Selam millet! Yeni bir bölümle daha sizlerleyim. Multide; şebeğimiz Kerem var.
İyi okumalar....Yanımdaki hareketlenmeyle gözlerimi araladım ve yataktan doğrularak Ediz'e baktım.
Kafasını sağa sola sallıyor, "Hayır, hayır benim yüzümden değil. Hayır." diye sayıklıyordu. Kolunu dürterek birkaç kere "Ediz." diye seslendiğimde uyanmayınca ve hatta daha kötü olunca telaş yaprak "Ediz! Ediz uyan! Kabus görüyorsun!" diyerek sesimi yükselttim. Ediz bununla beraber birden yataktan doğrularak uyanınca korkarak biraz geri çekildim. Ben telaşla ona bakarken o da gözlerini karşıya dikmiş öylece duvara bakıyordu. Bir süre sonra yavaşça kafasını bana çevirdiğinde ağladığını fark ettim ve bir an ne yapacağımı bilemedim. Sanırım baya kötü bir rüya görmüştü.
Ediz kısık ve boğuklaşmış sesiyle "Melis benim yüzümden değil. Benim suçum değil." diye ağlayarak mırıldandığında uzanarak boynuna sarıldım ve "Şşt biliyorum, senin suçun değil. Sadece bir kabus." diyerek onu sakinleştirmeye çalıştım. O da kollarını sıkıca belime dolarken sessiz bir şekilde ağlamaya devam etti.
Kıyamam ben bay ukalama ya.
Ben onun yavaş yavaş saçlarıyla oynarken Ediz kafasını boyun girintime iyice gömüp "Uykum var." diye mırıldanınca dudakları boynuma sürttü. Birden içimin ürperdiğini hissederken derin bir nefes aldım. Tamam, şimdi bunu düşünmenin sırası değildi. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra "Uyu o zaman." diyerek Ediz'e cevap verdiğimde belimdeki kollarını sıkılaştırdı ve "Ya yine kabus görürsem?" diye mırıldandı.
Şu an aynı küçük, çaresiz bir çocuğa benziyordu ve onun bu hali benim kalbimin acımasına sebep oluyordu.
Derin bir nefes alarak onu kendimden uzaklaştırdım ve ellerimi yanaklarına koyup gözyaşlarını silerken "Görmeyeceksin. Söz." diyerek onu uyuması için ikna etmeye çalıştım. Umarım tekrar kabus görmezdi de ben de sözümde durmuş olurdum.
Ediz bir süre gözlerime baktıktan sonra usulca kafasını salladığında gülümseyerek yatağa yan bir şekilde uzandım ve onun da yanıma yatması bekledim ama o yanıma yatmak yerine beni sırt üstü yatırıp kafasını göğsüme koyunca ne yapacağımı bilemedim. Kafasını göğsüme koyduktan sonra belime sıkıca sarılıp "Saçlarımla oynar mısın?" diye kısık ve çatallaşmış bir sesle mırıldandı. Onun bu dediğiyle yüzümde küçük bir gülümseme oluşurken ellerimi saçlarına daldırarak yavaş yavaş onlarla oynamaya başladım.
Bir süre sonra ben halâ onun saçlarıyla oynarken Ediz uykuya dalmak üzere olduğunu belli eden sesiyle "Teşekkür ederim pantercik." diye mırıldanınca yavaşça kafamı yastıktan kaldırarak saçlarına onun bana yaptığı gibi küçük bir öpücük kondurdum ve "Önemli değil bay ukala." diye cevap verdim. Yastığa başımı koyduğumda gözümden akan bir damla yaş yanağımdan aşağıya doğru süzüldü.
Ediz çok zor şeyler yaşamıştı. Bu güldüğünde bile gözlerinin derinliğinde saklı olan acıdan belliydi ve rüyasında ne gördüyse, onu gerçekten çok korkutmuş olmalıydı. Acaba ne görmüştü?
İçimden bir ses kendinden emin bir şekilde buna ailesinin sebep olduğunu söylüyordu ve eğer öyleyse annesi yaşıyor mu bilmiyorum ama, ben yetimhanemizin en büyük bağışçısı olan Haluk Çınar'dan -yani Ediz'in babasından- gerçekten nefret ediyordum. Sırf bunları Ediz'e yaşattığı için. Sırf o bu kadar üzüldüğü için. Bunlar benim o adama saf bir nefret duymam için yeterliydi.
Yavaş yavaş Ediz'in saçlarıyla oynaaya devam ederken karanlığa doğru çok kısık bir sesle konuştum;
"Bir gün hayat hikayeni dinlemek için can atıyorum. Çünkü bay ukala, seni bu kadar üzen şeyin ne olduğunu gerçekten çok merak ediyorum. Çünkü sen ağlaması gerek değil, en çok gülmesi gerek kişisin bence."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YETİMHANE
Teen FictionAnnesi ve babasının kavgalarından bıkmış, düşünceli ama aynı zamandan her durumda çemkirebilen bir kız. Bay Ukalanın Panterciği; Melis Aral Babası tarafından nefret edilen soğuk ama aynı zamanda sevdiklerine karşı çok eğlenceli ve düşünceli olan bir...