Bölüm 52

4.1K 203 119
                                    

Selam millet! Duygu yüklü bir bölüme hazır mısınız? Multide; Kerem aşkımız var.
İyi okumalar...

Ediz dudaklarını tam yanağım ve dudağım arasındaki bölgeye bastırırken bir an gözlerimin karardığını hissederek onun kollarına tutundum. Gözlerim kendiliğinden kapanırken nefes almak zor geliyor, kalbimin sesi kulaklarımda çınlıyordu. Ediz kollarını belime koyarak orayı son kez öptü ve benden uzaklaştı. Şu an bakışlarını yüzümde hissettiğim çocuğun yüzüne bakmaya halim kalmamıştı. Resmen başım dönüyor, göğsüm sıkışıyordu.

Sanki şu an denizin bile turuncu olduğu sihirli bir ülkedeydim ve gözlerimi açarsam her şey yok olacaktı. Ediz'in elini yanağımda hissederken pişmanlık akan sesi kulaklarıma doldu.

"Pantercik? Be-ben, üzüleceğini düşünmemiştim. İyi misin?"

Gözlerim kendiliğinde aralanırken göz göze gelmemizle ona daha sıkı tutundum ve zar zor bulabildiğim sesimle "Ben üzülmedim ki?" diye sorarcasına konuştum. Ediz'in gözleri tam o an sağ yanağıma takılırken elimi yanağıma götürdüm. Elime gelen ıslaklıkla şaşkınca elime baktığımda aslında ağladığımı fark ettim.

Sanırım ben buna Ediz'den daha çok şaşırmıştım. Benim ağladığımın bile farkında olmamam ne kadar normaldi?

Gözlerimi Ediz'in gözlerine çevirip "Ediz bana ne oluyor?" dediğimde gözlerinden geçen telaş ve aynı anda geçen mutluluk beni benden alırken kollarını sıkıca belime sardı ve yavaşça kulağıma fısıldadı. "Buna getirebileceğim tek açıklama mutluluktan ağlıyor oluşun pantercik. Peki mutlu musun?" Bu soruyu gerçekten sormuş muydu? Ben onunla olduğum her an mutluydum.

Kendimde konuşacak gücü bulamadığımda kollarımı sıkıca beline doladım ve beni herkesten saklarcasına sarmasına izin verdim. Sorusuna cevaben yavaşça kafamı salladığımda bunu hissettiğinde emindim. Ediz'in dudaklarından küçük bir kıkırtı dökülürken boynuma damlayan bir damla yaşla şaşkınlıkla ondan ayrıldım.

Ediz sanki yüzünü benden saklamak ister gibi "Hadi şunları bitirelim." diyerek lavaboya döndüğünde onu kolundan tutup "Buraya gel bakayım bay ukala." diyerek kendime çevirdim. Ediz'in gözleri çekingen bir şekilde gözlerimi bulurken gözünden bir damla yavaşça çenesine doğru süzüldü. Bu yüzümde küçük bir gülümseme oluşmasına sebep olurken parmak uçlarımda yükselerek yavaşça gözyaşının arkasında bıraktığı izi öptüm. Sonra biraz daha yukarısını ve ardından da göz yaşını akıtan gözünün üstüne bir öpücük kondurdum.

Bu içimde hissettiğim şey neydi böyle?

Sanki içimde bir soba yanıyor gibi hissediyordum. Ateşi beni yakmıyordu ama varlığı içimi ısıtıyordu. Sanki yıllardır üşüyormuşum da daha yeni ısınmışım gibi hissediyordum. Ben hayatım boyunca neredeyse herkese karşı hissettiğim sevginin en yüksek halini yaşıyordum şu an içimde. En yoğun halini...

Ediz'den hafifçe uzaklaştığımda ona içimdeki sevgiyi yansıtmasını umduğum bir gülümseme yolladım. Gözlerindeki şaşkınlığa bakılırsa başarmıştım da. Gözlerime hayranlıkla bakarak "Se-sen bunu nasıl başarıyorsun?" diye soran Ediz'le hafifçe kaşlarımı çattım ve meraklı sesimle "Neyi?" diye sordum. Kolları sıkıca belime sarılırken alnını alnıma yasladı ve duyduğum en içten sesle "Beni herkesten çok sevmeyi?" diye sordu. Bir anlık afallamayla ne diyeceğimi bilemezken alnımı alnından ayırdım ve kahverengi gözlerine bakarak kelimelerimi toparlamaya çalıştım. Derin bir nefes aldıktan sonra da gözlerindeki duyguları takip etmeye çalışarak konuşmaya başladım.

"Bence bu dünyadaki herkes birini sevmek için yaratılmış. Mesela bir kişi birden fazla kişiyi sevebilir ama onun en fazla sevgisini vermesi gereken biri var. En çok sevmesi gereken biri.
Bu bizim dünyadaki görevimiz. Bazısı için bu anne babası olur, bazı kız çocukları ise abilerine aşıktır. Bazıları arkadaşlarını her şeyden çok sever, bazıları ise bu sevgiyi aşık olduğu insanlara verir. Bence sen de benim sevgimi vermem gereken kişisin. İşin tuhaf tarafı ise senin bu saydıklarımdan hiçbiri olmaman. Sanırım biz bu yüzden bu dünyadaki en tuhaf ikiliyiz."

YETİMHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin