Bölüm 37

4K 239 34
                                    

Selam millet. Size küçük bir duyurum olacak. Pazartesiden itibaren sınavlarım başlıyor. Bu yüzden 2 hafta gibi bir süre bölüm atamayabilirim. Lütfen beni mazur görün. Bu arada bir şey daha eklemek istiyorum. Hafta sonu 3k olmuşuz. Hepinize beni desteklediğiniz için çook teşekkür ederim, sizi seviyorum.
Multi; Kerem.
İyi okumalar canlarım...

Ediz saçımla ilgilenmeyi bırakarak "Bitti." dediğinde beliğimi önüme aldım ve telefonumdan ön kamerayı açarak saçımı baktım. Gerçekten güzel örmüştü.

Aynı onun on dakika önce dediği şekilde "Vay be! Sende ne yetenekler varmış." dediğimde güldü ve o da benim ona dediğim gibi "Eh, biz de bir şeyler biliyoruz işte." dedi. Onun bu dediğiyle gülerek önüme döndüm ve "Örgü örmeyi nereden öğrendin?" diye sordum. Bununla beraber Ediz durgunlaşarak burukça gülümsedi ve "Damla saçının örülmesini çok severdi. Annemler evde olmadığında örmek için Asude abladan öğrenmiştim." diye cevap verdi. Ediz'in bu cevabı benim de durgunlaşmama sebep olurken kafamı kaldırarak kararmış gökyüzüne baktım.

"Keremlerle hep böyle mi olacağız?"

Ediz'den cevap gelmezken kafamı çevirerek ona baktım. Sessiz bir şekilde, gökyüzünde görünen birkaç yıldızı izliyordu. Duymadığını düşünerek bacağımla bacağına vurup "Sana diyorum Ediz?" dediğimde oflayarak bana döndü ve "Bilmiyorum pantercik. En azından sinirim geçene kadar onlarla -özellikle de Kerem'le- konuşmayı düşünmüyorum." dedi.

Bu konun açılmasıyla sinirlendiğini fark ederek konuyu değiştirmek için kocaman gülümsedim. Ediz bir süre gülümsememe bakıp bıkkın bir sesle "Ne istiyorsun pantercik?" diye sorduğunda kıkırdayarak "Ediz bize içecek bir şeyler getirsenee." diye uzata uzata konuştum. Ediz yüzünü buruşturarak ayaklanırken "Allah aşkına bir daha öyle konuşma." dedi. Onun bu tepkisine kıkırdadım ve bir şeyler almaya gideceğini anlayarak gülümsedim.

"Soğuk olsun."

Göz devirerek "Tamam başımın belası, tamam!" dedi ve benden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. Onu bir süre arkadan kestikten sonra kendi kendime kıkırdayarak göz devirdim ve kafamı arkamdaki ağaca yaslayarak gözlerimi kapattım. Sessizlik bazen can sıkıcı olsa da kafanın dolu olduğu zamanlarda gerçekten rahatlamanı sağlıyordu.

Bir süre gözlerim kapalı öylece durduktan sonra yanımda bir hareketlenme hissedince Ediz'in geldiğini düşünerek "Ne çabuk geldin." dedim ve gözlerimi açarak yanımda oturan kişiye baktım.
Gözlerim Ediz'in kahverengi denizleri yerine bir çift mavi gözle karşılaşınca küçük bir telaşla geri çekildim. Hakan benim bu halime küçük bir kahkaha atarken yavaşça koluna vurdum ve "Ödümü koparttın Hakan." diye onu azarladım. Hakan gülmeyi bırakıp gülümseyerek "Özür dilerim, korkacağını düşünmemiştim. Sanırım başka birini bekliyordun." dediğinde omuz silkerek "Önemli değil. Ediz'i bekliyordum." diye kısaca cevap verdim. Hakan'ın yüzündeki gülümseme 'Ediz.' dememle yok olurken "Anladım." diyerek önüne döndü ve bahçedeki çocukları izlemeye başladı.

Bu çocuğun Ediz ile ne derdi vardı? Ne zaman onun adı geçse yüzündeki gülümseme soluyor yerini çok hafif çatık kaşlara bırakıyordu. Veya ne zaman onunla göz göze gelse bana bakarken şefkatle ve mutlulukla ışıldayan gözleri Ediz'le kesişince sertleşiyor, soğuklaşıyordu.

"Biraz daha iyi görünüyorsun." diyen Hakan'la düşüncelerimden çıkarak ona döndüm ve "Anlamadım?" diye sorarcasına koştum. Hakan dikkatle bana bakıp "İki üç saat önce çok halsiz ve hasta gibi görünüyordun. Şimdi biraz daha iyi görünüyorsun." dediğinde küçük bir gülümsemeyle "Başımın içinde hiç susmayan çığlık sesleri biraz seslerini kesmeye karar verdi sanırım." diyerek tekrardan önüme döndüm.

YETİMHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin