Bölüm 57

4.4K 214 62
                                    

Selam millet! İşte yeni bölümümüz. Umarım beğenirsiniz. Multide; gözlüklü Kerem'imiz var.
İyi okumlar...

Yataktan kalmak için bir hamle daha yaptığımda başımdan ayrılmayan Ediz beni kaşlarını çatarak tekrar yatırdı ve "Sana yataktan kalkmayacaksın dedim pantercik!" diyerek sert bir sesle uyarıda bulundu. Sıkıntıyla oflayarak yattığım yerde sinirle ayaklarımı salladım ve "Ama ben çok sıkıldım! Eve gitmememin sebebi zaten böyle boş boş yatmaktı!" diye çemkirdim.

Evet, eve gitmemiştim. Bizim bol gülüşmeli sarılmamızın ardından babam biraz yumuşasa da vazgeçmemiş ve beni daha tatlı bir dille ikna etmeye çalışmıştı ama ben gitmek istemediğimi kesin olarak belirttiğimde annemin de ısrarlarıyla pes etmiş ve beraber eve gitmişlerdi. Selçuk abi de bizi yetimhaneye getirmişti ve ben uyuduğum iki saati saymazsak geldiğimizden beri boş boş yatıyordum!

Ediz çatık kaşlarıyla "Dinlenmem gerekiyor Melis. Tolga abinin söylediklerini sen de duydun ve ben kesinlikle senin bir daha bayıldığını görmek istemiyorum. O yüzden akşam yemeğine kadar burada yatıyorsun." dediğinde oflayarak kollarımı göğsümde bağdaştırdım ve huysuz bir sesle "Bana Melis deme." diye söylendim. Ediz bu cümlemle gülerken bir eliyle saçlarımı okşayarak alnıma küçük bir öpücük bıraktı ve "Dinlen pantercik, benim biraz işim var." diyerek ayaklanıp Buket'in yattığında muhabbet eden çifte kumrulara dönerek Kerem'e gözleriyle kapıyı işaret etti.

Benden ayrılan gözleri anında nefretle dolarken kaşlarım çatıldı. Neye bu kadar kızmıştı? Ben uyurken biriyle kavga mı etmişti yoksa?

Kerem sanki onu bakışlarından anlamış gibi kafasını sallayıp ayaklanırken. Buket merakla "Nereye?" diye sordu. Ediz umursamaz bir ifadeyle "Biraz işimiz var güzellik, birilerinin hesap verme vakti geldi." diyerek kapıya yöneldiğinde kaşlarım çatıldı.

Kimden bahsediyordu?

Birden gözümün önüne düşen kızıl saçlarla fazlasıyla sevdiğim mavi gözlerim büyürken telaşla yerimden kalkarak "Ediz!" diye seslendim ve onlara doğru birkaç adım attım. Ediz açmak için tuttuğu kapı kolunu bırakmadan bana dönüp "Söyle pantercik." dediğinde bir elimi saçıma attım. Benim hemen Ediz'i durduracak bir bahane bulmam gerekiyordu.

Tamam, Yeliz'den kesinlikle nefret ediyor olabilirdim ama Ediz'in gözlerinde nadiren gördüğüm nefret ve öfke bu sefer o kadar büyüktü ki istemeden yanlış bir şey yapacağından korkuyordum. Yeliz her ne kadar pisliğin teki de olsa buna izin veremezdim. Sonuçta o bir kızdı ve Ediz şu an bunu önemsemeyecek kadar sinirliydi.

"Şeey, benim biraz başım ağrıyor da. Kendimi de iyi hissetmiyorum pek, sanki biri boğazımı sıkıyormuş gibi nefesim daralıyor. Yanımda kalır mısın?"

Ediz'in gözlerindeki öfke yavaş yavaş yerini şefkate bırakırken bana doğru birkaç adım attı ve karşımda durup bir elini yavaşça saçlarıma attı. Saçlarımı okşayarak "On dakika dayanamaz mısın pantercik? Bak Buket de burada, ben hemen senin yanına döneceğim." dediğinde elimden geldiğince inandırıcı olmaya çalışarak yüzümü astım ve zaten duygusal dalgalanma yaşadığım için gözlerimin kolayca dolmasını sağlayarak "Tamam." diye mırıldanıp başımı yere doğru eğdim. Bu hareketimle Ediz kısık bir sesle güldü ve "Gel buraya küçüğüm benim." diyerek beni kucağına alıp yatağıma yöneldi.

O beni yatağıma bırakıp baş ucumdaki bilgisayar sandalyesine otururken ben elimin tersiyle ıslak gözlerimi sildim ve huysuz bir sesle "Ben küçük değilim." diye mırıldandım. Bu cümlemle Kerem ve Buket bile gülerken Ediz de gülerek saçlarımı karıştırdı ve "Aynı küçük bir çocuk gibi hemen gözlerini doldurup bana istediğini yaptıyorsun, bir de üstüne 'Ben küçük değilim.' diye itiraz ediyorsun. Bence bu işte bir terslik var pantercik, ne dersin? " dedi.

YETİMHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin