"Daha ne kadar orada durmayı düşünüyorsun?"
Jungkook oturduğu tahta sandalyede geriye yaslanıp kapının ardından sadece sevimli gözleri ve kulakları görünecek kadar başını uzatmış kendisine bakan Taehyung'a sordu.
Taehyung'un hızlıca kaşları çatılırken tekrar kapının ardında gizlendiğinde Jungkook derin bir nefes aldı.
Çocukları bile pek sevemezdi, bu huysuz şey ile uğraşmak hoşuna gitmiyordu.“Sana da bir tabak hazırladım. Hemen şimdi gelmezsen kalkıp çöpe dökeceğim."
Taehyung kapının ardından çıkıp parmak uçlarında yürüyerek Jungkook'un karşısına oturdu. Şortunun arka cebindeki kelepçe yüzünden sevimli poposu acıdığında tekrar ayağa kalktı ve kelepçeyi çıkarıp masaya koyduktan sonra oturdu.
“Hey! Neden onu cebine koydun?"
Jungkook eve girdiğinde kelepçeyi ve ceketini salondaki sehpanın üzerine bıraktığını hatırlıyordu.
Taehyung diğeri salondan çıktığında sehpanın üzerinde gözüne çarpan parlak metali görünce hoşuna gitmiş ve cebine koymuştu.
Jungkook'un kendisinin masaya bıraktığı kelepçeyi almak için uzandığını gördüğünde arkasında salınan kuyruğu düz bir şekil alana dek dikleşti ve küçük eliyle hızlıca kelepçeyi kaptı.
"Mrrhh benim!"
Jungkook diğerinin zarif bileğini kavrayıp elindeki kelepçeyi kolaylıkla aldı.
"O senin değil benim ve hırsız mısın sen eşyaları mı izinsiz cebine koyuyorsun?"
"Hırsız sen! O benim geri ver Mrrhh!" Jungkook'un elindeki parlak metale uzanmaya çalışırken söyledi.
"Bu daha yarım saat önce bana aitti. Nasıl senin olabilir ve ben aldığım için hırsız sayılırım? Sen hırsız ne demek biliyor musun?"
Taehyung kirpiklerini kırpıştırarak ona göre korkunç adama baktı. Hayır bilmiyordu.
“Hırsız sen!""Demek hırsız Jungkook? O halde sana yemek yok."
Onu aç bırakacak değildi tabiki. Gerçeği itiraf edip etmeyeceğini merak ettiği için öyle söylemişti Jungkook.
Taehyung önce yemeğe daha sonra Jungkook'a baktı. Sahibi de onu bazen huysuzluk yaptığında yemek vermemek ile korkuturdu.
"Miyaav-"
Jungkook ne ara dolduğunu bile anlamadığı sarıya benzer bir tonda parlayan iri gözlerin kendisine bakışlarına dayanamayıp yutkundu. Çok sevimliydi.
"Peki, yiyebilirsin."
Uzaklaştırdığı tabağı tekrar karşısındaki sevimli bedenin önüne iteledi.
"Miyaav~"
Taehyung memnun bir mırıltı bırakıp küçük dilini iştahla pembe dudaklarının üzerinde gezdirdi.
Jungkook geriye yaslanıp küçük bedeni süzdü.
“Adını söylememekte ısrarcı mısın Taehyung?""Söylemem Mrrhh-"
Jungkook güldü. "Peki ya kaç yaşındasın?"
Taehyung kendisine yöneltilen soruyla durdu ve düşündü.
Birkaç hafta önce doğum gününde pastasının üzerinde yazan adını hatırladı. Unutması mümkün değildi çünkü pasta çok güzeldi."Taehyung yaşındayım."
Jungkook kaşlarını çattı. "O ne demek oluyor?" Sorusuna cevap alamadığında derin bir nefes alıp cebinden bir dal sigara çıkardı.
Daha çakmağını çıkarmadan elinden düşen sigaraya ve buna sebep olan yumuşak sarı tüyleri olan kuyruğa baktı.
"Kötü sigara içilmez. Pis! Çirkin olursun Mrrhh»"
Jungkook kollarını göğsüne bağladı. "Tamam, içmeyeyim o halde." Huysuz küçük şey ile tartışmak istemiyordu.
İstediği tek şey sıcak bir duş alıp uyumaktı.