Bölüm 46

34.2K 1.3K 1.4K
                                    

Medya= The Weeknd: Earned it 🖤🖤

(Rica etsem beni yoruma boğsanız ne kadar ihtiyacım olduğunu bilemezsiniz🖤)

Gözlerim onun gözlerinde takılmıştı. Hissediyordum anlımda onun adı, kalbimde sevdası yazılıydı. Hayat ilk defa bana gülmüştü. İlk defa şanslı olduğumu, değerli olduğumu hissetmiştim.

Sadece gözlerine bakarak bile sevildiğimi hissediyordum. Bir insan bir insanı böyle sevebilir miydi? Sevgisi gözlerinden taşacak kadar.

Bir kaç dakika sonra şarkı kesilirken biz hala göz gözeydik. Salınmayı bırakmıştık. Sadece birbirimizin gözlerinde kayboluyorduk. Yüzü yavaşça yüzüme yaklaştığında kalbim yine çıldırmıştı. Deli gibi atıyordu. Nefes alamıyordum sanki. Ya da aldığım nefesler yetmiyordu.

Dudaklarımız arasında milimler kalırken içimin içimden taşacağını hissetmiştim. Bu değişik bir histi. Sanki şimdi yok olacak gibiydim. Gerçi şu an yok olsam da gocunmazdım.

Dudakları dudaklarıma ilk değdiği anda dudaklarının soğukluğunun aksine için sıcacık olmuştu . Bir kaç saniye dudaklarıma bastırdığı dudakları öylece kaldı. Sonra dudakları yavaşça aşağı kayıp alt dudağımı kendilerine hapsettiler.

Alt dudağımı yavaşça emerken kendimi durduramayıp öyle bir inledim ki utançtan ölmek istiyordum. İnlemem sanki onun sınırını, direnme gücünü bozmuş gibi hızla öpüşürken beni yürütmeye başladı.

Sırtım duvara yapışırken omuzundaki ellerimi ensesine çıkarıp sıkıca tutundum ona. Öpüşleri artık az önceki ki yumuşak ve masum değildi. Az önce ben inleyince masumiyeti öldürmüştüm.

O kadar hızlı ve sertti ki hızına yetişmiyor, doğru düzgün karşılık veremiyordum. Belimdeki elinin biri enseme çıkıp ensemdeki saçları parmaklarına geçirirken diğer eli boş durmuyor aşağı yukarı belimi okşuyordu.

Dudakları dudaklarımda dans ederken bu anın beni boğacağını hissediyordum. Nefessiz kalmıştım. Boğulacak gibi hissediyordum. Nefessizliğin verdiği telaşla hafifçe ensesine tırnaklarımı geçirdim. Bir kaç saniye ya da bir kaç salise mi demeliyim ,nefes almama müsaade edip aynı açlıkla saldırdı dudaklarıma.

Bu sefer üst dudağımı sertçe kavrayıp çekiştirirken bir kaç dakika sonra beni dumura uğratacak bir şey yaptı. Dilini ağzıma soktu.  O kadar şaşkındım ki put gibi kalmıştım.

Dili ağzımın içinde tur atarken bu durum beni zerre kadar tiksindirmemişti. Tam tersi hoşuma gitmiş, bacaklarımı sıkıca birbirine bastırmama sebep olmuştu. En kötüsü kilodumda bir ıslaklık hissediyordum.

Dili ağzımı talan ederken sonunda avına ulaşmış bir avcı gibi dilimi yakalayıp sertçe emdi. Öyle bir inledim ki . Sanki hıncımı çıkarmak istemiştim. Sanki bu doluluğu inlemelerimle boşaltmak istemiştim.

Biz kendimizde kendimizi kaybederken duyduğumuz kapı gıcırtısı olduğumuz gibi kalmamıza sebep oldu . Şokla sarsılırken o yavaşça geri çekildi.

Korkudan öleceğimi hissederken içimden "N'olur annem , babam ya da abim olmasın " diye dua ediyordum.

Gözlerim yavaşça kapıya kayarken kapıda gördüğüm suretle iç çekmiştim. Üzerinde lacivert pantolon , beyaz gömlek olan , gömleğinin sağ cebinde yaka kartı olan kızın burda çalıştığı her halinden belliydi.

İçimden rahatlıkla 'oh' çekerken Asaf da kız da bana dönmüştü. Sanırım bu 'oh' u sesli çekmiştim.

Kıpkırmızı olan kız "Kusra bakmayın efendim" diye ağzının içinden mırıldanıp kaçar adım geri gitti. İyice duvara yaslanıp rahatlamışlıkla nefes alırken Asaf bana doğru dönüp göz kırptı. "Nerde kalmıştık?" diye mırıldandı çapkınca.

AKİDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin