Bölüm 47

3.9K 208 67
                                    

Multide; Kerem var canlarım. Bu bölüm biraz onun üzerinde duracağım. Umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar...

Kerem'den

Taksi hastanenin önünde dururken derin bir nefes alıp taksiciye parasını vererek arabadan indim. Hastaneye hızlı adımlarla girdim ve telaşlı çıkmasına engel olamadığım sesimle "Ece Barkın hangi odada?" diye sordum. Resepsiyondaki kadın gülümseterek "İkinci Kat 108 nolu oda." dediğinde ona kafamı sallayarak teşekkür ettim ve merdivenlere yöneldim. Şu an odaya girdiğimde Ece'yi başına kadar çarşaf çekilmiş bir halde göreceğim diye o kadar çok korkuyordum ki. Bu korkumu hiçbir kelime tarif edemezdi.

Odanın önüne geldiğimde Ece'nin annesi Sema ablayla karşılaştım. Yanına giderek telaşla "Ece nasıl Sema abla?" diye sordum. Sema abla beni görmesiyle ağlayarak boynuma sarılıp "İyi değil Kerem. İyi değil oğlum." dediğinde benim de gözlerim doldu ve ona sıkıca sarılarak yavaş yavaş saçlarını okşadım. "Merak etme ablam, Ece inatçı kızdır. Pes etmez öyle çabuk, bırakmaz bizi." diye mırıldandığımda  Sema abla burnunu çekerek benden ayrıldı ve ben de elimin tersiyle dolmuş gözlerimi sildim. 

Evet Ece beni aldatmış olabilirdi ama ben onu sevmiştim. Sevmesem bile ondan hoşlanmış, ona değer vermiştim ve değer verdiğim birinin bu halde olması canımı acıtıyordu. Bu, ailesi olmayan biri için iki kat zor bir durumdu.

Sema abla elini omzuma koyup "Doktorlar hiç uyanmaya bilir dedi." dediğimde burnumu çekerek "Öyle konuşma." dedim. Kötü düşünmek istemiyordum. Sema abla ağlamaktan şişmiş gözleriyle "Öyle öyle, ben kendini yavaş yavaş hazırlıyorum buna. O çok acı çekti Kerem, belki bu onun için kurtuluş olur ama Ece hep 'Ölmeden önce Kerem'i görmek istiyorum.' derdi. Sen gir yanına, belki son bir kez gözünü açar." dediğinde derin bir nefes alarak kafamı salladım ve Sema ablanın alnına küçük bir öpücük kondurarak beni bekleyen hemşirenin peşinden gittim.

Hemşire beni hazırladıktan sonra tekrar odanın önüne bırakınca kapıyı açmadan önce derin derin nefesler aldım. Onu öyle görmeye dayanabilecek miydim? Kalbim delicesine atarken kapı kolunu yavaşça bastırarak içeri girdim. Yatağın yanında durduğumda bir süre öylece Ece'yi izledim.

Kahverengi saçları dökülmüş, ışıldayan teni sararmıştı. Ela gözlerini ise neredeyse morarmış göz kapakları kapatıyordu. Bizim süse düşkün Ece şu an resmen zombi gibi görünüyordu ve bu benim canımı yakıyordu.

Başındaki sandalyeye oturarak yavaşça eline uzandım. Buz gibi elini avuçlarımın içine aldığımda kalbim titrerken burnumu çekerek "Selam süslü. Ben geldim, Kerem. Gerçi sen benim sesimi tanımışsındır, yanındayken hiç susmazdım çünkü." diye konuşmaya başladım. Belki de beni duyardı. 

Gülerek elimin tersiyle gözlerimi sildim ve "Seni... Seni böyle görmek canımı acıtıyor be süslü. Eskiden de çok konuşmazdın ama şimdi gözlerime bile bakmıyor elaların. Bu, çok kötü hissettiriyor." diye devam ettim. Elimi yavaşça soğuk ve sararmış tenine değdirdim. Elmacık kemiğini okşarken artık ağlamamı durduramıyordum.

"Biliyor musun çok kızdım sana, çok kırıldım ama hiçbir zaman senden nefret etmedim Ece. Her zaman ilkim olarak kalbimde oldun. Belki de Melis'in dediği gibi ilkler unutulmuyordur. Hatırlar mısın bilmiyorum, senden hep bir şeyler isterdim. Hamarattın çünkü, biliyorsun yemeğe dayanamam." deyip gülerek yanağındaki elimi çekerek göz yaşlarımı sildim. Ondan son bir şey isteyebilir miydim?

"Şimdi senden son bir şey istiyorum. Gözlerini aç süslü. Hep gel diyordun ya, geldim işte. Şimdi aç gözlerini lütfen."

Ece sanki beni duymuş gibi çok hafif bir şekilde elimi sıkarken heyecanla elimi yanağına koydum ve "Benim süslü, Kerem. Hadi aç gözlerini." diye konuştum. Gözleri yavaş yavaş açılan Ece kalbimin hızlanmasına sebep olurken genişçe gülümsedim. Uyanacağını biliyordum! Ece zar zor açtığı gözlerini gözlerime dikip halsizce gülümsediğinde ona doğru uzandım ve alnına küçük bir öpücük kondurdum.

YETİMHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin