Medya=Santiz: Mon Ami 🖤
Ve bilirsin, kalabalıklar üzüntüyü görmezler bile
°
Kalbimde sızlayan bir yeri umursamayıp Ayfer'e doğru adımladım. Beni görünce sohbeti kesmiş ve endişeli bakışlarla yüzüme bakmıştı.
Elimdeki poşeti daha sert kavrayıp onun karşısında durdum. Kaşlarımı çatıp öfkeyle konuştum. "Biraz konuşalım!"
Emrivaki konuşmamla yutkunup gözlerini kaçırdı. "Ne konuşacağız ki?"
Tedirgin olduğu belliydi. Suratı düşmüş, dudaklarını ara ara dişlemeye başlamıştı.
Başımı salladım. "Gelirsen öğrenirsin!"
Titrek bir nefes verip kucağındaki çekirdek paketini yanında oturan Aydilge'nin kucağına koydu.
Ayaklandı ve üzerindeki çekirdek kalıntılarını silkeledi ve isteksiz adımlarla beni takip etti. Hırsla yürüyordum. Onu sakin olduğunu bildiğim için buraya getirmiştim. Burası çıkmaz sokak olduğu için burdan araba geçmezdi ve genellikle sakin olurdu.
Sokağın en kuytu yerine geçtim ve kollarımı göğsümde bağladım. Bunu yapmamla elimdeki poşet kolumun altından sarkmıştı ama umursamadım.
Sağ ayağımla hızlı hızlı ritim tuttum. Şu an onu öldürmek istiyordum. Normalde aşırı derecede humanist olan ve karıncayı bile incitemeyen ben onu öldürmek istiyordum.
Karşıma geçti ve o da kollarını göğsünde bağladı. Bu bir tür kendini koruma mekanizmasıydı farkındaydım. Umarsız bakışları etrafta geziniyor yüzüme bile bakmıyordu. Bir nevi 'sen benim için önemsizsin' diyordu jest ve mimikleriyle.
Öfkeyle nefes aldım ve kendimin bile tanıyamadığı gergin bir sesle konuştum. "Yüzüme bakacak mısın artık?"
Gerginlikle yüzüme bakıp yutkundu. Sonra o bocallamış ifadesini değiştirip cesur bir tavırla yüzüme baktı. "Evet, seni dinliyorum!"
Bir de yüzsüz yüzsüz burnundan kıl aldırmıyordu ya deliriyordum. Sırtımdaki hançer yarasının sanki kabuğu soyulmuş, yaram tekrar kaynayıp tekrar acıtıyordu ama ona karşı güçlü olmalıydım.
Burnumu biraz kaldırıp çenemi dikleştirdim. "Neden yaptın? "
Tek bir soru. Sadece tek bir soru. İhaneti için biçtiği çıkar neymiş, beni neye karışıklık değiştirmiş bütün bunların cevabını tek soruyla öğrenecektim.
Ellerini şaşkınlıkla göğüsünden çözdü. Bir an bocallasa da Yutkunup ifadesini düzeltti. "N-ne yapmışım ki?"
Sesi titremiş kekelemişti. Biliyordu suçunu bildiğimi ama tek yaptığı işi uzatmaktı.
Öfkeyle kaşlarımı çattım ve dolan gözlerimi kırpıştırıp akıtacağım zehirleri geri yolladım. "Söyle neden yaptın Ayfer?!" tok ve güçlü sesimle konuştum. Gözlerimi gözlerine diktim. "Abime neden gönderdin o ses kaydını?"
Titrekçe bir nefes alıp endişeyle bana baktı. Aslında onu buraya çağırırken bunu bildiğimi tahmin ediyor olması gerekirdi. Çünkü cin gibi bir kızdı.
Gözlerini kaçırıp etrafa baktı ve yutkundu. "B-ben"
Öfkeyle nefes alıp bağırdım. "Sen ne, sen ne söylesene?"
Dolan gözleriyle bana baktı ve içtenlikle fısıldadı. "Ben Önder için" suçlukla gözlerini kapattı.
Gözümden akan bir damlayla düştüğüm duruma lanet ettim. Hayatımda değer verdiğim kim varsa hep abimi benden daha çok sevmişlerdi. Yeri gelmiş abim için benden vazgeçmişlerdi. Hep bunu yaşamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKİDE
Teen FictionAşkı yanlış kişide bulmuştum. Yaptığım hatalar onu bana beni ona itmişti. Hataydı. Yanlıştı. O abimin en yakın arkadaşıydı. Onu abim gibi görmeliydim. Ama neden göremiyordum. Neden onun da beni kardeşi gibi görmesini istemiyordum. Neden kalbim am...