{1}

14.9K 422 649
                                    

Bakın burada kim vaar! Evet evet yazdığımda başlarda sallamadığım ama bir anda herkesin göz bebeği oluveren Doğan!

Bu onun kalan hikayesi. Bir yeniden başlayış, büyüme... Bu yüzden karakterler ve ufak olaylar hakkında kopukluk yaşamamak için önce Kamyon'u okuyun derim. Doğan orada 16 daha. Şimdi 19 oldu. Haliyle çoğu şey değişti, belki şaşırabilirsiniz ama artık Doğan daha özel bir karakter, yine de seveceğinizi düşünüyorum.

Kitap bir tık daha nasıl desem ship yuvası olacakahdhdh

Kitap beklediğiniz gibi olmayabilir bazı yönlerden ama kitap hakkında beni yönetmeyin, baştan uyarayım.

Ben sevdim yorumlar sizde, iyi okumalarr!

Doğan

Maskeler birer yüz değildi. Hayattan bir rol, bir sahne olabilirlerdi çünkü hiçbirisi gerçek yüzlerimizi gizleyecek kadar güçlü değildi.

Gerçekliği, insan gizlerdi. Kısa süreli olurdu bu tabii. Bir yerden patlak verirdi. Biz birbirimizi tamamen tanıyamadığımızdan maskelere aldanabilirdik yoksa kimse kendisinden kaçamazdı. Herkesin farklı bir yanı vardı, özgün olamayanlar bu yanlarını yok etmişlerdi sadece.

Yüzümdeki maskeyi çıkarıp etrafa göz attım. Amma da aptallardı, hepsi karşımdaki esmerin etrafında pervaneydi. Ne uğruna? Rol? Onunla yatmak?

"Bugünlük bu kadar arkadaşlar ve...Doğan. Şu La Case De Papel fanlığını bir kenara atmak için o kıytırık maskeyi at. Buraya soygunculuk oynamaya gelmedin."

"Evet çünkü yakışıklıları soyarım, aynaya hiç bakmayanları değil,"dediğimde tüm bakışlar bana döndü. Havamı bozmadan elimdeki maskeyi elimde sallaya sallaya geldim ve egoist yavşağın yüzüne attım. "Bir dahaki derste görüşürüz, hocacığım."

İnsanlar yine vıdı vıdı yapınca kendimi dışarı attım.

İstanbul trafiğine.

Yaz gelmeye başladığından otobüsler hiç çekilmiyordu. Boş konuşma Doğan, otobüsler hiçbir zaman çekilmiyor. Bana otobüslerin güzel olduğunu söyleyen İstanbul'da yaşamamıştır, ya da yaşıyor gibi yapmıştır.

Durağa geldiğimde otobüs gidiyordu bile. Bunu kaçırırsam yarım saat sıcakta beklemem gerekecekti.

"Hey! Otobüs bey?"diye bağırdım heyecanla.

Trafik durdu, teyzeler durdu, yollar durdu, mağazalar durdu.

Arka fonda seyirci kahkahası duyar gibiydim.

"Aman şoför bey işte!"diye toparladım.

"Arkadan binin, yer yok!"diye bağırdı pala bıyıklı şoför.

"Severim,"dedim mırıltıyla.

Arkadan binip otobüs kartımı uzattım.

Kart gelmezken kart çalındı mı acaba diye stres yapmaya başladım.

Yakışıklı bir çocuk kartımı uzatınca keşke kendisi de bana uzansa diye düşündüm ve otobüs fren yapınca çocuk üstüme uçtu.

Evet, bugünkü dua hakkım bu kadardı. Yarınki kabul olmada görüşmek üzere.

"Pardon,"dedi ağzıma girerken.

Güneş gözlüğümü düzeltip "Sorun yok,"dedim gülümseyerek.

"Kartını alabildin mi?"

Cebimi yokladım. Ne ara atmıştım be? "Burada."

Gülümseyerek önüne döndü.

Bu da mı heteroseksüeldi ya?

Telefonumdan Müslüm Gürses açıp uzaklara dalmaya karar verdim, bu durum beni derinden yaralamıştı. Zaten durağıma yaklaştığımdan iki şarkı sonra otobüsten indim ve üstüme uçan çocuğa baktım. Çocuk bana bakmadı.

Sigaramı yakıp eve yürümeye başladım.

Zili üç buçuk kere çalıp şifreyi gerçekleştirdim çünkü ev sahibi her gün kira için kapımıza dayanıyordu. Ben ve üç ev arkadaşım beş parasız birer avele olduğumuzdan kapıyı kimseye açmıyorduk.

"Ben geldiim!"diye daldığımda Sude haricinde herkes televizyona bakmaya devam etti. Sude beni öpüp "Gel bak kek yaptım,"dedi.

"Doğan sakın zehirlenme,"dedi Ufuk. Seksi Ufuk. Önce ev arkadaşlarımı gözden geçirelim. Ufuk yirmi iki yaşında, işletme okuyor ve simsiyah saçları, koyu mavi gözleri, çatık kaşları var. İnsanları asacak gibi bakıyor kısaca. Yine de beyaz teni ve sert duruşuyla seksi. En sevdiği şey kek yemek. Bir de benimle Marvel izlemek.

Giray. Giray hemen yanında oturan bir gevşek. Üç tane sevgilisi var. Kendisi ayrıca bir ayyaş. Tip desen yok, sıradan uzun boylu bir kumral, karakter desen yok ama hep birilerini buluyor.

Sude benim ablam gibi. Natasha Romanoff gibi saçlara sahip ve onun kadar güzel. O da PDR okuyor. Benden bir yaş büyük, yirmi yaşında.

Ben ise bir kaçağım. Son senemde bir halt yapamayıp Gümüşhane'yi kazandım, ailem beni orada okuyor sanarken İstanbul'a tiyatro için geldim ve düşük bütçeli bir kursta çalışıyorum. Oyunlarda düzenli bir maaş olmasa da az miktarda para alıyoruz. Tabii kendisini hoca belleyen bir yavşak yüzünden fazla alamıyorum. Hocanın gözdesi kendisi.

Genelde düşük bütçeli aktörlük yapıyoruz.

"Gökkuşağını özene özene yemedin."

"He?"

Sude elimdeki keki işaret etti.

"Şu yavşak hocacığıma sinirliyim de,"dedim.

"Ne yaptı?

"Bana ağaç rolü verdi yine!"

"Kuzum benim, yetkisi fazla olan birisiyle konuşsana."

"Bir şey değişmeyecek. İlk değil."

"Sen saf yeteneksin, kıskanıyor seni."

"Yaa ne demezsin, Gümüşhaneli yetenek."

"Öyle tabii! Değil mi beyler?"diye seslendi Sude.

"Doğan üstte tamam, inanıyoruz."

"Giray seni gerçekten sikerim. Sıfır şaka."

Ufuk sırıtarak "Gel bir Marvel filmi açalım seninle,"dedi.

Ortalarına atladım. "Thor?"

"Senin dediğin olsun bakalım, aktör."

Ufuk Thor'un ilk filmini başlatırken Sude de yanımıza sıkıştı. "Ağaçsan ona en güzel ağacı göstereceksin Doğan."

Giray camdan gözüken çam ağacını işaret etti. "Bunun gibi olabilirsin."

Ona dirsek atmamla hepimiz kahkahalara boğulduk.

Boş insanlardık ama zararımız yoktu.

Yorumları tahmin eder gibiyim mesela:

GAVATLAR GRUBU NEREDE?

Maske | boy×boyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin