{5}

3.6K 308 220
                                    

Doğan

Kıvırcık saçlarının altındaki masmavi gözlerinden kıvılcım saçıyordu. Bembeyaz teni üzerine siyah bütünlüğü oluşturmuştu. Siyah kot, siyah cap...Bebeksi yüzü biraz sinirli gözüküyordu ama tatlıydı.

Başını oynatınca haç şeklinde küpesi sallandı. "Siz ruh hastasısınız. Sadece arkadaşlarımın ziyaretine gelmiştim ve oklavayla komşuları karşılıyor!"

"Sen kend-"

"Evet, öyleyiz. Özür dilerim ben ikimiz adına da. Doğan ben,"deyip elimi uzattım.

Elime ters ters baktı.

"Peki...Arkadaşların kimler? Seni yönlendirelim biz."

"Yakamdan tutarak mı?"dedi sinirle. Çocuğun üstünü kırıştırdığımı fark edip geri çekildim.

"Ufak çocuklardan sandık seni, zile basıp kaçıyorlar. Onlar yüzünden kaç kere uykumuzdan uyandık, biraz kinliyiz de..."

"Öyle mi?"dedi kahkaha atarak. "Çocuğa benzer bir halim mi var?"

"Yani..."

"Bunu bir yerden bitme mi söylüyor?"

"Bana bak yakışıklısın falan ama boyumdan vurma."

"Ne?"dedi kaşları çatılırken. "Eşcinselsin bir de, öyle mi?"

Aferin sana Doğan.

"Of homofobiklik geride kalamaz mı artık?"diye homurdandı Sude yanımdan.

"Sorunun mu var?"diye artistlendim. Tuncay yakamdan tutup "Gel şuraya yiyeceksin dayağı şimdi,"diye sızlandı. Elini ittirip kıvırcığın karşısına dikildim.

"Sorunun mu var dedim?"

Alayla "Çocuk kimmiş görüyoruz,"dedi.

"Yanlış anlaşılan şeyleri büyüttüğüne göre sen,"dedim.

"Kaçıklar ordusu,"deyip karşı daireye yürümeye başladı.

"Al sana kaçık!"deyip parmak gösterdik Sudeyle.

Tuncay bizi zorla içeri sokarken çocuğa sövüyorduk bile.

"Manyak piç seni!"deyip kapıyı suratına çarptım. Çocukmuş. Yerden bitmeymiş.

"Kaçık babandır senin!"diye söylenmeye devam etti Sude.

Ufuk bezgin bir bakış attı. "İkiniz de aptalsınız."

"Bırak ağzını yüzünü-"

Tuncay beni koltuğa attı. "Hayvan!"

"Çocuk yanlış basmış amına koyayım, abartmasanıza."

"Bana yerden bitme dedi!"

"Değil misin?"

"Tuncay seni sikerim, aptal orospu çocukları gibi davranırsan-"

Giray sızlandı. "Bağırışmayın öldürürüm hepinizi!"

Sonra odasının kapısını çarpıp uyumaya döndü.

Ufuk "Susun haberleri duyamıyorum,"dedi homurdanarak.

Tuncay'a yastık fırlattım.

"Bak kaşınıyorsun."

"Kaşısana!"

"Allahım keşke homofobik olsaydım da bu deliyle arkadaş olmasaydım!"

Tuncay'ı ittirip odama yürüdüm. Sanki zorla arkadaş olmuştum aptalla.

Tuncay peşimden gelip yatağa oturdu. "Git başımdan."

"Odan çok tatlı."

Böyle gönlümü alamazdı.

Yastıktan tek gözümle ona baktım. Kapının sağına dizdiğim çizgi romanlarla mangaları inceliyordu. Yine aynı tarafta minik bir balkon vardı, yatağımın kenarında beyaz bir dolap, dolapta ve duvarlarda posterler asılıydı. Çoğunluğu ünlülerdi tabii. Başta hayatımın kadını Lana Del Rey... Sarı beyaz halıda rastgele attığım sırt çantaları vardı. Küçük ve dağınık bir görüntüsü vardı.

Saçlarımı okşadı. "Yatağının ucuna gökkuşağı yapmışsın."

Yatak başlığı ve dolabıma Sudeyle gökkuşağı yapmıştık. Sude beni de anime karakteri gibi köşeye eklemişti, resimde iyiydi.

"Çünkü her sabah kim olduğumu bilmeden uyanmak istemiyorum,"diye mırıldandım. Alnımdaki eli beni mayıştırmıştı.

"Büyümüşsün Doğan. Yargılardan çekinen o çocuk yok artık."

"Büyümedi o Tuncay, duymamayı öğrendi."

"O da bunu isterdi senden."

"Evet,"dedim kuru bir sesle.

Saçlarımı okşamaya devam ederken yanıma uzandı. "Bahsetmek yoruyor mu?"

"O beni çok yordu."

"Beraber olamayacaktınız Doğan. Sen bazen...realist bakamıyorsun. Ayrı ülkeler olması sorun değildi. Mert yorucu birisiydi, sürekli buluşmaya çalışmanız, telefonda konuşmaya başlamalar...Doğan, sana onun orada olsun olmasın bambaşka birisi gibi olacağını, seni bir anda bırakacağını söyledim."

Dolu gözlerle başımı salladım. Ben ise babasına diklenip onu görmek istemiştim.

"Doğan...Bir insan sonsuza dek birisini sevemez."

Saçlarımı arkaya ittirip doğruldu. "Depresyona soktuğunu iddia etmeye başladı, seni suçladı ve sen bunlar altında ezildin. Mert'in depresif hali değişir ama bitmez Doğan. Onda kişilik bozukluğu var, bunu dışında kimsede bir suç yok. Mert sadece bunu kabullenemiyor, ilaçlarını düzgünce kullanmıyor."

"Bununla yaşamayı öğrenir sanmıştım."

"Her şey bu kadar kolay değil. Bundan kaçan insanlarla yaşamak çok zor. Annem de öyleydi."

"Hiç bahsetmedin,"diye fısıldadım.

"Çünkü beni bıraktı."

"Ah...Ben...Şey üzüldüm."

"Ben üzülmüyorum artık. Sadece neden bahsettiğimi anlıyorsun, değil mi?"

"Anlıyorum. Teşekkür ederim,"deyip sarıldım ona. "İyi ki varsın Tuncay."

"Doğan devam etmeye çalış. Okuman gerek."

"Tuncay-"

"Mahvolursun,"dedi. "Parasız insanlar çöp artık, maalesef."

"Yeni bir kurs bulurum."

Başımı boynuna gömdüğümde eli saç diplerime indi. Dipleriyle oynadığında gözlerimi kapattım. "Gevşedin mi biraz?"dedi kulağıma.

Mırıltıyla onayladım.

"Hayallerinden vazgeç demiyorum. Sadece okuman gerek. Elinde bir diploman olsun."

"Gümüşhane'ye dayanamam ben."

"Tekrar hazırlan."

"Babam öldürür beni. Bir daha para vermez."

"Ah Doğan,"diye sızlandı. "Ne yapacaksın sen böyle?"

"Yaşayacağım, sen de olursan,"deyip gülümsedim.

Saçlarımı karıştırdı. "Olacağım."

Biri daha bana Mert'i çöp gibi attın, şöyle yaptın böyle yaptın derse Kamyonu'u da bunu da kaldırırım, dengesizin tekiyimdir ve böyle benim üstüme gelmeye devam ederseniz yazamam ve kaldırırım. Bıktım mız mız tayfadan, Mert tekrar geçecek ve bir aşk sonsuza kadar sürmez, Doğan ayran gönüllü dedim. Aptal olduğunuzu sanmıyorum, o yüzden bir kerette anlayın beni.

Sözüm Mert'i sevenler dışında, bana yüklenen tayfaya sözüm. Mert'i elbette sevebilirsiniz.

Evet aşırı sinirlendim çünkü benim de sabrım var, kimseye silah dayamıyorum okusun diye.

Doğan kalın :')

Maske | boy×boyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin