Bölüm-22

10.2K 562 34
                                    

The Snake, Lana Lubany

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

The Snake, Lana Lubany

U - Belle, Annapantsu 

●○●

BÖLÜM - 22

"Anne!" Kucağımda sallamaya devam ettirirken sandalye devrilme sesiyle kafamı kaldırdım. Annemi kucağına alıp bana döndü.

"Arkamdan gel bebeğim." Dediğini yapıp ayağa kalkıp arkasından yürümeye başladım. Kapıdan çıkıp hızla onları yakalamaya çalışıyordum. Çünkü ayağının altında sanki paten varmış gibi yürüyordu. Bu onun normal yürüyüşü. Aramızdaki fark biraz daha arttığında gözlerimi devirip tempomu biraz daha arttırdım. Muhafızlar bizi görünce kapıyı açtılar. Yavaşça yatağa koydu.

"Neden bayıldı?" Üzerine battaniyeyi çekti. "Fazla üzüldüğünde baygınlık geçiriyor. Bu yüzden üzülmemesi gerek." Nasıl yani? Yaşadıkları ile mi ilgili? "Bu bir travma gibi bir şey mi?" Kafasını eğip kaşlarını kaldırdı. 

"Tam bilmiyoruz ama olabilir." 'Boşluğa oturup elini tuttu. "Yanında kim kalacak?" Annemden bakışlarını çekti. Alışmış gibi... "Sen kalsan?" Bu soruyla, içimde bir şeylerin kıpır kıpır etmediğini söylesem yalan olurdu. "Sen?"

"Halletmem gereken dosyalar var. Hem aklım burada kalmaz. Birisi ile kıyafetlerini sana yollatırım?" Boştaki elini tutup sıktım. "Harika olur."

Yaklaşıp alnıma kocaman bir öpücük kondurdu. Gülümseyerek gözlerine baktım. "Kalbimin diğer yarımı, hoş geldin." Gözleri dolmuştu. Aramızdaki kısa mesafeyi yok sayarak koala edasıyla sarıldım. Kafamı omuzuna yaslayıp derin nefes aldım. Biraz daha böyle kaldıktan sonra kafamı kendine çevirip sevdi.

"Bunun hesabını verecek! Gerekirse onunla savaşacağım. Ama hiçbir şeyi merak etme." Ellerini tutup yüzümden indirdim. Sonuçta onlar özledi ama ben yaşadım. "Bu benim de intikamım. Belki bunu halkına zarar vermeden de halledebiliriz?"

"Bunun için artık çok geç canım. Kızımı kaçırıp, işkence etmekten cezasını alacak!" Bu konu konuştukça ikimizin de ona karşı nefretini arttırmaktan başka bir işe yaramayacak. Kollarından ayrılarak elimle kapıyı işaret etti. "Artık anne ile ilgilenme vakti. Hadi git."

"Sana emanet bir tanem." Saçımı okşadıktan sonra odadan çıktı. Bende bu sırada yatağa oturmuş annemi izliyordum. Kızıl renkte olan saçlarını, uzun kirpiklerini, kaşlarını ve küçük burnunu... Anneme gerçekten ne kadar benzediğimi şu an daha net anladım. Kapının tık tıklanınca yataktan kalktım. "Gir."

Gelen kişi benim yaşlarımda bir kızdı. Reverans yapıp yaklaştı. "Prenses, kıyafetleriniz." Elinden eşofmanımı alıp yatağa koydum. "Teşekkürler."

"Rica ederim prenses."

Reverans yapıp odadan çıkarken bende ceketimi çıkarıp yatağın yanında ki sandalyenin üstüne astım. Kravatı da çıkarıp üstüne koydum. Gömleği ve pantolonu da çıkarınca yatağın üstünde ki siyah tişört ve şortu giyindim. Yorganı kaldırıp içine yavaş yavaş girdim. Annem kıpırdanıp yaklaştı. Kafasını göğsümün üstüne koyup ellerini de belime sardı. Derin bir nefes aldı. Kafasını kaldırmadan mırıldandı. "Ed-ward?"

"Hayır. Benim anne."

Kollarını daha sıkı sardı. Kafasını göğsümün üstünden boynuma doğru götürdü. Nefes sesi düzene girdiğinde yeniden uyuduğunu anladım. Bende kafamı saçlarının arasına götürdüm. Annemin mis gibi kokan gül kokusu içinde uyumak, ilk defa uyurken mutlu olmama sebep oldu. Gözlerimi kapatıp anneme sarıldım.

Kendiliğinden açılan gözlerim sayesinde kendimi uçurumun ucunda buldum. Geriye doğru adım atayım derken sanki görünmez bir duvar varmış gibi ayağım gitmiyordu. Karşıma baktığımda şaşkınlıktan gözlerim pörtlemişti. Sağ tarafta ikisinin de boynunda ip olan annem ve babam, sol tarafta ise üflesem kırılacak bir kayanın üzerinde olan kızlar vardı. Ortadan; buz mavisi renginde, uzun bir elbise giyinmiş çok güzel bir kadın yaklaştı. Aramızda birazcık mesafe bırakarak önümde durdu.

"Bir hakkın var Annabeth. İki taraftan birini kurtaracaksın. Aileni kurtarırsan eğer arkadaşların ölecek. Ama arkadaşlarını seçersen ailen ölecek. Şimdi söyle bana hangisini kurtaracaksın?"

Hiç düşünmeden söyledim. "Onların yerine beni alın."

Kadın mesafeyi kapatıp önümde kalan minicik toprağa adımını attı. Tamam demek ki bende böyle öleceğim. Gözümü kapatacak iken uzun ve güçlü parmakların omzumu tutunca gözlerine baktım. Gülümseyerek bakan yüz karşısında sadece susarak cevabımı verdim.

"Fedakârlık testini başarıyla geçtin koruyucu. Tebrik ederim."

Altımdan toprağın kayma hissiyle gözlerimi kapattım. Hızla gözlerimi açınca beyaz bir tavan ile göz göze geldim. Burnuma gül kokusu gelince rahatladım. Hala aynı pozisyonda uyuyorduk. Gözlerimi kapattım. Acaba karşıma canavar çıkmasaydı ve çocuklar beni buraya getirmeselerdi hayatım nasıl devam ederdi? Bana ne zaman gerçekleri söylerlerdi. Boynumdaki kafanın oynaması ile uyandığını anladım. Yeniden gözlerimi açtım. Annem kafasını kaldırmış beni izliyordu. Baya uzun bir süre bakıştıktan sonra alnımı öptü. "Günaydın kızım. Teşekkür ederim."

Gözlerimi ufalayıp gülümsedim. Ne hoş günaydın... "Sana da günaydın anne. Teşekkür ne için?"

"Yanımda kalıp ve benimle uyuduğun için." Kollarımı daha sıkı sardım. "Ne o Kraliçe Elenor, anneye sarılmak içinde mi izin alıyorduk? Yoksa bu da yasaklar listesinde de suç mu işledim?"

Gülmeye başladı. "Hemen resmiyet. Ayrıca hayır anneye sarılmak yasak değil." Sarılmaya devam ederken kapı açıldı. Babam kapıyı kapatıp şu anki pozisyonumuza gülmeye başladı.

"Günaydın bayanlar!" Annem dikleşip beni de kaldırdı. "Günaydın canım." Gülümsemesine karşılık verip esnedim. "Günaydın baba!" Yatağa oturup ikimizin elini alıp öptü. "Kırk gün eğlence düzenleyeceğim!" Bu sefer gülen taraf ben olmuştum. "Okul?"

Elini çenesinin altına koyup düşünmeye başladı. "Doğru! Bende o zaman halkta ihtiyacı olanlara yemek dağıtırım."

"Peki Edward. Halka açık bir yemek hazırlıkları yaparız."

"Kalkın hadi kahvaltı hazır. Lydia ve Lexa kahvaltıdan sonra yola çıkacaklar. Kızım sana da oda hazırlattım. Senin yerin bizim yanımız."

Tamam, bunu beklemiyordum. "Kızlar?"

"Onlarla da görüştüm. Öğleden sonraları ya da istedikleri zaman saraya girip seninle görüşebilirler."

Bunu onlara benim söylemem daha doğru olurdu! Yataktan kalkıp üstümdekileri düzelttim. "Kahvaltıdan önce söylemek istediğim bir şey var. Sizi Kraliçe Lydia ve prenses Lexa' nın önünde sinir etmek istemem."

Annem yataktan babamın yardımı ile kalkıp kıyafetlerimi koyduğum sandalyeye kravatımı kaldırarak oturdu. Babamda ciddi bir ifade takınıp yatağa oturdu.

"Seni dinliyoruz kızım." 

●○●

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi yorum kısmına yazarsanız sevinirim.

Bölümü de beğendiyseniz yıldızlamayı unutmayın.

PRENSESİN DÖNÜŞÜ -[DEK]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin