Bilgisayar olmadığı için telefondan bu kadar zorlanarak yazdım. Yazım yanlışlarım olabilir. Umarım beğenirsiniz bölümü.
Oy ve yorumları unutmayın 😊Odaya vuran güneş ışığıyla gözlerini araladı genç kız. Gerinerek kalktı yataktan.
Pencereye gidip camları açtıktan sonra temiz havayı içine çekti. Etrafı kaplayan kuş cıvıltıları gülümsemesine sebep oldu.
Tamam, buranın yemyeşil bir doğa harikası olduğunu iddaa edemezdi lakin İstanbul gibi kaotik bir şehirle kıyaslandığında bin kat daha huzurlu ve sakin bir yerdi.
Üstelik geldiği ilk andan beridir buraya ait hissediyordu kendini. Tüm parçası buradanmış gibi.
Gökyüzüne çevirdiğinde başını, gözlerini kırpıştırdı. Dün gece ki ayın yerini güneş almıştı. Bir an için dün geceye gitti aklı.
Karşısında mahcup ve hüzünlü bir şekilde oturan adamı düşündü.
"Küçük hanım siz hiç sevilmeyeceginizi bile bile sevdiniz mi?"
O gece duyduğu kelimelerle dona kalmıştı. Dudaklarını aralamış ama kelime namına tek bir sözcük çıkmamıştı dudaklarından. Kadir:
"Sevilmeyeceğini bile bile sevmek. Bunu ancak en cesur insan yapabilir. Ya da en aptalı." Demişti gülerek. "Unut diyorlar. Kendini de onunla öldürme. O artık bir ölü. Ölenle ölünmez diyorlar. Ama ölünüyormuş işte. Ölenle ölünüyormuş. Hem de öyle bir ölmek ki aldığın her nefeste ciğerin patlayacakmış gibi. "
Dünden beridir bu sözler kafasından hiç çıkmamıştı. Ancak kitaplarda, masallarda olduğuna inanıyordu bu tarz sevgilerin.
Bakmaya devam ediyordu gökyüzüne. Aynı onun dediği gibi bu iki kardeş güneş ve aya benziyordu. Peki güneş aydan daha mı kıymetliydi cidden? Güneşin yanında ayın değeri yok muydu?
Güneş her sabah doğardı. Oldukça mağrur bir şekilde yayardı etrafa ışığını. Işığıyla hem içini hem de gününü aydınlatırdı insanın. Ama fazla ışıklıydı ve baktı mı insanın gözünü yorardı.
Ay ise sadece geceleri çıkar, utangaç bir şekilde bulutların arasına gizlenirdi. Ve her gece de çıkmazdı. Sadece bir gece tamamen gösterirdi kendini. Diğer gecelerse ya hiç görünmez ya da az bir miktarını gösterirdi. Oldukça duru ve sakin bir ışıltısı vardı.
Güneş ve ay gerçekten bu iki kardeşi anlatıyordu. Biri sıcak ve kibirli diğeri soğuk ve kırılgan iki kardeşi.
Çalan telefonla dalgınlığından sıyrılıp yataktaki telefona uzandı. Yüzünde bir gülümseme peyda oldu ekranda gördüğü isimle. Hemen açıp kulağına götürdü.
"Alo?"
"Napıyorsun bakalım aşiret gelini?"
Duyduğu lafla gözlerini devirdi.
"Abartma Nermin. Ne gelini?"
"İyi aman tamam."
"Hayırdır sesin bayağı neşeli geliyor?"
"Sorma Zeynep ya! Burada, plajda bir çocukla tanıştım. Resmen taş! Yıkılıyooooor! Az evvel bana bakıp göz kırptı vuhuuuuu!!!"
Arkadaşının tepkilerine gülmeden edemedi.
"Sen uçmuşsun resmen. Dikkat et bu da diğerleri gibi olmasın."
"Yok yok olmaz merak etme. Ay bir dakika buraya mı geliyor? Ben şok ben iptal. Şimdi kapatıyorum sonra anlatırım detayları sana" deyip Kader'in konuşmasına fırsat vermeden kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER(Aşkın Urfa Hali) Watty2020
General Fiction"Siz iki kardeş biraz şeysiniz. Yani şey..." Kader bir türlü doğru kelimeyi bulamıyordu. "Farklı." Neyse ki karşısındaki genç adam en uygun kelimeyi bulmuştu. Ve Kadir devraldı bundan sonra konuşmayı. "Biz iki kardeş farklıyız. Siyah ve beyaz gibi t...