Bölüm-13

10.3K 637 40
                                    

We Can Do It (Dirty Money), Amai Kuda Et Les Bois

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

We Can Do It (Dirty Money), Amai Kuda Et Les Bois

Roundabout, Born Human

Bulutlar diyorum, bu dünyaya göre fazla güzeller.

●○●

BÖLÜM - 13

"Selam, ben David." Lauren'in kolunu tutup ilerlerken ellerimi salladım. "Bay bay David!"

Kantine doğru giderken Lauren sonunda akıl edebilmiş peşimden koşarak geldi. Koluma kertenkele misali yapıştı. "Az önce ne oldu?"

Sen bilmiyorsan ben nereden bileyim? "Bir şey olmadı Lauren. " Arkayı gösterip yerinde zıpladı.

"Nasıl olmadı? Orada mal gibi dikilen ben miyim?" Yandan bakıp etrafa bakındım. "Cevabını bildiğin sorular sorma o zaman. Benim sizden başkasına ihtiyacım yok."

Kantine girince köşede yayılmış bir o kadar da rahat oturmuş dedikodu yapmakla meşgul olan arkadaşlarımızı görünce oraya yöneldik. Elena'nın yanına oturup ona döndüm. Elini omzuma koyup gözlerini siliyormuş gibi yaptı. Kaşımı kaldırarak ona baktığımda anlatma gereği duymuş olacak ki kahkaha attı. 

"Okulun yarısı şu an seni ve David'i konuşuyor." Kaşlarımı çatıp Lauren'e baktım. "Nasıl? Koridorda bizden başka olan birisini görmedim." Göz devirip bana döndü. 

"Bu okulda bir şey saklı kalmaz, bu ilk kural. Yerin kulağı vardır, unutma. Şimdi sorumu cevapla. Okulun kötü çocuğu ama en yakışıklıları arasında olan ve bizimde nefret ettiğimiz David'i koridorda nasıl bıraktığın konuşuluyor. Neden konuşmadın? Yerinde olmak için can atacak insanlar tanıyorum." Onun gibi göz devirip kolunu çektim.

"Birincisi, ben o kızlardan değilim. Herkesle arkadaşlık kurmak istemiyorum. Bu da ikinci neden. Size alışmam biraz daha zamanımı alabilir. Ve bu ayrıntı da unutulmaması gerek. Oda arkadaşlarımsınız. Eskiden o kadar arkadaşım yoktu. Şimdi yanımda siz varsınız." 

Uzun süren bir sessizliğin ardından "Kendimi değerli hissetmem normal mi?" diye soran Lena'ya dönen Lauren elini kalbine koydu. "Sanırım biraz sonra unicorna dönüşeceğim. Ya da ağzımdan kalpler dökülürse şaşırmayın."

Abartıyorlar. Elimle oynayan Lauren'i dürttüm. "Dersiniz ne?"

"Saldırı ve savunma." JJ sanki bizi dinlemiş edasıyla cümleye atladı. "Hava Elementi." Yandan bakış atıp önümüze döndük. "Herkes derslerine" Ses yankılanınca mecburen ayağa kalktık. Bu müdire 'nin sesi. Ah şu büyü ve sihirler... Kendimi Winx Club'te ki Bloom gibi hissediyorum. Ah tanrım düşünemiyorum bile. "Size iyi dersler o zaman."

"Birlikte gidelim." Diye yanıma yaklaşan Lauren ile birlikte arenaya yürümeye başladık. "Benim kıyafetlerim yok ki? Daha doğrusu almayı unuttum."

"Bende yedek kıyafet var. Sana veririm." Yanında yürürken hafiften omzuna vurdum. "Teşekkür ederim." Soyunma odasına girip Lauren'i takip ettim. Cebinden anahtarını çıkarıp yirmi yedinci dolabın alt kısmına anahtarı koyup çevirdi. Siyah kısa tişört ve siyah şort uzattı. Göz kırpıp güldü.

"Siyahı sevdiğini biliyorum." Yandan gülüş atıp elindekileri aldım. "Sağ ol." Çıkardığım kıyafetleri katlayıp kabinden çıktım. Lauren'nin dolabının içine koyup kilitledik. Anahtarı ayakkabısının yanına koydu. Ayakkabının içine?

"Bakma bana öyle! Bir kere düşürdüm ve yeniden çıkarttırmam bir haftamı aldı. O zaman ki süreçte kıyafetlerimi çantamda taşımak zorunda kaldım. Düşünebiliyor musun?"

"Düşünmek istemiyorum. Haklısın şimdi gidelim."

Kolumda ki yazı daha da dikkat çekmeye başlamış olsa gerek yeniden birkaç kız toplanmış, hakkımda dedikodu yapıyorlardı. Ve bunu muhteşem bir şekilde sessiz ve dikkatli yapıyorlar! Peki bu umurumda mı? Asla... Arenanın yanına orta boylarda, güzel sakal modeli olan bir adam yaklaştı. Çok havalı. Adamın karşısında sıraya dizilirlerken bende hemen ortama ayak uydurdum. Hoca hepimize teker teker baktı. Sanki kimlerin yok veya var olduğunu anlamak için. Bir sürede bana bakıp boğazını temizledi.

"Biriniz hariç herkes zaten beni tanıyorsunuz. Yine de kendimi tanıtmaktan zarar gelmez. Ben Danıel Shark. Yani ders üzerinden de anlamışsınızdır. Zaten ders programında da yazıyor. Kuralları yeniden ve yeniden sayıyorum. Kızlar özellikle siz pembe, yeşil, sarı ve benzeri fosfor veya göz alıcı renklerde tişört veya eşofman giymeniz yasak. En önemli kural ve son kuralınız kısacık, minnacık boyutta şort giymek kesinlikle yasak! Siz koca ayılar. Tişörtsüz, öyle benim kaslarım var havasında dolaşırsanız bacaklarınızı kırarım. Bu size zaten yeter. Artistlik yaparken çok fazla rezil olan arkadaşlarınız var. Unutmayın! Uzun lafın kısası beni sinirlendirecek şeyler yapmayın. Aranızda ileride savaşçı veya muhafız olmak isteyen var mı?"

Hiç düşünmeden elimi kaldırdım. Benimle beraber yirmi beş kişilik sınıfta sadece sekiz kişi parmak kaldırdı. "Madem öyle gençler bu derse odaklanırsanız sizin için iyi olacaktır."

Buraya adımımı attığım anda ister istemez bir koruma içgüdüsü gelmişti. Daha önceden sorsaydınız doktor derdim. Hayat kurtarmak güzel bir şey... Ah şuna bak. Önceden hayat kurtarmaktan bahsederken, şimdi de can almaktan söz ediyorum. Hoca geriye doğru adımlarken elini kaldırdı.

"Beş dakika uslu durun geliyorum. Konuşanı duyarsam otuz tane şınav çektireceğim. Şakam yok."

Hoca spor odasına doğru döndü. Kimseden çıt çıkmıyordu. Bakışlar için aynısını ne yazık ki söyleyemeyeceğim. Köşede duran erkeklerin bakışlarından bahsediyorum. En önlerindeki ukala çapkın çapkın gülümsedi. "Adın ne?"

Ona cevap vermeye bile gerek yok. Cevap alamaması hoşuna gitmemiş olsa gerek ıslık çaldı. "Adın ne? Hey sen güzel gözlü kız." diye tekrarlayınca gözlerine baktım.

"Sana ne?" Bu sırada Profesör Danıel gelmiş beni duymuştu. "Annabeth, otuz şınav!" Hocaya şaşkın şaşkın baktığıma eminim. Bu ne saçmalık? Diğerleri de öyle... İtiraz etmeden pozisyonu aldım.

"Başla!" Derin nefes alıp şınava başladım. Bir-iki-üç-dört-beş-altı-yedi-.......-yirmi yedi-yirmi sekiz-yirmi dokuz-otuz. Yine de hoca dur diyene kadar devam ettim. Hoca alkışlayıp yanıma adımladı.

"Bu kadarı yeter Annabeth ayağa kalkabilirsin. Anlaşılan daha önce spor faaliyetlerinde bulundun?" Kızların şınav çekememesini normal karşılıyordu demek. "Evet profesör."

"Harika! Annabeth ve Matthew arenaya!"

Bana adımı soran ve ceza almamı sağlayan mahlukat karşımda durup sırıtmaya başladı. Eğer dövüş olursa onu fena benzeteceğim. Bu hocaların benimle ne gibi garezleri var? 

 ●○●

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi yorum kısmına yazarsanız sevinirim.

Bölümü de beğendiyseniz yıldızlamayı unutmayın.

PRENSESİN DÖNÜŞÜ -[DEK]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin