Dün gece...
Genç kız yatakta bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu. Uyku tutmamıştı bir türlü. Yarın erken kalkacağı için tam tekrardan gözlerini kapatıp uyumak için çabalayacağı sırada odasına doğru koridordan gelen ayak sesleriyle gözlerini açtı.
Odasının kapısının açıldığını duyar duymazsa kapattı tekrar.
Kapıdaki bir iki saniye öylece dikildikten sonra yanına gidip yatağın kenarına oturdu.
"Bugün geçmişe gittim" deyince odadakinin Baran olduğunu anladı ancak gözlerini açmakla açmamak arasında kararsızdı.
"Hatırlıyorum da ben çocukken babam benden çok kardeşimle ilgilenirdi. Sözde onlara göre bu ailenin geleceği bendim. Soyumuzu sürdürecek kıymetli çocuktum. Ama ne zaman yere düşsem bir kez bile beni ayağa kaldırmamıştır. Hep kardeşimin peşinden koşmuştur babam. Bir ara Bahar'la oynadığım sırada yere düşen ben olmama rağmen düştüğümü görünce ağlayan kız kardeşimin yanına gitmişti. Bir kez bile benim gözümden akan yaşı sildiğini yaralarımı sardığını hatırlamam. Anlam veremediğim tek şey bu değildi tabi ki. Sabahları bana karşı sert görünen babam geceleri sessizce odama girer, üstümü örter, dakikalarca başımı okşayıp giderdi ardından. O yüzden uyuyor numarası yapardım geceleri. Biraz daha kalsın diye yanımda."Araya sessizlik girince meraklandı genç kız. Baran:
"Babam ölüp de ardından hapse girince anladım nedenini" dedi kendinden emin biçimde. "Babam benim güçlü olmamı istiyordu. Düştüğümde kimseye ihtiyaç duymadan kalkabilmemi, yaralarımı kendi kendime sarabilmemi. İşte bu sayede küçücük bir çocukken girdiğim o hapishanede dim dik hayatta kalabildim. Geceleri akan gözyaşlarımı kendimden bile gizledim. Çabuk büyüdüm. Ama içimde yarım kalan bir yeri hala büyütemedim."
Birkaç saniye yataktaki kıza bakıp sessizce çıkmıştı odadan. Dizdar ise sadece yalandan kapattığı gözlerini açıp kapanan kapının ardından bakakalmıştı.
Kim derdi ki düşmanıyla aynı çatı altında olacak, onun dertlerini dinleyip aynı acıyla içinin sızlayacağını.
Her ne kadar kabullenmek istemese de ortak acılar onları hem karşı karşıya hem de bir araya getirmişti. Bu iki düşman çocuk aynı acıyla yanıyor ama teselliyi de birbirlerinde buluyorlardı.
Daha bir gün önce yaşadığı bu anı hatırlayıp derin bir iç çekerken:
"Abi" diye ağlamaklı yanına gelen Bahar'la o da kendine geldi.
Şaşırdı Murat Bey'i onunla beraber görünce. Bahar:
"Nerde abim? Abim nerede?" Dizdar:
"Ameliyatta." Murat Bey:
"Geçmiş olsun."
"Sağ olun."
"Ne zamana çıkar belli mi? Ciddi mi durumu?"
" Birkaç saat geçti. Karısı olduğum için ameliyata girmeme izin verilmiyor. Sadece göğsünden yaralandığını biliyorum."
Bahar'ın duyduklarıyla ağlaması şiddetlenince Murat Bey onu koltuklardan birine oturttu.
...
Kadir:
"Bir gelişme var mı?"
"Arabayı incelemeye devam ediyoruz" dedi baş komiser karşısında üzüntüsünü endişesini belli etmemeye çalışan adama bakıp. "Aileniz hala bilmiyor mu kardeşinizin kayıp olduğunu?"
"Hayır."
"Peki şu geçenler de beraber buraya geldiğiniz genç hanım..."
Kader'den bahsettiğini fark edince dikkat kesildi.
"Son gelişmeden haberdar mı?"
"Hayır" dedi gözlerini kaçırarak. "Henüz söylemedim."
"Anlıyorum."
Kısa bir sessizlik oldu. Ardından bu sessizliği baş komiser bozdu.
"Kadir Ağa... sonuçlar pek de iyi çıkmayabilir. Her türlü habere hazırlıklı olmak..."
"Ne diyorsunuz siz komiserim! Eğer kardeşimin ö-ölmüş olabileceğiyse öyle bir ihtimal yok! Ali dönecek! O ölmedi."
"Peki."
Kadir'in çıkışıyla geri adım atmıştı. Baş komiser:
"Elimizden geleni yapacağız. Kardeşinizi bulup getireceğiz size."
"Teşekkür ederim."
Teşekkür edip ayrıldı oradan.
...
Hastane
Aradan ne kadar zaman geçti kimse bilmiyordu. Baran birkaç sağlık çalışanı eşliğinde ameliyattan çıkarılıp yoğun bakıma alınmıştı.
Bahar yaşlı gözlerle önden Dizdar ve Murat Bey arkadan takip ettiler doktorları.
...
Gülizar sofrayı toplayıp mutfağa geçerken Kadir'i avluda görünce duraksadı. İçeri girerken Kader'in de telaşla pencereden çekildiğini fark edince iyice işkillendi.
Gülizar:
"Ali gittiğinden beri bir haller var bunlarda. Kesin bir şey karıştırıyorlar."
...
Dizdar camın ardındaki adama bakarken sessizlik hakimdi etrafında. Bahar'ın ağlaması iç çekmelere dönmüş Murat Bey'se kızlara bir şeyler almak için kantine gitmişti.
Bahar:
"Burada durmana gerek yok. Mecbur değilsin. Git hastalarınla ilgilen" demişti boğuk sesle. Dizdar:
"Hayır iyiyim böyle. Kalmak istiyorum."
"Karısı olarak mı hemşiresi olarak mı?"
"Ne?"
Kızın sorduğu soruyla kaşları çatılmış ona dönmüştü bakışları.
Bahar:
"Diyorum ki orada yatan senin için kim? Kocan mı yoksa hastan mı?"
Sorulan bu soruyla sessizliğe bürününce acı şekilde güldü Bahar.
"Niye soruyorsam. Ne zaman umurunda oldu ki abim? Hangimiz umurunda olduk ki senin? Öyle ya. Tek acı çeken sensin. Tek babasını kaybeden tek ailesi paramparça olan."
"Şey..."
"Sana göre biz suçluyduk. Halbu ki ben sizi hiç bir zaman suçlamadım. İlk kan akıtan kan olmanıza rağmen."
Dizdar şaşıp kalmıştı. Bahar'ı ilk kez böyle görüyordu. İlk kez bu kadar kızgın, kırgın, yorgun...
...
Kadir çalışma odasına girdiğinde Kader'i orada görünce şaşırmadı. Son zamanlarda sıkça oluyordu orada. Sadece sakladığı şeyden ötürü kaçırdı gözlerini ondan.
Kader:
"Evet?"
"Ne evet?"
"Kadir anlamazdan gelme."
Karşısına dikildi soru dolu bakışlarla. Kader:
"Bakışlarından belli. Yeni bir gelişme var öyle değil mi?"
Hayır dese bile Kadir'in bu cevapla peşini bırakmayacağını biliyordu.
O yüzden erkenden pes edip cevapladı onu.
"Geçenlerde karakoldan aradılar."
"Eeeee?'
Kızın heyecanla ve umut dolu gözlerle ona baktığını görünce nasıl devam edeceğini bilemedi. Kader:
"Konuşsana!"
"Arabasını bulmuşlar. Ali içinde yokmuş."
Duyduğu sözle olduğu yerde kalakaldı genç kız.
Oy ve yorumları unutmayın :))))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER(Aşkın Urfa Hali) Watty2020
General Fiction"Siz iki kardeş biraz şeysiniz. Yani şey..." Kader bir türlü doğru kelimeyi bulamıyordu. "Farklı." Neyse ki karşısındaki genç adam en uygun kelimeyi bulmuştu. Ve Kadir devraldı bundan sonra konuşmayı. "Biz iki kardeş farklıyız. Siyah ve beyaz gibi t...