DÜZENLENİYOR/
Saat zımbırtısıyla uyandım gene, şu alarmlardan uyanmak için ne işlemiş olabilirim? Telefonum mu problemliydi bende bilemiyorum tabi ama her seferinde alarmı iptal ediyordum ve yine okul zamanında kalkıyordum. Aman ne harika? Şimdi kafamı yastığa koysam da uyusam, ama nerde?
Dün Onur'u ziyaret edememiştim, bari bugün gidip göreyim de durumunu öğreneyim diyerek kalktım yataktan. Kendimi bugün biraz huzursuz ve aç hissediyordum. Başım ağrıyordu. Hey tabiki de dün gece geç yatmıştım ondan başım zonkluyordu demek. Aynada kendimi inceledim, bugün müthiş halsiz ve berbat görünüyordum. Sanki biraz zayıflamıştım ya da bana bacaklarım biraz daha ince geliyordu. Kendimi pek incelemeye alışkın hissetmediğim için mutfağa yöneldim.
Bugün pazardı ve annem evdeydi. Genelde bugünü beraber geçirirdik ve genelde dışarıda yemeği yerdik o yüzden kendimi direk salona attım. Televizyonda kanalları gezmeye koyuldum, pekte görünür de bir şey yok gibiydi. Bir kanalda kalıp yerimden kalktım, buzdolabına ilerleyip jelibon kasesini elime alıp tekrar yerime geçtim.
"Sabah sabah ne şekeri?"
"Sana da günaydın anne."
Bir anda arkama bakıp anneme döndüm, annem karşımda lacivert askılı V yaka yırtmaçlı saten abiye ile karşımda duruyordu. Şaşkınca ona baktım, sabah sabah şeker diyen annem abiye ile sabah sabah karşımdaydı. Bir delirmeyen ben kalmıştım sanırım.
"Günaydın, nasıl üstümde ki?"
"Güzel gibi de nereye düğün falan mı var?"
"Davet var"
"Davet var, heralde bu hastanenin daveti? Hastanede arada sırada böyle davetler veriyor demek."
"Dalga geçmeyi bırak. Bu renk iyi mi? Yoksa aldığımız o gri uzun elbiseyi mi giymeliyim? Asker yeşili kalın askılı da var aslında." Annem benimle konuşuyor gibisinden çok kendi kendine konuşuyor -söyleniyor- gibiydi. İç çektim, annem ve harika elbiseleri konuşuyordu burada.
"Anne her ay yeni bir elbise aldığın için nerden bilebilirim, getir de bakayım." Annem gülümsedi ve odasına tekrar gitti bende o sırada kasemde kalan son jelibonu ağzıma attım. Televizyondan gürültü gelince direk kapadım.
Annem odasından bir çıktı ki sormayın, elinde sayamadığım kadar -ki üstündekiyle beraber- çoktu. Az önce bahsettiği iki elbiseden birini veya diğerini getirmesi gerekmiyor muydu?
"Seç bakalım hangisi daha iyi olur?" Elime toz pembe kayık yaka şifon uzun abiye aldım, rengi fena değildi ama davet için pek uygun sayılmazdı.
"Pembe olan kötü, giymek için renkler ki kusursuz renk siyahtır. O yüzden siyah giymelisin anne."
Kusursuz olduğunu düşündüğümden çok siyah 2 elbiseden iki tane olduğu için seçmiştim. Herneyse bunu annemin bilmesine hiç gerek yoktu.
Elime siyahlardan herhangi bir tanesini alıp inceledim, kalın askılı, belinde tül işlemeleri olan diz boyundan biraz daha uzun bir elbiseydi. Biraz sade kalıyordu, davet için daha şık kıyafetler gerekiyordu. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp koltuğa attım, diğer siyah elbise ise saten krep balık uzun abiye elbisesiydi, diğer elbiseye göre daha uzundu ve daha şık güzel gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~SERSERİ~ YENİDEN YAZILIYOR
ChickLitBaşlama tarihi:26.06.2018 (20.Bölüme kadar düzenlenmiştir, hikaye eskisine göre değiştiriliyor. 20.bölümden sonrası garip gelebilir)