Size kötü bir haberle geldim canlarım. Pzt tekrardan sınavlarım başlıyor. Bu yüzden bölüm atmakta baya zorlanacağım belki yine 2 haftalık bir ara veririm. Elimden geldiğince ara vermemeye çalışacağım. Umarım bana anlayış gösteririsiniz.
İyi okumalar...Ediz yemeğini yemeyip tabağındakilerle oynarken düşünceli bir şekilde ona bakıyordum. Sinemadan döndüğümüzden beri hepimize iyi olduğunu söylüyor, ikinciye sorarsak kızıyordu. Şahsen ben on kere falan sormuşumdur, sanırım bu yüzden de en çok azarı ben yedim.
Daha yeni gelen ve Ediz'e ne olduğunu sormaya fırsatı olmayan babam düşünceli bir sesle "Ediz iyi misin koçum? Yorgun görünüyorsun?" diye sorduğunda Ediz çatalını yavaşça tabağının kenarına bıraktı ve "İyiyim Kaan abi. Bu gün biraz yoruldum da, biraz dinlensen sorun olur mu?" diyerek sandalyesini hafiften geri itti. Babam "Yok oğlum ne sorunu? Git dinlen hadi. Ben Melis'e o iki kişilik yatağı boşuna almadım." dediğinde ben gözlerimi kısarak ona dönerken Ediz gülerek ayaklanmıştı.
Kendimi tutsam da sabredemeyip ayaklandım ve "Ben yardım edeyim ona, çok yorgun görünüyor." diyerek Ediz'in peşinden giderek odaya daldım. Kapıyı kapatırken salondan gelen Kerem ve Buket'in zor tuttukları kıkırdamalarını duyabiliyordum. Ediz bana hiçbir şey demeden yatağıma yönelirken ondan hızlı davrandım ve yatağın üzerindeki nevresimi kaldırarak yatması için hazır konuma getirdim.
Bay ukalam yorgun bir şekilde yatağa oturduktan sonra halsiz gözleriyle bana baktı ve "Dün akşam nerede yattın?" diye sordu. Hiçbir şey demeden parmağımla cam kenarındaki tarafı gösterdiğimde yatakta o tarafa kaydı ve uzanarak yüzünü yastığıma gömdü. Onun bu hareketi gülümsememe sebep olurken ben de Buket'in yattığı tarafa oturdum ve bir süre onu seyrettim. Ediz ölü gibi yatarken düşünceli bir sesle "Ediz acaba hasta falan mı olacaksın?" diye mırıldandım. Yüzünü yastıktan kaldırmadan gözlerini açınca gülmeden edemedim. Bir tarafı yastığa gömülü olduğu için şu an bana tek gözüyle bakıyordu ve çok komik görünüyordu.
"Hasta falan olmayacağım pantercik, sadece yoruldum biraz. Hani ben de insanım ya, unuttun galiba."
Ediz'in laf sokmasıyla yüzüm asılırken onu taklit etmek için "Bön dö önsönöm yö." diyerek ardında da göz devirdim. Sanki ben onun insan olduğunu bilmiyordum! Sanki insanlar hasta olamaz! Sanki o yenilmez!
Ediz gözlerini açmadan "Kolumu kaldırmaya halim yok pantercik, eğilsene vurayım." dediğinde sahte bir gülüşle "Ne kadar komiksin ya sen." dedim ve oturduğum yerden ayaklandım. Ediz yarı açık gözleriyle bana bakarken ben dikkatle ince yorganla üstünü örttüm ve ne olur ne olmaz diye ateşini kontrol ettim. Ateşinin olmaması içimi rahatlatırken yavaşça ona doğru eğildim ve yanağına ufak bir öpücük bırakarak "İyi uykular bay ukala." diye mırıldandım. Ondan uzaklaştığımda Ediz beni takmıyormuş gibi yapıp gözlerini kapatsa da dudaklarında gülümsemesinden kalan izlerinin hepsini silememişti.
Onun bu tatlı haline bir kez daha baktıktan sonra gülümseyerek odadan çıktım ve ışık ile kapıyı yavaşça kapatarak yan taraftaki oturma odasına geçtim. Buket'in yanının boş olmasında yararlanarak onun dizlerine yatarken annem "Melis Ediz'in bir şeyi mi var? Niye bu kadar halsiz bu gün?" diye sorunca düşünceli bir şekilde iç çektim ve "Bilmiyorum ki, bana da söylemiyor." diyerek ona cevap verdim.
Annem 'Tamam.' dercesine kafasını sallarken yattığım yerde yukarı doğru -yani Buket'e- baktım. Benim çok sevdiğim kitaplarımdan birini almıştı ve heyecanla okuyordu. Gerçi ben bütün kitaplarımı çok seviyordum ya neyse.
Aa bakın kitap demişken. Benim kitaplarım için bir çanta hazırlamam gerekiyor. Onları da yetimhaneye götürsem süper olur. Hatta belki oraya bir kitaplık bile aldırabilirim. Acaba kendi kitaplığımı mı götürsem? Ne diyorum ya ben, uçtum iyice.
Kendi kendime gülerek televizyona döndüğümde Kerem "Hayırdır kanka delirdin mi? Niye kendi kendine gülüyorsun?" diye laf attı. Kafamı çevirerek ona baktım ve çocuksu bir şekilde dil çıkardım. Kerem bu hareketime gülerek telefonuna döndükten birkaç saniye sonra odayı onun mesaj sesi doldurdu. Mesaj sesiyle Buket bile kitaptan ayrılarak ona dönerken Kerem'in yüzü yavaş yavaş asıldı. Sonra da gözlerinden küçük bir acı dalgası geçti.
Onun bu haliyle kaşlarım çatılırken kendimi tutamayarak "Bir şey mi oldu şebeğim? Yüzün düştü birden." diye sordum. Kerem küçük bir irkilmeyle bana dönerken Buket'e kısa bir bakış attı ve tekrar bana dönerek "Ben biraz çatıya çıksam olur mu?" diye sordu. Sorusuyla kaşlarımı normal hale getiremeden "Olur tabii." diye cevap verdim. Cevabımla beraber Kerem hızla önce odadan sonra da daire kapısından çıkarken ben arkasından şaşkınlıkla bakıyordum.
Neden bu kadar telaş yapmıştı ki şimdi?
Yattığım yerden doğrularak Buket'e döndüğümde onunda şaşkınlık ve merakla Kerem'in arkasından baktığını gördüm. Şu an arkasından gitmek istediğini ve annem ile babam yüzünden gidemediğini biliyordum ama bu benim gitmem için bir engel değildi çünkü şebeğime ne olduğunu gerçekten çok merak ediyordum.
"Gittiğin her yerde kendin gibi tuhaf bir arkadaş bulmayı nasıl beceriyorsun bilmiyorum."
Babamın sesiyle ona dönerken küçük bir gülümsemeyle "Ne yaparsın işte, deli deliyi dakkada bulurmuş." dedim ve ayaklanarak "Ben bir Kerem'e bakayım, bir şey oldu galiba." dedim. Babam ve annem kafasını sallayarak beni onaylarken Buket'e merak etmemesini söyleyen bir gülücük attım ve daire kapısına yönelerek çatıya çıkan merdivenleri çıkmaya başladım. Çatıya çıkmamla sonbaharın serin havası yüzüme vururken gülümsedim.
Soğu seviyordum.
Kerem'in aynı Edizlerin bahçesindeki gibi olan sallanan koltukta oturduğunu gördüğümde o beni fark etmeden önce bir süre onu uzaktan izledim. Gözleri kızarmış, sinir ve hayal kırıklığıyla bakıyordu. Kaşları ise telefonda bir şeyler yazarken daima çatıktı. Kerem beni fark edip kafasını kaldırdığında gülümseyip "Dertleşmek ister misin?" diyerek yanına doğru ilerledim. Kerem'in kaşları beni görmesiyle daha çok çatılırken "Melis hava serin, içeri gir. Zaten kısa kolluyla çıkmışsın." diyerek beni azarladı. Bana Melis diye hitap etmesi şaşırmama sebep olurken onu hiç umursamadan yanına oturdum ve merakla "Ne oldu sana?" diye sordum.
Kerem bana anlamazmış gibi bakıp -ki anladığı belliydi- "Yok bir şeyim." dediğinde ben de onun gibi kaşlarımı çattım ve "Sen bana asla Melis demezsin abicik. Anlat bakalım ne oldu?" diyerek numarasına kanmadığımı belli ettim. Kerem sıkıntılı iç çektikten sonra bir süre bana baktı ve üzerindeki koyu gri hırkayı çıkartarak "Önce bunu giy, sonra anlatırım." dedi. Çocuk gibi hırkayı giymeme yardımcı olurken onun bu tatlı haline gülümseyerek "Ama sen üşüyeceksin, hem ben üşümüyorum ki." demeden edemedim.
Kerem'in kaşları bunu dememle tekrar çatılırken "Ben abiyim üşümem merak etme." dedi. Gülümsemem iyice genişlerken kinayeli bir sesle "Niye abiler üşümez mi?" diye sordum. Kerem üzerimdeki hırkayı son kez düzelttikten sonra geriye doğru yaslandı ve kendi kendine konuşurmuş gibi "Kardeşleri yanındayken üşümezler." diye mırıldandı.
Ama yerim ya ben bunuu!
Gülerek ona doğru sokulduğumda ne yapmak istediğimi anladı ve kolunu kaldırarak altına girmeme izin verdi. Tam kafamı omzuna yaslamışken telefonundan mesaj sesi yükselince vücudunun kasıldığını hissettim. Kaşlarım çatılırken ekrana baktığımda mesajın ECE diye bir kızdan geldiğini gördüm. Kerem mesaja baktığımı anlayarak hızla telefonu ters çevirirken kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Neler oluyor Kerem?"
Şebeğim derin bir nefes alarak telefonu kenara bıraktı ve "Hani senin yetimhaneye geldiğin ikinci gün sahile gitmiştik ya?" diyerek hatırlatma yaptı. Kaşlarım çatılırken hatırladığımı belli edercesine kafamı salladım. O gün pek de güzel geçmemişti.
Kerem bu sefer de "Hani sen bize sevgiliniz var mı diye sormuştun da ben de bir kızdan bahsetmiştim-" derken aklıma onu aldatan kız geldi ve büyük bir sinirle "Sakın o yazıyor deme!" diye bağırdım. Kerem bir süre düşünürcesine bana baktıktan sonra yavaşça kafasını salladı. Bütün sinirim tepeme toplanırken aklımdan tek bir şey geçiyordu.
Toplanın kızlar, kavga var!
...
Bölüm bitti millet. Beğendiniz mi? Düşüncelerinizi neler? Peki ya en sevdiğiniz kısım? Oy ve yorumlarımızı bekliyorum canlarım. Görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YETİMHANE
Teen FictionAnnesi ve babasının kavgalarından bıkmış, düşünceli ama aynı zamandan her durumda çemkirebilen bir kız. Bay Ukalanın Panterciği; Melis Aral Babası tarafından nefret edilen soğuk ama aynı zamanda sevdiklerine karşı çok eğlenceli ve düşünceli olan bir...