Multi Mert.
Doğan
"Uyandı mı?"
Başım çatlıyordu, gözlerimi ağrıdan açamadım bir an.
"Uyandı,"dedi Tuncay yakınımdan bir yerden. Sesi çok yakın geliyordu.
İnledim. "Ne oldu?"
Elimi başıma koyup doğruldum ve endişeli yüzlere baktım.
Sude bana sarıldı. "Bir daha içmek yok Doğan!"
"Bağırma... Ne olduğunu söyler misin?"
"İçip daha fazlasını istemişsin. Araz sana alkol almayınca da delirip kapılara vurmuşsun."
Başıyla kapıyı gösterdi.
Kapı... Mahvolmuştu. Kapı neredeyse her yerini çakıyla soymuş gibi görünüyordu, kapının minik camı kırılmıştı ve her yere cam parçaları saçılmıştı.
Gözlerimi kırpıştırdım.
"Ben... Ben yapmadım bunu. Araz beni eve getirince uyudum."Tuncay başımı sola çevirdi.
Posterlerim... Paramparçaydı. Lana olanlar bile cam kırıkları arasındaydı. Mertle fotoğraflarımın olduğu çerçeveler yerlerde geziyordu, senaryonun olduğunu dosya yakılmıştı. Posterlerime çok üzülmüştüm.
Bunu ben yapmış olamazdım. Dehşetten buz kestiğimi hissediyordum. Hayır...
Hiçbir şey hatırlamıyordum.
"Gördün mü?"diye sordu Tuncay.
Sesim titredi.
"Ben bunu yapmış olamam. Hayır, hayır."Yere eğildim ve kırıkları umursamadan Mertle fotoğrafımızı elime aldım. Onun balkonunda beraber sigara içerken ekrana gülümsüyorduk.
"Ne oldu bana?"dedim gözyaşları yanaklarımdan süzülürken.
Tuncay sakindi.
"İyi bir şeyler olmadı."Sude onun elini tuttu.
"Tuncay..."Tuncay nefes verdi.
"Psikoloğa gitmen gerek Doğan, biliyorsun değil mi?"Sesimi bulamadım.
"Ne? Neden?""İlk içip dağıttığın sefer değil bu. Her zaman üzüldüğünde, sinirlendiğinde bunu alkolle çözemezsin. Sabah uyanır uyanmaz bile içmeye başlamışsın."
Saçmalıyordu. Kesinlikle saçmalıyordu.
"Bana alkolik mi diyorsun?"dedim ağlamaklı bir sesle.
"Evi mahvettin Doğan, Sude'nin üzerine yürüdün, Araz'a yumruk at-"
"Tuncay, yapma,"dedi Araz sakince. "Şu an iyi değil."
"Bana alkolik mi diyorsun?"diye tekrar ettim. Artık kendimi tutamıyordum, ağlıyordum.
Bana bir saniye kadar baktı.
"Evet.""Siktir git,"diye fısıldayıp odadan çıktım. Masada duran cüzdanımı alıp montumu giydim ve Sude arkamdan seslenmesine rağmen dinlemedim, dışarı çıktım.
Yağmur yağıyordu. Herkes onu beklememiş gibi görünüyordu, başlarını ondan sakınmaya çalışıyordu. Bazıları da sağanak yağmurdan deli gibi kaçıyordu.
Ellerimi iki yanda açıp gökyüzüne baktım. Yüzüm saniyeler içersinde sanki yüzüme musluktan su çarpmışım gibi ıslandı.
Bedenimi yay şeklinde eğdim, yağmur kokusunu her yerimde hissetmiştim.
Bana aitti artık.
Hava hala güneşliydi, onun da kafası benim gibi karışıktı. Öyle yapsa olmuyordu, böyle yapsa da...
Başımı iyice eğip gökkuşağına baktım. Uzun zamandan sonra ilk defa bu kadar net görmüştüm onu. Belki de bizim sorunumuz buydu, bazı şeylere sadece bakıyorduk. Görmek istemiyorduk.
Korkuyorduk ve korkumuzu başka şeylerle bastırmayı tercih ediyorduk. Doğruldum, önüme baktım.
Koştum, koştum, koştum..
KİTABIN BAŞINDAN BERİ ŞURALARI YAZMAYA ÇALIŞIYORDUM OF
Alkolikleri işleyeceğim bu kitap, bakalım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maske | boy×boy
Short Story"Deli sevgilini başından sav. Unutma ama sen hala bir korkaksın, ben ise burada daha rahatım ve homoseksüelim diye bağırıyorum." BxB (Önce Kamyon'u okumanızı öneririm.)