Bölüm 25

45.5K 1.6K 555
                                    

Medya=Cem Adrian:Mutlu Yıllar 🖤

Sessizliğin içindeyim
Çok karanlık bir yerdeyim
Uzat bana ellerini
Korkuyorum, derindeyim
Nefesim biter, sesim yetmez, çıkmaz sana yollar
Güneş doğar güneş batar, kayıp bize yıllar
Şarkı susarsa, bir gün yine başlar
Kim bilir bir gün güneş yine bizim için doğar

°

Aptallığın bir resmi olsaydı bu kesinlikle ben olurdum. Böyle bir salaklığı nasıl yapmıştım. Nasıl unutmuştum o sütyeni.

Sinirle oflayıp başımı ovaladım. Kollarımın hareketiyle omzumdaki yanık kendini hatırlatmak ister gibi sızladı.

Bir hata yapmıştım. Yine ve yeniden. Aptallığıma gözlerimi devirdim. Tescilli maldım. Net. Başka açıklaması olamazdı bunun.

Daha kötüsü bundan sonra ne yapacağımdı. Fotoğraf olayında yaptığım mallığı yapıp kendimi tekrar mı rezil edecektim?

Bir aklım akışına bırak o sütyenle en fazla ne yapabilir ki derken diğer aklım daha fazla boka batma al o sütyeni diyordu.

Tekrar bıkmışlıkla yatağa uzandım. Komodinin üzerinden telefonumu alıp saate baktım. 15.32

Ve annemler daha gelmemişti. Yorgunlukla nefes verdim. Uyamam lazımdı. Bu yanık işi beni çok yormuştu.

Gözlerim yorgunluğa direnemeyip perdelerini gökyüzüme çekerken ben hala kendime kızıyordum.

°

Yorgunlukla gözlerimi araladım. Sanki göz kapaklarımda tonlarca yük varmış gibi hissediyordum. Uyanmak resmen işkenceydi.

Kollarımı gerinmek için kaldırdığımda acıyla inledim. Bu kadar acımak zorunda mıydı?

Hemen yan tarafıma dönüp komodinin üstünden telefonumu alıp saate baktım.  17.15

Mutfaktan tıkırtılar geldiğine göre annem evdeydi. Karnımdan gelen sirenlerle yanığımdan ve utancımdan unuttuğum açlığımı hatırladım. Babam gelmeden aşağı inip bir şeyler yemeliydim. Ama tabi öncelik yanığıma merhem sürmekti.

Hemen ecza poşetini alıp banyoya girdim. Tişörtümü çıkardım ve karşımdaki çığlaklığıma baktım. Çok kötü değildi. Yanan kısımlar fazlasıyla kızarmış bir kaç yerde hafifçe su toplamıştı. Ve maalesef ilk yandığımda sütyeni çıkartmadığımdan dolayı kulpları omzumdaki yanığı sıyırmıştı.

Yine de Allah' a şükrettim. Allah'tan su kaynak değildi. Yoksa çok kötü olurdum. İyi ki üzerimdeki tişörtün kumaşı da ince değildi.

İşaret parmağıma sıktığım merhemi yavaşça cildime sürdüm. Merhemin buz gibi serinliğiyle ürperen vücudum bir süre sonra rahatlamıştı.

Acaba anneme yandığımı söylese miydim? Sonra düşünceme gözlerimi devirdim. Anneme söylersem çok kötü sorgulardı. Hastaneye nasıl gittin. Asaf'la arabaya niye tek bindin? Ya bir gören olursa? Falan falan falan.

Nasılsa yanmıştım ve bitmişti. Anneme söylemem acımı azaltmayacak tam tersi bana baş ağrısı olarak geri dönecekti.

Fersiz adımlarımla odamdan çıkıp mutfağa adımladım. Karnımı doyurmam gerekiyordu.

°

'Nitchze Ağladığında' kesinlikle mükemmel bir kitaptı. Edebiyatla felsefeyi harmanlanmış ve sonucunda muazzamlığın tasviri bu kitap orataya çıkmıştı.

Tamam daha 10 15 sayfa okumuştum ama kitap şimdiden beni içine çekmiş, Josef Breuer'in Nitchze'yle karşılaşmasını dört gözle bekliyordum.

AKİDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin