Narcissist, Lauren Spencer Smith
Older, Isabel LaRosa
Benim Artemisim.
●○●
BÖLÜM - 77
Başımdaki seslerle yüzümü buruşturup gözümü açtım. Bir, iki, üç, dört kaç kişiler? Neden başımda dikiliyorlar ki? Bana bakmıyorlar ama? Dik durup açık olan gözlerimi kapatıp durdum. Uykum var. Ama kaçtı gibi. Şuan ne yapıyorum?
"Uyandırdık mı seni?" Annemin yakından gelen sesiyle kendimi geriye doğru bıraktım. "Yok, ne uyandırması." Uf. Sanki tam uykumu almamış gibi hissediyorum. Üzerimdeki ıslaklıkla tam gözümü açacakken annemin küçük çığlığıyla sıçradım. Battaniyeyi üzerimden fırlatıp süzdü tüm vücudumu. Ne oldu? Bu kıyafetler ıslak? Tabi ya! Her kim taşıdıysa beni uyandırmadan terli terli yatağa bıraktı gitti.
"Bu gün çok önemli ve sen çalışmandan sonra terli mi yattın? Hemen sıcak duşa!" Tamam, bu sefer haklı. Hem de ne dese doğru... Etrafımda ki görevlilerle fazla göz temasında bulunmadan banyoya girip arkamdan kilitledim.
"Bornozunla çık!" Ya... Utanıyorum ben! Hışımla üstümdekileri çıkartıp duşa girdim. Şimdi benim bedenimin ölçülerini alacaklar falan. Ne uzun işler ya. Sıcak suyun düşüncelerimi dağıtmasını tabi ki bekliyordum. Tüm vücudum gevşerken şampuandan elime döküp saçımı köpürtmeye başladım.
Suyu kapatıp saçımdaki suları sıkıp duşa kabini açtım. Çıkan dumanlarla elimi iki yana salladım. Saunaya girsem daha az sıcak olurdu. Asılı bornozu alıp üzerimdeki sulara odaklandım. Gözlerimi açıp buharlaşmış görüntüye gülümseyerek bakıp bornozun iplerini sıktım. Eh, en azından numaralarım var. Saçımı kurutmak gibi derdim de kalmıyor. Avantaj bunlar hep, avantaj. Kilidi açıp ışığı kapattım.
"Hepinize günaydın. Oldukça güzel bir uyandırma töreniydi." İmamı anlamadılarsa problem var demektir. Annem göz devirip yanındakilere işaret verdi. Çantalarından bir şeyler çıkartırken ortada ki tekli sandalyeye oturdum. Siyah iç çamaşırlarını görmemle gözlerim irileşse de sesimi çıkarmadım. "Şuan ne yapıyoruz acaba?"
Cevap vermek yerine çantadaki her şeyi masanın üzerine dizdiler. Daha kahvaltı yapmamışız neyin tantanası bu yahu? Omuzlarımda ki ağrıyla yüzümü buruşturup, havaya kaldırıp indirdim. Paslanmışım be.
"Kahvaltıya bir saatten az kaldı bebeğim. Anneannen ve deden buradalar. Onlarla tanışacaksın. Şimdi, senin için üç kıyafet dikilecek. Birincisi selamlama için, ikincisi balo için üçüncüsü de kraliyet yemeği için. Kahvaltı için de sana takım hazırlattım. Onu giyeceksin ölçülerden sonra."
Elimi kaldırıp gülümsedim. Kafasını yana eğip gülerek elini salladı. "Kıyafet seçimlerine karışabiliyor muyum acaba? Yani sadece kraliyet yemeğine de torpil geçebilirsin bence?" Evet, kaşınıyorum. Ama hoşuma gidiyor. Ne kadar kahkaha atmak istesem de doğrudan gözlerine bakıyordum. Asla göz savaşını kaybetmem. Bir dakika geçmeden gözünü kırpınca elimi kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRENSESİN DÖNÜŞÜ -[DEK]
Fantasy|𝔇ö𝔯𝔱 𝔈𝔩𝔢𝔪𝔢𝔫𝔱 𝔎𝔯𝔞𝔩𝔩ığı 𝔖𝔢𝔯𝔦𝔰𝔦 1.𝔎𝔦𝔱𝔞𝔭| On yedi yaşında kendini toplumdan soyutlamış genç kız diğerlerine ne kadar tehlike arz edebilir? Kendine göre hayatını yaşarken, eve geldiğinde öğrendiği haber onu ne derece hayal kırı...