Bölüm 26

6.3K 266 228
                                    

Multide; Buket var.
İyi okumalar...

Sanki elimizle tutabilecekmişiz gibi görünen ama aslında bizden milyonlarca kilometre uzatan olan yaldızlara baktım. Biz insanlara ne kadar çok benziyorlardı.

İsanlarda da böyle olmaz mıydı? Sanki elinizle dokunabilecek, sarılabilecek kadar yakınınızda hissederdiniz ama aslında o insan sizden çok uzaklardadır. Siz onu kaybettim diye üzülürken o hiç sizin olmamıştır mesela.

Ben de yaşamıştım böyle bir şey, hoşlandığım çocuk başkasıyla çıktığında onu kaybettim diye çok ağlamıştım. Ancak iş işten geçtikten sonra fark etmiştim benim olmayan bir şeyi kaybedemeyeceğimi. O hiç benim/benimle olmamıştı ki ben onu kaybedeyim...

O yüzden şimdiye kadar ne kadar üzüldüysem sevdim dediysem benim için hepsi küçük şeylerdi, geçmişte kalmış küçük şeyler. Sadece hoşlantı ve küçük mutsuzluklar ama ben bunları yaşarken kitaplarda yaşanan büyük aşklarla ve acılarla kıyaslamıştım. Tabii öyle bir şey yaşamadığımı anlamam çok uzun sürmemişti. Her ne kadar aşka inansam da aşk acısına inanmayan biriydim ben. Tamam üzülürdünüz, belki çok üzülürdünüz. Buna bir şey diyemem ama bence kitaplarda aşk acısı çok fazla abartılıyordu.

Ya da ben öyle sanıyordum....

Yavaş yavaş mayışmaya başlayınca yerimde biraz kıpırdanarak Ediz'in göğsümde daha da kıvrıldım. Yaklaşık on-on beş dakika önce Kerem ve Buket uyumak için odalarına çıkmışlardı, bizse Ediz'le içeri girmek yerine dışarıda oturmayı seçmiştik ve şu anda tek kelime etmeden yıldızları izliyorduk.

Aramızdaki hiç susmayan sessizliği Ediz'in telefon sesi susturunca yavaşça kafamı kaldırdım. Ediz saçlarımda olan elini çekerek elini cebine attı ve telefonunu çıkartarak "Efendim Seda abla?" diye yanıtladı. Seda abla lafını duyunca yavaşça yerimde doğruldum ve dikkatimi tamamen ona verdim. Ediz bir süre karşı tarafı dinledikten sonra gülümsedi ve bana bakarak karnımın üstündeki eliyle karnımı okşadı. "Tamam Seda bala, sağ ol haber verdiğinin için, iyi geceler." diyerek telefonu kapatan Ediz'e merakla baktım ve "Ediz n'oldu? İyi miymiş Defne? Uyumuş mu?" diye sordum. Ediz gülümseyerek kafasını salladı ve "Arda gelince sakinleşmiş, beraber uyumuşlar." diye cevap verdi. Rahatlayarak derin bir nefes aldım ve kafamı Ediz'in sağ omzuna yaslayarak gözlerimi kapattım. Defne de rahatla uyuduğuna göre sanırım ben de uyuyabilirdim.

Ediz battaniyenin altından iki koluyla beni sarınca gülümsedim. "Uykun mu geldi pantercik?" diye sorduğunda mırıltıyla cevap verdim. Kıkırdayarak "Hadi uyumaya gidelim o zaman." dediğine kafamı kaldırıp bir süre gözlerine baktım. Denize benzettiğim kahverengilerine bakarak gülümsedim ve kafamı sallayarak battaniyeden kurtuldum. Salıncaktan kalktığımda Ediz de kalkınca eve doğru yürümeye başladık. Dışarısı iyice soğumuştu.

İçeri girip merdivenleri çıktığımızda Ediz duraksayınca ona döndüm. Kafasını benim aksi yönüme çevirmiş, koridorun sonundaki odaya bakıyordu. Sanırım orası Damla'nın odasıydı. "Ediz." diye mırıldanarak elimi koluna koyunca Ediz kızarık kahverengilerini bana çevirdi ve "Sen git yat pantercik, ben birazdan geleceğim." diyerek Damla'nın olduğunu düşündüğüm odaya doğru ilerlemeye başladı. Arkasından karamsar bir şekilde baktıktan sonra onu kardeşiyle yalnız bırakmaya karar vererek Ediz'in odasına doğru ilerlemeye başladım.

Odaya girmeden önce Buket ve benim için ayrılmış odaya baktığımda boş olduğunu gördüm. Sanırım Haluk abi ve Neşe abla bize boşu boşuna oda hazırlatmıştı. Sırıtarak kapıyı kapattım ve bu sefer de yavaşça Kerem'in odasının kapısı açtım. Yatakta sarılarak yatan iki kafa bana dönünce kıkırdadım.

YETİMHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin