Bölüm 25

6.6K 288 107
                                    

Selam millet! Multide; Melis var.
İyi okumalar...

Aşağı inerken Ediz "Başın nasıl?" diye sorduğunda elim istemsizce yarama gitti. Dokunmamla büyük bir sızı hissedince ağzımdan "Ah!" diye bir nida kaçtı. Ediz hemen elimi tutup yaramdan uzaklaştırdı ve "Kızım ağrıyorsa neden dokunuyorsun?!" diye beni azarladı. Acıdan dolayı yüzümü buruşturdum ve "Ne yapayım ya, umutmuşum." diye mırıldandım. Ediz gülerek, kırıştırdığım burnumun ucunu öpünce kalbim tekledi ve sinirle karnına vurdum. "Yapa ya şunu!"

Benim bu halime büyük bir kahkaha attı ve hiçbir şey demeden merdivenlerden inerek mutfağa girmemizi sağladı. Bizimkiler oturmuş yemek yiyorlardı. Daha doğrusu bizi bekliyorlardı. Kerem ve Buket'in karşısındaki yerimizi aldıktan sonra hepimiz yemeklerimizi yemeye başladık. Haluk abi bize bakarak "Hayırdır çocuklar cenaze mi var? Siyahlara bürünmüşsünüz?" dediğinde Kerem ağzı dolu bir şekilde gülünce ağzındakiler dışarı fışkırdı. Allaha şükür ki eliyle ağzını kapatmıştı.

Yüzümü buruşturarak masadan bir peçete aldım ve "Allah belanı vermesin Kerem." diyerek onun eline tutuşturdum. Kerem elini temizlerken ben de Haluk abiye döndüm ve "Valla onu oğluna soracaksın Haluk abi. Çocuğun odası bile siyah yahu!" diye sitem ettim. Ediz "Ne renk olmasını isterdin pantercik?" diye sorduğunda ona döndüm ve "Ne biletim mavi falan boyatsana, siyah siyah için daralmıyor mu hiç?" diye sordum. Ediz omuz silkti ve "Siyah güzeldir." diye cevap verdi. "Hem adam gibi renk işte, erkeğim ben odamın ne renk olmasını bekliyordun ki?" diye alayla sordu.

Kaşlarımı kaldırarak "Rengin kızı erkeği mi olur ya?" diye sordum. Sonra da "Hem bence sana pembe yakışırdı. Belki de sana birkaç tane pembe tişört almalıyız." diyerek kıkırdadım. Ediz gözlerini kısarak "Sen yine başladın çok konuşmaya." dediğinde kaşlarımı çattım ve "Ben çok konuşmuyorum bir kere!" diyerek çemkirdim. Ediz alaylı bir kahkaha attı ve "Tabii canım sen hiç konuşur musun? Masaya oturduğumuzdan beri susmayan da bendim zaten." dedi. Kaşlarım çatılırken elimdeki çatallı yüzüne doğru yaklaştırdım ve gözlerimi kısıp "Hiç acımam saplarım bay ukala." diyerek onu tehdit ettim.

Ediz yüzüme yaklaşıp "Sıkıyorsa saplasana." deyince yüzümde sinsi bir sırıtama oluştu. Yapamayacağımı mı sanıyordu? Tam çatalı Ediz'in koluna saplamak için kaldırmıştım ki Haluk abi "Çocuklar!" diyerek araya girdi. Pozisyonumu hiç bozmadan kafamı çevirip ona baktığımda kaşlarını çatarak yemeklerimizi işaret etti ve "Kesin tartışmayı da yemeğiniz yiyin." diyerek otoriter bir şekilde bize baktı. Çocuk gibi dudağımı büzerek "Bir kere saplasaydım." dediğimde elimin üstünde bir acı hissettim ve "Ah!" diyerek sinirle Ediz'e döndüm.

Elime çatal saplamıştı pislik.

Onun bana sırıtarak baktığını fark ettiğimde daha çok sinirlendim ve çatalı acımadan koluna sapladım. Bu sefer o acıyla bağırırken ben sırıtıyordum. "Manyak mısın kızım sen?" diyen Ediz'e "Bana ne ya, sen başlattın!" diye çemkirdim. Biz birbirimize gözlerimizi kısmış bakarken Haluk abi otoriter bir sesle "Yeter artık, hemen bitirin o tabakları." diye araya girdi. Biz de oflayarak yemeklerimize döndük.

Yemeğimizin sonlarına doğru Kerem "Valla Asude ablanın ellerine sağlık, bu kahvaltıdan bile iyiydi." deyince gözlerimi kısarak ona baktım. Ne demek kahvaltıdan güzeldi! Buket'le aynı anda tehditkarca "Öyle mi?" dediğimizde Kerem pot kırdığını anlayarak korkulu gözlerle bize baktı.

"Aman meleklerim, ne güzeli? Sizin yemeklerinizin yerini hiç bir şey tutamaz. Bunları da hiç beğenmemiştim zaten."

Kerem kıvırmaya çalışırken masayı yavaştan toplamaya başlayan Asude abla "Demek beğenmedin Keremcim?" diye imayla sorunca Kerem bu sefer gözlerini büyüterek ona döndü. Şu an o kadar komik ve çaresizdi görünüyordu ki, kesinlikle görmeniz lazımdı. Kerem bu sefer de "Aman Asude ablacım, alttan alıver bu sefer de. Şimdi ben senin yemeklerinin daha güzel olduğunu söylersem keser valla bu iki cadı beni." diyerek ona dönünce masadaki herkes gülmeye başladı. Tabii ben ve Buket hariç.

YETİMHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin