Pencereden içeri nazlı nazlı süzülen ışıklar sabah olduğunu genç kıza haykırmasına rağmen onun yataktan ve dahi odadan çıkmaya niyeti yoktu.
Eğer Ali olsa şimdi odaya dalıp:
"Oooo benim gibi tembel bir öğrenci bile kalkmışken öğretmen hanım hala yatıyor mu" diye dalga geçer güldürürdü onu.
Bunu düşününce şimdi de güldü. Ama acı bir tebessümdü bu sefer ki. Meğer ne çok yer kaplamıştı bu çocuk hayatında.
Neşesi, sevinci, hayat enerjisi hep onunla endeksliymiş. Şimdi o yokken daha iyi anlamıştı bu gerçeği. Keşke kapı çalsa, çalsa da Ali girse içeri diye geçirdi içinden.
O sırada tam da bu isteğinin üzerine kapısının çalındığını duyunca heyecanlandı istemsizce. Titrek bir sesle:
"Gel" derken sabırsızdı kapıdakinin içeri girmesi konusunda.
Kapı açıldı ve karşısında Ali yerine Kadir'i görünce hayal kırıklığına uğradı.
Kadir:
"Kahvaltıya inmeyince yiyecek bir şeyler getireyim dedim" diyerek elindeki kahvaltı tepsisini kızın yatağının yanındaki komodine koydu.
Kadir:
"Sen kahvaltıya gelmeyince kahvaltıyı sana getirdim.""Ama ben böyle bir şey istemedim."
Kadir'in gözlerinde yine aynı ifadeyi gördü. Öfke, nefret karışımı bu ifadeye bir yandan alıştığını düşünürken diğer yandan da tükettiğini biliyordu kendini. Kadir:
"Şu neredeyse otuz yıllık ömrü hayatımda bir kez olsun iyi bir şey duyamayacak mıyım ağzından? Neden nefret ediyorsun benden? Neden sürekli öfke kusuyorsun bana?"
"Çünkü bencilsin!"
Kadir afalladı duyduğu lafla.
"Ne? Ben mi bencilim?" Kader:
"Evet sen" diyerek yataktan kalkıp karşısına dikildi. "Bencil olduğunu göremeyecek kadar da kibirlisin. Bir tek sevdi mi Kadir Ağa sever. Kimse ondan daha çok sevemez. Acı çekti mi en çok o acı çeker. Ondan daha çok acı çeken olamaz. Kadir Ağa'nın büyük aşkı. Kadir Ağa'nın büyük acıları ızdırapları..." Kadir'in gözlerine dikti öfkeli gözlerini. " Ali ile aramdan çekilmemenin en büyük sebebi beni gerçekten sevmen değil Ali'nin beni senin kadar sevmediğine inanman. Sen Ali'nin aşkını küçümsüyorsun. Sen herkesin aşkını küçümsüyorsun. Ve işte bu yüzden seni gerçekten seveni de göremiyorsun."
"Beni seven mi? Kimden bahsediyorsun?"
Kader bu soruya sadece histerik bir şekilde güldü. Zira bu soruyla haklı olduğuna daha da çok inandı. Kadir:
"Kader sana soruyorum. Kim?"
Yarım saat sonra...
Kadir:
"Özür dilerim Bahar. Göremedim. Gönlümü, gözümü, özümü o kadar kaplamıştı ki sevdam senin sevdanı göremedim. Uğruna yandığıma bakarken benim için yananı fark edemedim. Bu konuşmayı geç yaptığım için özür dilerim. Affet beni. Ama ben seni sevemem. Vazgeç bu sevdadan."
Bahar:
"Kadir. Ben seni sevdim" dedi gözü yaşlı. "Başkasını sevdiğin halde sevdim. Babalarımızın düşmanlığına rağmen sevdim. Aramızdaki kan davasına rağmen sevdim. Bir gün beni sevme ihtimalini sevdim. Vazgeçmem."
"Vazgeç."
Kızın ağlayarak başını iki yana salladığını görmesine rağmen devam etti.
"Vazgeç. Çünkü benim kimseyi sevecek halim kalmadı. Ben Kader'ine aşık adamım. Ve benim kaderimde kış var. Bahar yok."
Masadan kalkıp gittiğinde ardında bir çift gözü yaşlı bıraktı.
...
Murat Bey Şanlıurfa sokaklarında gezen arabasının arka koltuğundaki camından etrafı izliyordu. Tarihi mimari yapıları, sokaklarda koşan çocukları, pencereden halı silkeleyen kadınları gördükçe buraları ne kadar çok özlediğini bir kez daha hatırlayıp tebessüm etti.
Bu muhteşem manzarayı ağlayarak yanından geçen bir kadın bozdu. Dikkatle bakınca o kişinin iş ortağı Baran Ağa'nın kız kardeşi Bahar olduğunu anladı.
Şoföre dönüp:
"Arabayı durdurun" dedi. Ardındansa arabadan çıkıp-:
"Bahar Hanım" diye bağırdı kızın ardından.
Bahar'ın ona dönmesiyle ağlamaktan kızarmış yüzünü daha net gördü.
...
İkili masada oturmuş genç kız etrafa boş boş bakarken genç adam da ona bakıyordu. Murat:
"Çok güzel." Bahar:
"Efendim?"
Bahar ona dönünce bu sefer kendisi etrafa bakınmaya başladı. Murat:
"Bu topraklar" dedi gülümseyerek. "Çok güzel. Şanlıurfa... Bambaşka bir diyar. Sevinci başka. Kederi başka. Baharı kış kışı bahar. İnsanın bu şehre aşık olmaması imkansız."
"Bu şehirdenmiş gibi konuşuyorsunuz."
Bu söz üzerine güldü adam.
"Öyleyim. Çocukken ayrılmıştık ailemle bu şehirden. Bakıyorum da görüntü olarak değişmiş ama özünde hala aynı bu şehir. Hüzünlü bir masaldır Şanlıurfa."
Bahar da hak verdi ona. Murat:
"İnsanları da hüzünlüdür. Tıpkı sizin gibi."
Kızın gözlerini kaçırdığını görünce devam etti sözlerine.
"Hüzünlü bir bahar gibisiniz aynı. Yapraklarınız dökülmüş. Dallarınız kırılmış. Kışı bekliyorsunuz sakince. Sizi ilk gördüğüm gün fark ettim bunu. Hüzün yakışıyor size. Güzellik katıyor gözlerinize. Ama eminim ki hüzün kadar sevinç de yakışır yüzünüze. O da ayrı bir güzel durur sizde."
Murat Bey sözlerini bitirip kızın bir şey söylemesi için ona fırsat verirken aradaki saniyeler süren sessizliği çalan telefon bozdu.
Bahar:
"Kusura bakmayın."
"Estagfurullah" dedi kendini toparlayıp.
"Alo. Efendim Rıza abi?... Ne?!!!"Bahar'ın telaşla ayağa kalktığını görünce o da kalktı. Murat Bey:
"Bir sorun mu var?"
"Abim" dedi yaşlı gözlerle. Vurulmuş."
Bu son sözüyle ağlaması şiddetlenirken Murat Bey ceketini giyip :
"Ben sizi hastaneye götüreyim" diyerek şoförünü çağırdı.
Koşarak uzaklaştılar oradan.
İki parta böldüğüm için uzun değil. Ancak diğer bölüm de yarın gelecek 🙃
Oy ve yorumları unutmayın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER(Aşkın Urfa Hali) Watty2020
General Fiction"Siz iki kardeş biraz şeysiniz. Yani şey..." Kader bir türlü doğru kelimeyi bulamıyordu. "Farklı." Neyse ki karşısındaki genç adam en uygun kelimeyi bulmuştu. Ve Kadir devraldı bundan sonra konuşmayı. "Biz iki kardeş farklıyız. Siyah ve beyaz gibi t...