Tequila & Lime, Black Atlass
Beautiful Stranger, Black Atlass
Ne renk olursa olsun gözlerin, hepimizden dökülen gözyaşı aynı renk...
●○●
BÖLÜM - 33
Yüzünü daha rahat görmek için yüzümü omzundan kaldırdım. Sandalyesini biraz bana çevirdi. "Halkımız henüz o kadar yoğun bir nüfusa sahip değil kızım. Neden böyle bir soru düşündün?"
Aklımdaki soru kaşlarımın daha da çatılmasına sebep oluyordu. Yani bir ben böyle düşünmüyorumdur umarım. "Tüm elementler krallık ama cadılar imparatorluklar. İmparatorluk çeşitli yerlerdeki insanların bir arada yaşaması demek değil mi? Bu krallıkta tüm element sahipleri yaşıyor. İşte benim aklım burada karışıyor. Bizim bir imparatorluk olmamız lazımdı. Krallıktan imparatorluğa."
Yüzünde ki değişim en azından benim sorumu ciddiye aldığının kanıtı işte. Demek ki sorduğum soruyu daha önce o da düşünmüş olabilir.
"İşte şöyle bir sorun var. Krallığımızda element sahipleri var. Ama yaşayan cadı ya da büyücü yok. Eğer onlardan da birkaç kişi krallığımızda yaşama kararı alırsa bu değerlendirilebilir. Bu süreç içerisinde bizim ona veya onlara bir kaç sorumuz oluyor. Kısacası kızım onlarda gelirse bir imparatorluk olabiliriz."
Bir bakıma dedikleri doğru. Sonuçta burada bir tek element krallıkları yok. Yüzünde ki anlamsız sırıtışa anlam veremeyerek kaşlarımı çattım. "Kraliyet tarihi dersiniz mi vardı?"
"Evet?" Kıkırtıları salonda ses yapmasın diye elini ağzına götürüp güldü. Sonuç olarak ben hala anlamadım.
"Bu imparatorluk konusunu bilerek koymuştuk. Belki öğrencilerden biri merak eder sorar diye düşünmüştük. Ama üç yıllık eğitim yılında bu soruyu hiç ayrıntılı duymadık yada bize söylemediler. Kendi kızımın sorması güldürdü. Profesörüne neden sormadın?"
Omuz silkip arkama yaslandım. "Bana en iyi sizin anlatacağını söyledi. Kendisinin de pek bir bilgisi yokmuş."
"Sorunun cevabını almışsındır diye umuyorum?" Yüzümü buruşturdum. "Cadılar neden imparatorluk?"
"Sayıları gerçekten diğerleriyle kıyasla fazla. İmparatorluk olsalar da bazı konularda eşit güçteyiz."
"Ah! Bu çok saçma!" Kafasını gülerek sohbet eden dörtlüye çevirdi. Ardından yeniden bana döndü. "Sesini fazla yükseltme gün ışığım." Babam isyanımı duymuş olacak ki sohbete devam etmeyip bize odaklandı.
"Nedir saçma olan prensesim?" Anneme dönüp üzgünüm bakışları yolladım. "Sadece aklı bugün ki derslerden dolayı karışmış canım." Konu onunda dikkatini çekmiş gibi. "Beni de aydınlatmanı umuyorum kızım?"
Yandan yeniden bakışlarımı anneme atıp babama baktım. Bu sorudan nasıl kurtulabilirim? Hadi salla kızım.
"Şuan yeteri kadar aklım karışık baba. Lütfen, daha sonra konuşalım?" Kafasını sallayıp gülümsedi. "Sen bilirsin."
Prenses Dıana masaya kollarını koyup, sevimlice anneme döndü. "Lexa'da geldi mi?" Annem kahkahayla onayladı. Gerçekten iyi anlaşıyorlar... "Grubumuz tamamlanıyor desenize." Sandalyelerimizi birbirine dayadı. Kafamı Dıana'ya çevirdim.
"Bir grubumuz var. Ne kadar prens ve prenses olsak ta çok iyi dostluğumuz var. Gerçekten... Bizi tanıdıkça sende anlayacaksın. Tek eksik sendin. Resmiyete geçince hepten grupta yerin olacak ama şunu söylemeden geçemeyeceğim. Gruba hoş geldin!"
Ne grubu yahu? Gelir gelmez ne grubu ya... Yine de gülümsedim. Annemin, Kraliçe Selen ile konuşmasını dinlerken balkondan uçan bir kâğıt salona girdi. Havada buraya doğru süzülürken Kraliçe Selen kafasını umutsuzca sallarken gülerek anneme ve babama baktı. Bense olayın şokundan susmuş sadece izliyordum.
"Şuan için sadece biz biliyoruz. Resmiyetten sonra haylazlar Annabeth'i de kendi saflarına çekecekler. Seni de göreceğiz bize gülüyordun ama devir değişti. Şimdi ben senin endişelerine güleceğim Elenor."
Annemin gülümsemesinin yerine gelen korku ifadesi beni benden aldı. Gülerken aynı zamanda bu kadar abartılacak neler yaptıklarını da merak etmiyor değilim. Ya da ne yapıyorlar? Dıana kâğıdı alıp okumaya başladı. Kâğıdı katlayıp gülümsedi. Ayağa kalktı.
"Anne ne zaman yola çıkacağız?"
"Birazdan arabamız hazır olur." Kral Richard elini alnına götürüp ovuşturmaya başladı. "Bizim krallığa mı geliyorlar?" Elini kaldıracak iken tekrar sustu. "Evet, bu hafta sıra bende ama-."
"Harika! Bu sefer ne planlıyorsunuz merak ediyorum." Ellerini iki yana kaldırdı. "Bu sefer bende bilmiyorum. İpler ikinizin elinde. Bizden sonra buraya geleceğiz. O yüzden Annabeth'e de dikkat etmen lazım Elenor Teyze."
Annem bana bakınca göz kırptım. "Kızların yanına giderim. Zaten onları ihmal ettiğimi düşünüyorlardı. Gidene kadar hayli hayli idare ederim. Senle de zaten görüşüyorum doğal olarak. Sonuçta senin şovalyenim."
Kral Richard, Kraliçe Selen ve Prenses Dıana ayağa kalkınca otomatikman bende kalktım. Dıana ile sarılırken geri adımladım. "Gelmeden önce bana haber verirsen çok iyi olur."
"Tamam krallığa mektup yollarım. Seninle tanıştığıma çok memnun oldum Annabeth."
Kafa salladım. Eh, soğukluk benim damarlarımda dolaşıyor. Annemin karşıdan öldürücü ışınlarına maruz kalınca mecburen gülümsedim. "Bende çok memnun oldum Dıana."
Aksi halde bakışları kafamı delip geçecekti. Yüzüne baktığımda bu hareketimden hoşnut olduğunu anladım. Bir zahmet ol... Odadan çıkarlarken bende odama doğru yol aldım. Kapıyı kapatıp üstümdekileri hışımla çıkarıp yere attım. İçimde nedensiz, tarif edemediğim bir sinir vardı. Kendimi kaynar suya bırakınca tüm o hisler yok oldu. Yarım saatten fazla normalden kat kat sıcak suyun altında kaldıktan sonra duşa kabinden çıktım. Bornozumu giyinip banyodan çıktım. Kapının kilidini çevirip dolabın başına geçtim. Tedbirden zarar gelmez. Birinin pat diye odaya girecek olması düşüncesi...
Gelen titreme ile dün ki giyindiğim siyah şortu ve siyah tişörtü çıkarıp giyindim. Banyodan kaynaklanıyor olsa gerek üstümde ağırlık vardı. Hiç kapıyı açamayacağım. Yatağın üstüne kendimi atıp gözlerimi kapattım. Gerisi zaten kendiliğinden geldi...
●○●
Oy & Yorum atarsanız sevinirim. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRENSESİN DÖNÜŞÜ -[DEK]
Fantasy|𝔇ö𝔯𝔱 𝔈𝔩𝔢𝔪𝔢𝔫𝔱 𝔎𝔯𝔞𝔩𝔩ığı 𝔖𝔢𝔯𝔦𝔰𝔦 1.𝔎𝔦𝔱𝔞𝔭| On yedi yaşında kendini toplumdan soyutlamış genç kız diğerlerine ne kadar tehlike arz edebilir? Kendine göre hayatını yaşarken, eve geldiğinde öğrendiği haber onu ne derece hayal kırı...