Diet Mountain Dew, Lana Del Rey
Mary, Nightmare Boy
Bazı vedalar hiç edilmedi...
●○●
BÖLÜM - 1
Hepimiz kendi masallarımıza tutunmaya uğraşıyoruz. Ta ki onlara inanmanın bedelini ruhumuzdaki acılarla ödeyene dek. Aslında hepimiz hayallerimizin birer katiliyiz. Yalanlara kurban olmakla beraber. Doğru bildiğimiz birçok gerçeğin aslında bir kurgu olduğunu öğrendiğimizde, elimizde kalan bir avuç duygu enkazının altında kalan bir kazazededen başka bir şey olmadığımızı anlıyoruz.
Nereye bakarsam bakayım, her yer sarı. Altın sarısı. Karşımda acı dolu feryatlarıyla doğum yapmaya çalışan kadına karşı yüzümü buruşturarak arkamı döndüm. Birazdan kadının çıkacağı yere... Dışarıda bekleyen muhafızları sanki şeffafmış gibi görmem, zaten maratonda olan kalbimi daha da arttırıyordu. Hadi ama çoktan alışmış olmam gerekiyordu buna. Derin nefes verip kulaklarımı şimdi ki sesin gürültüsünü azaltmak amacıyla kulaklarıma bastırdım.
"Hadi, kraliçem! Son bir kez daha ıkının! Hadi!"
Son çığlıktan sonra gelen ağlama sesiyle ellerimi başımdan yavaşça çektim. Kadının, kraliçem demesi dışında da tavandaki işlemeler ve süsler şato gibi bir yerde olduğumun kanıtıydı zaten. Kraliçenin yanında duran iki kadın birbirine gülümserken, ebe çocuğu battaniye ye sarıp kraliçenin kucağına bıraktı. Bebeğin iki yanağından öpüp kulağına yavaşça fısıldıyor. Annabeth.
Benim ismimin aynısını... Hepsinin arkasında, benim yanımda duran kadın öne atılıp bebeği Elenor'un elinden alıyor. Kraliçe'ye "Artık bebeğini göremeyeceksin Elenor!" diye bağırışı odada yankı yapmıştı. İşte tam bu sırada, oda siyah dumanlarla kaplanıyor. Kraliçe Elenor'da kendisine ne kadar seslenseler de bağırıp, ağlamaya devam etti. Yanına gidip onu sarsıp sesimi yükselttim.
"Sakin olun!" Yine beni duymamasına karşı ellerim titremeye devam etmişti. Yokum ben. Bu gerçek değil. Kapının sertçe açılmasıyla olduğum yerden zıpladım. Odaya hızla giren adamlar bana çarpacak iken sıkıca gözlerimi kapattım ki, derinlerden bir ses sanki beni derinliklerden çekti. Hızla derin nefesler verirken sese odaklandım.
"Annabeth! Beth! Uyanmadın mı hâlâ?"
Hep aynı diyaloglar. Dizi sahnelerini defalarca izlemekten daha beter bir şey... Gözlerimi devirip üstümdeki battaniyeyi tekmeleyerek ayağa kalktım. Sesimdeki alayı kendini belli edecek şekilde bağırdım. "Uyanmamak mümkün mü? Tabi ki uyandım." Ve gerçekliğe hoş geldin. Boş boş karşımda ki kapıya dalmışken, kendimi geriye bıraktım. Uykum var...
"Kahvaltı hazır tatlım, hadi gel." Dolaba ilerlerken her sabahki şeyi tekrar ettim. Dolabı aç. Kıyafetleri giyin. Kıyafetleri katla. Soruya yanıt ver. "Geliyorum anne." Ve son olarak yatağını düzenle. Mutfağa girerken annem ocağın üzerinde pişmiş pankekleri alıyordu. Yavaş ve sessiz hareketler ile yaklaşıp yanağından öptüm. Her ne kadar korksa da fazla belli etmemek için gülümseyip ellerini sallamasına gülümseme ile karşılık verdim. Hep korktuğu zaman böyle yapıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRENSESİN DÖNÜŞÜ -[DEK]
Fantasy|𝔇ö𝔯𝔱 𝔈𝔩𝔢𝔪𝔢𝔫𝔱 𝔎𝔯𝔞𝔩𝔩ığı 𝔖𝔢𝔯𝔦𝔰𝔦 1.𝔎𝔦𝔱𝔞𝔭| On yedi yaşında kendini toplumdan soyutlamış genç kız diğerlerine ne kadar tehlike arz edebilir? Kendine göre hayatını yaşarken, eve geldiğinde öğrendiği haber onu ne derece hayal kırı...