"B-ben özür dilerim."Kadir:
"Bahar?"Genç kız daha fazla dayanamayıp ona şaşkınca bakan ikiliden bakışlarını kaçırıp koşarak çıktı oradan.
Kadir ne olduğunu anlamazken Kader farkında olmasına karşın umursayabilecek durumda değildi.
Kadir de daha fazla bu durumu üsteleyemezdi şu an.
Kader:
"Daha ne kadar saklayabiliriz ki bu durumu?""Ne kadar saklayabilirsek."
"Bu yaptığımız yanlış. Onların da bilmesi gerekiyor."
"Olmaz. Bilmeleri hiç iyi olmaz."
"Onlardan saklamaya hakkın yok! Biri annesi diğeri kardeşi! Doğru olan bu!"
"O zaman sen neden doğru olanı yapmıyorsun!"
Genç kız şaşkınca karşısında ona bakan öfkeli göze bakakaldı. İlk defa Kadir ona böyle bakıyordu.
Yıllarca Kader için kardeşine öfkeyle bakan Kadir şimdi kardeşi için ona öfkeyle bakıyordu.
Kadir:
"Annem öğrendi mi fenalaşıp tansiyonu çıkar. Dicle zaten daha yeni Fırat için ağlıyordu. Ağlaması için yeni bir sebep verirsin. Ali kafasına esti mi hep yapardı bunu. Canı istemedi mi gelir istemedi mi gelir. Hadi git. Şımarık kardeşim için ailemi perişan et! Hadi git söyle!"
Genç kızın birkaç saniye onunla bakıştıktan sonra kapıya hızla ilerlediğini görünce:
"Kader" diye yalvarmaklı bir sesle bileğinden tuttu.
Kader ise:
"Odama gideceğim" dedi ona bakmadan. "Elimi bırakalirsin."
Genç adama ise çaresizce elini bırakıp ona inanmak düştü.
Kadın giderken adam sessizdi...
...
Baran konağının avlusunda Ali meselesini düşünüp bir sağa bir sola volta atarken Rıza'nın:
"Ağam" diye koşarak yanına gelmesiyle ona verdi dikkattini.
"Noldu Rıza? Ne bu telaş?"
"Ağam Istanbul'dan misafirin geldi."
"Misafir mi?"
Baran'ın şaşkınca sorduğu soru Rıza'nın da şaşırmasına neden oldu. Rıza:
"Ağam hani Istanbul'dan bekledigin misarin var idi. Hepimize hazırlık yapmamızı tembihlemiştin."
Baran birkaç saniye heykel gibi olduğu yerde durup düşündükten sonra aklına gelen isimle gözleri kocaman açılıp kapıya koşturdu.
Kapıda gördüğü adamın:
Hoş geldiniz Murat Bey" diyerek elini sıkarken şaşkınca onu inceliyordu.
Siyah saçları, hafif kir sakallarıyla kendisi ve Kadir'in karışımı gibi görünen bu kara yağız adam ikisinden de genç görünüyordu.
Murat Bey:
"Hoş bulduk" deyip gülümseyerek ona uzatılan eli sıkarken Baran'ın şaşkınlığı karşısında" Başka birini mi bekliyordunuz" diye sordu merakla.
Baran başını iki yana sallayıp kendisini izah etmek için ağzını açtığı sırada Bahar açık olan kapıdan hızla içeri girmiş ve onun:
"Misafirimiz var bir hoş geldin demeyecek misin demesine fırsat bırakmadan koşarak odasına çıkmıştı.
Şans eseri kardeşinin ağladığını kendi görmezken misafirleri görmüştü bile.
...
Genç kız artık yüksek sesle ağlayıp içindeki acıyı göz yaşları dışarı attı uzandığı yatağında.
Daha kaç defa aynı şeyi yaşamalıydı? Daha kaç defa ölecekti? Sevilmediğini bilse de hep sevileceğini umut etmişti. Şimdi sevdiği adamın gönül verdiği ölü geri gelmiş ve kendisi ölmüştü.
Çocukluğu, aşkı can çekişiyordu içinde.
...
İki genç adam konağın avlusunda oturmuş ellerindeki kahveyi içerlerken karşılarındaki ayaklarının altına serilen şehrin manzarasını izliyorlardı. Baran:"Kusurumuza bakmayın. Gerek ben gerekse kardeşim pek iyi karşılayamadık sizi."
"Sorun degi. Belki ki başınız kalabalık. Özel sorunlarınız var. Yanlış zamanda geldiğime göre benim özür dilemem gerekir sizden." Baran:
"Estağfurullah" dedi kahvesini sehpaya koyup. "Sadece sizin kadar genç birini beklemiyordum doğrusu."
"Ne yani beni yaşlı biri mi zannediyordunuz" dedi gülerek.
Baran'ın başını mahcupça sağlamasıyla kahvesinden bir yudum daha aldı. Murat Bey:
"Bu yaşta şirket sahibi olmam size şaşırtıcı geliyor demek. Neredeyse aynı yaşta olduğumuzu hesaba katarsak benim de aynı şeyi düşünmem icap etmez mi?"Baran'ın yüzünü yarı hüzün yarı tebessüm kapladığını görünce dikkatle soyleyeceklerine kulak kesildi. Baran:
"Bizim buralarda normaldir. Çabuk büyürsün. Her şeyi çabucak yaşatır kader sana burada. Çocuk kalmana izin vermez. Acımasız dünyayla hemen tanışmanı ister."
"O halde benim yaşıma şaşıracak bir durum yok. Zira ben de bu toprakların çocuğuyum."
Baran söylediği sözle yeniden şaşırırken Murat'sa karşısındaki hüzünlü manzaraya daldı tekrar.
Saatlerce sohbet edip büyük ısrar sonucu ortağını akşam yemeğini beraber ailesiyle konağında yemeğe ikna eden Baran karısının sandalyesinin boş olduğunu görünce kibarca izin isteyip yukarı çıktı.
Odanın kapısını çalıp içeri girdiğinde ona boş boş bakan karısına gülümsedi.
"Aşağıda misafirimiz var."
"Misafirimiz değil misafirin."
"Onunla ortaklık yapma ihtimalim söz konusu. E bu ortaklık benim için çok önemli.
"Eeee."Yine aynı soğukluk. Aynı nefret dolu ses tonu.
"Dizdar."
"Ne var?"
"Ne zaman bitecek bana olan nefretin? Daha ne kadar bekleyeceğim beni insan yerine koymanı?"
Dizdar:
"Demek ne zaman biteceğini merak ediyorsun ha?"
Baran evet anlamında başını sallayınca:
"Bitecek" dedi yalandan gülümseyip. "Öfkem bir gün bitecek."
Bu laf genç adamı umutlandırdı.
Dizdar:
Senden kurtulduğum gün bitecek. Babamı koyduğun o soğuk mezara girdiğin gün bitecek."
Adamın dolan gözlerini umursamadan çekip gitti.
...
Sabah....Hastanede oluşan gürültüyle arkasına döndüğünde sedyede kanlar içinde bir adam gördü. Dizdar:
"Baran."
Bu müziği onlara armağan ediyorum. Oy ve yorumları unutmayın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER(Aşkın Urfa Hali) Watty2020
General Fiction"Siz iki kardeş biraz şeysiniz. Yani şey..." Kader bir türlü doğru kelimeyi bulamıyordu. "Farklı." Neyse ki karşısındaki genç adam en uygun kelimeyi bulmuştu. Ve Kadir devraldı bundan sonra konuşmayı. "Biz iki kardeş farklıyız. Siyah ve beyaz gibi t...