Bölüm-15

9.7K 586 59
                                    

Esperanza, Amadeus

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Esperanza, Amadeus

Road To Camelot, Enaid

Griptim ve çok halsizdim. Bundan dolayı  yüklemede aksama oldu. 

Kusura bakmayın. 🙏🏻

●○●

BÖLÜM - 15

"Önce o kitabı kayıt ettirmeni gerekiyor küçük hanım!" Arkamı dönüp sesin yönüne baktım. Etrafta kimse de görünmüyor, kesin bana dedi.

"Küçük hanım da kim?" Elini uzatıp heyecanla salladı. "Mecazi anlamda söyledim şimdi elindeki kitap ile buraya gel."

Büyük masanın karşısında durup kitabı kadına uzattım. "Kusura bakmayın lütfen, kitapların kayıt ettirildiğini bilmiyordum."

Dudaklarını büzüp elindeki mürekkepli kalemle büyük tozlu defteri araladı. "Sorun değil tatlım adını ve soyadını ve elementini söyler misin?" Bu taktikler eskide kalmadı mı ya?

"Annabeth Anderson, ateş elementi." Deftere bir şeyler yazdıktan sonra kitabı yeniden uzattı.

"Bir hafta süren var Annabeth. Saat bir de yani öğlen geri getireceksin. Getirmezsen veya kayıp edersen ceza verilecek. Kütüphanenin malı olduğu için kayıp etmenin de getirmemenin de cezası vardır." Ne gibi ceza acaba.

"Anladım, ben size yarın getiriyorum." Baya kahkahalarla gülmeye başlarken, kitabı kolumun altına koydum. Kaçma zamanımız geldi sanırım.

"Kolay gelsin size." Kapıya giderken arkamdan alem kız ya dediğini duyunca kendimi sırıtmaktan alı koyamadım. Odama kadar güzelce keyfim yerinde iken kapıyı açınca buradan endişeyle turlayan kızları görünce tabi geri soldu. Lauren' in yanında ilerleyip oturdum. "Ne oldu?"

"Annabeth gelmedi! Hayır yan- Annabeth!" Biraz fazla sesi çıkınca diğerleri de durup döndüler. JJ sinirle yaklaşıp ayaklarını yere hızlıca vurdu.

"Neredesin sen Annabeth? Lena derse girmediğini ve izinli olduğunu söyledi, bizde odaya geldik ama bir bakalım kim ortada yok? Sen!" Merak edilmek güzel bir his de olsa hesap sorulması sinir bozucu bir his...

Uzunca JJ 'e baktıktan sonra elimdeki kitabı gözüne sokarcasına gösterdim.

"Birincisi, beni sinirlendirmeyin! İkincisi elimde kitap ile tuvaletten çıkmadım ya. Son olarak kütüphaneye baksaydınız görürdünüz, zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım." Elena, saçını düzeltirken bir yandan da konuyla ilgili yorum yapmaya çalışıyordu. "Üç saattir yoksun Beth."

Bende arkadaşımdan üç saat haber alamasam endişelenirdim.

"Gerçekten mi... Hiç fark etmedim ya. Sizi bu kadar endişelendirmek istememiştim, yemek yediniz mi?"

Göz devirip elindeki ojelere baktı. "Bir buçuk saat önce." Bir dakika. Saray? Lanet olsun. Tamamen aklımdan çıktı! Elimdekileri masaya bırakıp kızlara döndüm. "Tamam benim şimdi saraya gitmem gerekiyor. Sonra görüşürüz."

Lena en arkada kıkır kıkır gülüyordu. "Talim eşofmanları ile kraliyet ailesinin karşısına mı çıkacaksın?" Tüm gün eşofmanla mıydım? Bende neden bu kadar rahatım diyordum. Neyse ne ya... "Evet!" Lauren' in omzuna elimi attım. "Kıyafetlerimi sonra senden alırım?"

"Tabi de şimdi üstüne düzgün bir şeyler giyin."

Dolabın önünde durup kıyafetlerime bakmaya başladım. Siyah pantolon ve beyaz gömlek. Harika kombin. Ayakkabılarımı çıkarıp hızla giyindim. Çekmeceden beyaz renkteki kol saatimi de takınca her şey tamamdı. Tam iş görüşmesine gidecek gibi bir halim var. Islık sesi duyunca arkamı döndüm. Kızlar Elena'ya vurduklarını görünce gülmeden edemedim. Kapıya giderken bağırdım. "Şans dileyin kızlar!"

"Her zaman!" Odadan çıkıp kapıyı kapattım. Saraya doğru ilerlerken bazı erkek ve kızların bana baktığını anlayabiliyordum. Sanırım artık alışılması gereken durumlar arasında. Saray kapısından geçtim. Toplantı odasının önünde durdum. Muhafız a baktım. "Kral ve Kraliçe burada mı?"

"Evet, adınız nedir?"

"Annabeth Anderson." Elindeki kılıcı kınına koyup yanımda durdu. "Lütfen burada bekleyin." Kapıyı tık tıklatıp içeriye girdi. Konuşma sesleri kısık olsa da duyuluyordu.

"Sizi bekliyorlar." Kapıdan içeriye girdiğimde arkamdan kapı da kapandı. Tahtlarında oturmuş gülümsüyorlardı. Hafif bir reverans yaptım. Kraliçe' nin kıyafetlerime baktığı belliydi. İyi ki eşofmanlarla gelmemişim. Kral Edward, elini tahtın kenarına koyup bacak bacak üstüne attı.

"Duyduğumuza göre savaşçı olmak istiyormuşsun?"

Tebessümle ellerimi arkamda birleştirdim. Gerçekten haberler hızlı yayılıyormuş. "Evet kralım."

"Elementlerini kullanmayı öğrendikten sonra kraliçe' nin şovalyeliğini yapacaksın." Şovalye mi? Benim planım bu değildi. Evet, kesinlikle değildi.

"Ama Kralım, ben şovalyelikten bahsetmemiştim. Neden?"

"Çünkü şovalye iken ne kadar iyi olduğuna bakacağız." Kaşlarımı çatıp önlerine yaklaştım. "Şovalye ve savaşçı, ne alaka Kralım?"

Kral gerilmişe benziyordu. Kraliçe Elenor, tahtında gerildikten sonra kaşlarını indirdi. "Şovalyem olmak istemiyor musun Annabeth?" Bunu demek istemedim ama!

"Majesteleri, bunu demek istemediğimi biliyorsunuz. Sizin şovalyeliğinizi yapmaktan onur duyarım." Söylediklerimden memnun kalmışa benziyor. Bunu üzerine Kral Edward gülümsedi.

"O zaman bundan sonra hem okula gidip hem de hafta sonları Kraliçe'nin şovalyeliğini yapacaksın." Bir kere de istediğim olsa şaşırırım. Kafamı eğmekle yetindim. Aklıma sabahki olay gelince kendimi tutamadan konuşmaya başladım. "Kralım bir sorum olacaktı?"

Elleri koltuğunun kenarında ki işlemelerde sabırsızca dolaşırken, dikleşti. "Evet?"

"Sabahki dövüşte balkondan bizi izlemenizin nedeni bu muydu?" Gülerek ellerini çırptı. "Evet. İkinizin arasında bir seçim yapmamız gerekiyordu. Bizde bu yola başvurduk. Daha önce eğitim aldın mı?" Aklıma gelen sahnelerle titredim. "Hayır desem yalan olur. Eğitim gördüm."

"Neden?" Omuz silkip kaybolan tebessümümü geri getirdim. "Hobi ve kendimi korumak için."

"Güzel. Şovalye olduğun için aynı bugün ki gibi resmi giyinmelisin. Siyah bir takımdan bahsediyorum. Resmi bir görüşmede siyah bir kravat da takılmalı. Evet, biraz saçma ama kural bu. Bu da senin saraydan olduğunun bir göstergesi."

"Hafta sonları saraya gelip Kraliçenin koruyuculuğunu yapacağım. Siyahtan başka ren giymek yok. Ve sabah erkenden burada olacağım?"

Kraliçe gülümseyip kafasını olumlu yönde salladı. "Halk buluşma günlerinde saat altı buçukta geleceksin. Normalde de on da gelebilirsin."

"Tamam." Kral Edward, tahtından kalkıp Kraliçe ye kalması için elini uzattı. Kraliçe de kalkınca yavaş yavaş merdivenlerden inmeye başladılar.

"Konuşacaklarımız bu kadardı. Şimdi ise sana iki seçenek sunuyorum. Ya bizimle akşam yemeği yersin ya da bizimle akşam yemeği ye. Hangisini seçiyorsun?"

Eh yeni bir seçenek ekleyemeyeceğime göre...  

●○●

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi yorum kısmına yazarsanız sevinirim.

Bölümü de beğendiyseniz yıldızlamayı unutmayın.

PRENSESİN DÖNÜŞÜ -[DEK]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin