.

Üzerini giyinmek için geldiği kıyafet odasından üzerini değiştirmeden çıkmasına sesli bir küfür savurarak tekrardan odaya girdi.

Pantolanun kemerini çözerken kamerada izlediği görüntüler aklına geldi " Siktir" derken bugün düşünmekte ertelediği herşey üzerine üzerine geliyordu. Sertleşerek kendisine acı veren erkekliği canını acıtırken tüm bunlara sebep olduğu için küfürler yağdırıyordu iradesine.

Ayaklarına toplanan pantolonu fırlatarak gözüne ilk ilişen kotu bacaklarına geçirdi. Üzerine parlement mavi bir tşört geçirerek aynada ki aksine baktı. Düşüncelerinin aksine iyi görünüyordu.

Gözüne parfüm koleksiyonunda ki bölme çarptı. İçlerinden birine dokunurken bakışları en üstte Feyza'nın en çok sevdiği parfüm şişesine gözü takıldı. Çok az kalan şişeye gözlerini dikerken dokunduğu parfüm şişesinin kapağını aralayarak sıktı. Gözleri hala aynı şise üzerindeyken kokusu yabancı parfüm burun deliklerine doluyordu. Tıbkı dudakların da yabancı dudakların tadı varken.

" Tam bir şerefsizsin Buğra Sönmez" derken aynada gördüğü aksine tükürdü. Yaşadıkları ve düşündükleri birbirinden o kadar zıttı. Bu zıtlık da kaybolmuştu...

Tanıyamıyordu artık kendisini...

Ve bu tanıyamadığı adamın yaptıkları ve hissettikleri geçmişini lekelediğini düşündürüyordu. Ve bu his canını yakıyordu.

Sıkışıp kalmıştı geçmiş ve gelecek arasında....

Bir adım atabilecek gücü yoktu, geri gidecek cesareti de....

Satır Arası Derin (Kitap Oldu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin