Bölüm 31

46K 1.7K 512
                                    

Medya=Bilal Saeed :Teri Khair Mangdi 💙
(Asaf için ilk düşündüğüm kişinin bu adam olduğu doğrudur bu videoyu izleyince de bir değiştirsem mi diye düşünmedim değil 😅)

Sizden istediğim yapabileceğinizin en üstünde yorum yapmanız. Gerçekten nasıl ihtiyacım olduğunu bilemezsiniz.

°

Yüzü yüzüme yaklaşırken içimde fırtınalar kopuyordu. İçim içime sığmıyordu. İçimde depremler oluyor, kalbim enkazın altında kalmamak için çırpınıyordu.

Dudaklarımızın arasında santimler kalmışken hırsla onu ittim. Bu yaptığıma pişman olacağımı biliyordum ama istemsiz bir şekilde yapmıştım. Üstelik ilk günden onunla öpüşecek de değildim.

İtmemi beklemiyor olacak ki  sarsıldı ve şokla bana baktı. Az önce yüzümü kavrayan avuçları bomboş kalmıştı. Gözlerimi kaçırıp pancara dönen yanaklarımı gizlemeye çalıştım. "Be-ben" diye mırıldandım.

Şu an utancımdan ölecektim. O da gözlerini kaçırıp ensesini kaşıdı. "Ben gideyim" diye mırıldanıp hızla uzaklaşıyordum ki kolumu tuttu.

Utançtan dolan gözlerimi gözlerine diktim o ise gözlerini kaçırıp mırıldandı. "Özür dilerim". Gözlerim mahcubiyetten yanan boynuna kaydı. Ne yani ondan rahatsız olduğumu onu öpmek istemediğimi mi düşünüyordu.

Gözlerini gözlerime dikti. "Ben bir anlık" Sözlerini kesen şey sağ yanağına bastırdığım dudaklarımdı. Neden yaptım bilmiyordum ama onu böyle mahcup görmeye dayanamamıştım.

Sakalları dudaklarıma batarken bu küçük acıyı umursamadım. Gözlerimin kapalı olmasına rağmen onun da gözlerinin kapalı olduğunu biliyordum.

Tamam onu bir kere daha öpmüştüm ama ani, hızlı bir öpücüktü. Bu yoğunluk yoktu. Şu an, sanki zaman durmuş gibiydi. Sadece biz vardık. Sokaktaki insanların varlığı umrumuzda bile değildi. Zaten geçen tek tük insanın da bizimle ilgilendiği yoktu.

Gözlerimi aralayıp geri çekildim. Onun ise hala gözleri kapalıydı. Hafifçe gözlerini araladı. Kısık gözlerine  bakmamla utanç taşıyamayacağım bir yük gibi sırtıma binmişti.

Ne cesaretle onu öpmüştüm ki?

Aptaldım.

Artık aptallıkta nirvanaya ulaşmıştım.

Aklıma gelecek en mantıklı şeyi yapmalıydım. Kaçmalıydım. Bakışlarımı yere dikip mırıldandım. "Ben gideyim"

"Ben bırakayım" demesiyle yüzüne bakıp hafifçe tebessüm ettim. "Şey" diye mırıldanıp yüzüme düşen bir tutam saçımı kulağımın kenarına sıkıştırdım. "Ben tek gitsem iyi". Ona gözdağı vermekten kendimi alamadan konuştum. "Henüz ortada bir şey yokken laf söz olmasın"

Öfkeyle verdiği nefesi duydum. Akı kızaran gözlerine baktım. Yumruklarını sıktığını hissettim. Ama geri adım atmadım. O beni çok üzmüştü. Bu kadarcık nazdan zarar gelmezdi sonuçta. Hem benim yaptıklarım onun yaptıklarının yanında hiçti.

Biliyordum yaptığım dengesizlikti ama artık benim için uğraşsın istiyordum. Onu üzünce ben de üzülmüştüm ama yapacak bir şey yoktu. Hatalarını görmek, hatalarından pişman olmak zorundaydı. Zoraki bir şekilde tebessüm ettim. "Ben gideyim artık"

Tek yaptığı öfkeyle karşıya bakmaktı. Sanki dalmış gitmiş gibiydi. Gözleriyle derdini duvara anlatıyor gibiydi. Sahte gülüşüm yüzümde can verirken gözlerime biriken yağmurları arkamı ona döner dönmez serbest bıraktım. Yanlış yapmıştım. En az onun canını yaktığım kadar kendi canım da yanıyordu ama böyle olmak zorundaydı.

AKİDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin