Bölüm 36

4.7K 231 88
                                    

Mutide; Hakan var arkadaşlar. Küçük halini düşünmeyi unutmayın.
İyi okumalar...

Melis'den

Dizlerimde huzurla uyuyan bay ukalama bakarak bir kez daha gülümsedim. Yaklaşık yarım saattir uyuyordu ve sanırım yorgunluktan uykuya dalması kolay olmuştu. Bense uyumayı denememiştim bile çünkü uyuyamayacağımı biliyordum. Aklım fikrim Buket ve Kerem'deydi. 'Acaba iyiler mi? Çok üzüldüler mi? Kerem'e vurduğumda çok canı yandı mı?' diye düşünmekten alamıyordum kendimi.

Kerem'in bana pişmanlıkla bakan dolu gözleri aklıma gelince bir kez daha kafamı iki yana salladım ve o görüntülerden kurtulmaya çalıştım. Bu arada gözüm saate takıldığında bir süre bakarak saatin kaç olduğunu anlamaya çalıştım. Akşam yemeği saati geliyordu. Sanırım bay ukalayı uyandırmanın zamanı gelmişti. Saçlarıyla oynamayı bırakmadan "Ediz." diye seslendim. Ediz mırıltılar çıkartıp uyumaya devam ettiğinde gülerek alnına dökülen saçlarını geriye doğru çektim ve "Uyan hadi bay ukala." diyerek ona uyanması için biraz zaman tanıdım.

Ediz bir süre yerinde kıpırdandıktan sonra yavaşça gözlerini aralayınca kahverengi denizlerine bakarak gülümsedim. Gerçekten çok tatlı görünüyordu. Gözlerini ovuşturarak "Günaydın" dediğinde kıkırdayarak "Akşam oldu ama yinede günaydın." diye cevap verdim. Uyku yüzünden boğuklaşmış sesiyle kıkırdayınca onun bu tatlılığına dayanamayarak yanağına hızlı bir öpücük kondurdum. Ediz onu öpmemle kaşlarını kaldırarak "Bu ne içindi şimdi?" diye sorduğunda omuz silktim ve "Hiiç, içimden geldi. Neyse hadi kalk." diyerek ayaklandım. Tabii benim ayaklanmamla onunda başı yatağa düşmüştü.

Ediz büyük ihtimal utanmamdan dolayı bana gülerken göz devirdim ve huysuz bir sesle "Gülme Ediz." diyerek banyoya doğru ilerledim. Daha iki adım atmadan belimde sarılı kolları ve ensemde hissettiğim Ediz'in sıcak nefesiyle gülümsememek için kendimi zor tuttum. Ediz mırıltılı bir sesle "Utangaç pantercik." diyerek arkadan boynuma küçük bir öpücük kondurdu. Bu benim kıkırdamama sebep olmuştu. Kıkırdamamla onunda sırıttığını halâ boynumun üzerinde olan dudakları sayesinde hissedebilmiştim. Ediz belimde olan kollarını çözerken "Akşam yemeğine ineceğiz hazırlan." diyerek banyoya girdim.

Banyoda işlerimi halledip aynanın karşısına geçtiğimde sanki her şeyi yeni hatırlıyordum.

Kafamın içinde bağıran sesler canımı yakarken sıkıca gözlerimi kapattım ve acının geçmesini bekledim. Acı yavaş yavaş azalırken musluğu açtım ve soğuk suyu bir iki kere yüzüme vurdum. Sonra da Ediz üzülmesin diye yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirmeye çalıştım ama bu sefer başaramamıştım. Her seferinde gözümün önüne gelen Kerem'in pişmanlıkla bakan gözleri zaten zar zor yüzüme yerleştirdiğim gülümsememi anında yok ediveriyordu.

En sonunda başaramayacağımı anlayıp derin bir nefes aldım ve banyodan çıktım. Banyodan çıktığımda Kerem'in yatağında oturmuş komodindeki çerçeveli resme bakan Ediz'i görünce dikkatimi resme verdim. Her ne kadar çerçeve daha önce gözüme çarpmış olsa da içindeki resme pek dikkat etmemiştim.

Resimde Kerem ve Ediz kollarını birbirlerinin omuzlarına atmışlar gülüyorlardı. Önlerinde bir pasta ve Kerem'in kafasında da şu parti şapkalarından vardı. İkisi de mutlu görünüyordu.

Gözlerim dolarken Ediz'in yanına doğru birkaç adım attığımda kafasını çevirerek bana baktı. Dolmuş kahverengileri beni şaşırtırken "O gün doğum günüydü." diyerek söze başladı. Birkaç adım daha atarak karşısına oturdum ve onu dinlemeye başladım. Oysa bana bakmak yerine her şeyi eline aldığı çerçevedeki fotoğrafa bakarak anlatıyordu.

"Fotoğraf geçen seneden. O çok istiyor diye Selçuk abiden ona doğum günü sürprizi hazırlamasını istemiştim. Ben beceremezdim çünkü. Ayrıca bence çok gereksiz bir şeydi ama yinede kardeşimi mutlu etmek istemiştim."

YETİMHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin