1. part olduğu için biraz kısa lakin bu cuma 2. Part gelecek. Beklettiğim için özür dilerim.
İyi okumalar 😊
Kader, Kadir'in sorduğu soruyla afallamıştı. Odadan çıkıp yaslandı kapıya. Ne demek Ali olmasaydı sever miydin beni? Ali olmasaydı ne demek?
O değil miydi kardeşini vurup uçurumdan düşmesine sebep olduktan sonra başından bir an olsun ayrılmayan? Yanında sessizce göz yaşı döken o değil miydi? Şimdi nasıl böyle bir ihtimali sorguluyordu ki.
Üstelik sorarken ki soğuk yüz ifadesi sorusundan bile daha ürkütücüydü. Sanki kardeşi değil de her hangibirisinden bahsediyor gibiydi.
İstediği tek şey şu son bir yılın kabus olup artık uyanabilmesiydi. Gittikçe sona yaklaştıklarını ama içinde bulundukları kördüğümün çözülmekten ziyade daha da karmaşıklaştığını görmek içindeki endişeyi de artırıyordu.
...
1 hafta sonraRizgar:
"Abla soğanları iyice kavurdun mu?" Gülizar:
"Merak etme. İçlerinde tek bir sağ bile kalmadı. Alayı mefta." Azad:
"Ablan yine en büyük yeteneğini sergilemiş yani. Öldürücü gücünü."
"Biraz daha konuşursan seni de atacağım tencereye!"
"Yapar mı yapar."
"Yapardım da kardeşimin dul yeğenimin yetim kalmasını istemiyorum."
Rizgar:
"Ya didişmeyi bırakın da işinize dönün hadi" dedi öfkeyle ikiliye bakıp. Gülizar:
"Alt tarafı Kadir hastaneden dönüyor işte. Ne abarttınız. Sanki sultanlar ağırlanacak konakta ha."
"Sonuçta morali bozuk çocuğun abla. Yahu canına kıymaya çalıştı canına! Artık nasıl bir yalnızlık hissettiyse teselliyi ölmekte buldu kuzum. Yanında olmalıyız. Onunla ilgilenmeliyiz. Beslenmesine de özen gistermeliyiz ki bir an önce iyileşsin. Kolay mı kalbinden kurşun çıkardılar."
Azad:
"Onu canını yakan kurşun değil. Asıl yarası derinlerde. O yaranın da şifası bizde değil."
Gülizar şok olmuş bir ifadeyle karı kocaya baktı.
"Siz cidden manyaksınız. Doğmamış çocuğunuzu düşünecektiniz yerde elalemin çocuğunu mu düşünüyorsunuz?" Rizgar:
"Abla o nasıl söz" dedi hayretler içerisinde. "Kadir, Ali, Dicle, Dizdar, Fırat hatta Kader. Elimizde büyümedi mi bu çocuklar bizim? Kendi evladımızdan ne farkları varki?"
"Kendi canından kanından olanla olmayan bir olur muymuş hiç. Bu konaktakilerin derdi tasası bitmez. Onların sıkıntılarına, dertlerine kafa yorduğun için doğmuyor belki de bu çocuk. Kaç ay oldu doğur artık şu çocuğu!"
"Abla sanki çocuğum istiyor da ben engel oluyorum. Napiyim daha zamanı var demek ki."
"Dokuz ayı geçmedi mi sonuçta. Geçti. Niye hala gelmiyor bu çocuk!"
"Ne bilelim abla gelmiyor işte."
Gülizar iki elini beline koyup gözlerini kıstı.
"Bana bakın yoksa siz çocuğun yanında konaktaki sorunları konuşuyorsunuz da çocuk gelecegi dünyanın nasıl bir yer olduğunu anladığı için mi doğmuyor?" Azad:
"Yok artık."
"Yanında konuşmayın canım bunları. Az ötede konuşun." Rizgar:
"O nasıl olacak abla? Çocuk içimde sonuçta."
O sırada konağın dış kapısının açılma ve ardından içeri giren araba sesini duydular. Rizgar:
"Al işte. Sayenizde hiçbir şey yapamadan geldiler. Her şey yarım kaldı." Azad:
"Ben ne yaptım şimdi ya? Hep bu ablanın suçu."
Tam Gülizar elindeki bıçakla Azad'a saldıracakken Rizgar'ın onları dışarı çekiştirmesiyle hamlesi yarım kaldı.
Mutfaktan dışarı çıktıklarında tam da tahmin ettikleri gibi Kadir getirilmişti hastaneden.
Araba durunca Ali ön kapıyı açıp çıktı. Ardındansa arka kapıyı açıp abisini çıkardı yavaşça. Ali:
"Gel abi." Rizgar:
"Geçmiş olsun Kadir. Nihayet döndün eve." Azad:"Geçmiş olsun."
Gülizar da ağız ucuyla geçmiş olsun dedi. Kadir ise hiç bir şey demeden sadece belli belirsiz tebessüm edip konağa girdi.
Onun bu donuk hali herkesi üzüyor ve tedirgin ediyordu. Kader odasının penceresinden baktı iki kardeşe.
Her ne kadar suçluluk duygusuyla hastanede kalıp Ali'ye destek olmak istese de bunun doğru olmayacağını biliyordu. Ne Ali'nin ne de Kadir'in yakınlarında olmak hoş olmaz aksine işleri daha da zorlaştırırdı.
Bunda Kadir'in sorduğu sorunun da etkisi vardı elbet. O andan beridir içinde hissettiği korku yüzünden onunla karşı karşıya gelmek istemiyordu.
...
Dizdar hastaneden çıkıp kaldığı konağa geldi. Kapıdan içeri girerken Baran'la karşılaştı.
Baran her ne kadar onun yüzündeki tüm detaylara bakıp yüz ifadesinden duygularını düşüncelerini anlamaya çalışsa da genç kız onu görmezden geliyordu. Yine. Her zaman ki gibi başa döndüklerini görmek yoruyordu artık Baran'ı.
Baran:
"Hastaneden mi geliyorsun?""Sence?"
Terslenmesiyle de tasdiklenmisti artık bu gerçek. Baran:
"Abin çıktı mı hastaneden?"
"Evet."
Dizdar'ın bir an evvel yanından gitmek istediğini görüp kırılsa da yine de muhabbeti sürdürmeye çalıştı.
"Gidecek misin yanına."
"Evet."
"O halde beraber gidelim."
"Üstümü değiştirip gideceğim. İşim uzun sürer sen önden git."
"Beklerim."
"Gerek yok. Uzun sürer ded..."
"Dizdar," diyerek sözünü kesti. "Beklerim."
Bunun üzerine Dizdar kaçışı olmadığını anlayıp oflayarak içeri girdi. Baran'la bir süre yanından ayrılan kızın ardından baktıktan sonra dediğini yaptı. Bekledi.
...
Kader basamaklardan inip mutfağa girecekken Rizgarların konuşmalarını duyup duraksadı.
Rizgar:
"Çok şükür ki iyi artık. Ama o hali neydi öyle ya. Tamam eski sağlığına kavuştu ama ruhu ölmüş gibi garibin." Azad:"Zamanla eski haline döner inşAllah." Gülizar:
"Eskiden çok mu mutluydu sanki? İstese bütün genç kızlar onunla evlenmek için can atarken o ölü bildiği bir kıza takıldı. Ve o kızın yaşadığına bile doya doya sevinemedi kardeşini sevdiğini bildiği için."Kader arkasındaki duvara yaslanıp derin düşüncelere daldı. Her ne kadar böyle olmasını istemese de bütün bunlar onun kararlarının sonuçlarıydı.
Gerisin geri yukarı çıktı.
Rizgar:
"O kurşun yüzünden ölebilir ya da felç kalabilirdi." Gülizar:
"Eminim ki neşesi de yerine gelecektir bugün."
Rizgar ve Azad onun ne ima ettiğini anlamaya çalışırken Rizgar'ın çığlığıyla telaşa kapıldılar.
Kader son basamağı da çıkıp tam odasına girecekken Kadir'in odasının kapısını aralık gördü. Üstelik küçük kahkahalar da duyuyordu. İstemsizce oraya doğru attı adımlarını. Gördüğü manzaraylasa duraksadı.
Oy ve yorumları unutmayın 😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER(Aşkın Urfa Hali) Watty2020
General Fiction"Siz iki kardeş biraz şeysiniz. Yani şey..." Kader bir türlü doğru kelimeyi bulamıyordu. "Farklı." Neyse ki karşısındaki genç adam en uygun kelimeyi bulmuştu. Ve Kadir devraldı bundan sonra konuşmayı. "Biz iki kardeş farklıyız. Siyah ve beyaz gibi t...