Jungkook anne ve babasına mahçup bir şekilde baktıktan sonra Taehyung'un arkasından yürüdü. Küçük olan elindeki sepeti ve bebekleri taşımakta zorlandığı için daha odadan çıkamamıştı.
Jungkook büyük birkaç adım ile hemen onun yanına vardı ve önünde dizleri üzerine çöktü."Taehyung, tatlım bana bak. Neye kızdın?"
Büyük elleri ile Taehyung'un küçük yüzünü kavradı ve sordu.
Taehyung aldığı ilgiden memnun bir şekilde yanağını Jungkook'un avucuna bastırdı ve mırladı."Çok birsürü güzel Taehyung'un küçük bebekleri."
Başını çevirip omzumun üzerinden koltukta oturan Irene ve Wonho'ya baktı.
"Onların değil!""Ahh.. elbette bizi-... senin bebeklerin tatlım. Ama onlar benim Annem ve Babam. Bebeklere zarar vermezler, sadece tanışmak istiyorlar. Hem seninle hemde bebeklerinle."
Taehyung yeniden başını arkasına çevirdi ve koltukta oturan ikiliye bakarken düşündü.
Küçük boylu insan elini ağzına kapatmış ve beklentili gözlerle ona bakıyordu. Diğer iri olan ise kollarını göğsünde birleştirmiş çatık kaşları eşliğinde yine Taehyung'a bakıyordu."Mmrrhh! Sadece küçük boylu insan tanışabilir."
Irene'ı kastederek söyledi. Onun yanındaki iri adamdan korkmuştu ve bebekleriyle tanışmasını istemiyordu."N-ne..Neden?"
Jungkook sorduğunda Taehyung kuyruğu ile tuttuğu bebeğini de sepete bıraktı ve Jungkook'a cevap verme gereği duymadan yanından uzaklaştı.
Irene'ın kucağına sepeti koyup kendisi de onun yanına oturdu. Bebeklerini onunla yalnız bırakmazdı.O sırada Wonho, neden dışlandığını veya nasıl bu küçük sevimli şeyin Jungkook ile bebekleri olduğunu anlayabilmiş değildi.
Jungkook'un yine kendisine mahcup bakışlar attığını fark ettiğinde bir şey demedi.
Başını önüne çevirip karısının kucağında duran sepetin içindeki bebeklere baktı.
Bunu daha sonra oğlu ile konuşabilirdi.Irene keyifle kucağındaki bebeklere ve yanında oturan sevimli oğlana kısa bir süre baktı.
“Taehyung, yavruların çok sevimli aynı senin gibi. Ama ben isimlerini bilmiyorum, bana öğretir misin?"Taehyung hızlıca dizleri üzerine oturdu ve kıkırdadı.
"Bak burdaki Taehyung'un istediği gibi oldu. Bak, bak birsürü pembe~"
Baekhyun'u kucağına alıp gösterirken heyecanla söyledi.Irene'ın sepeti tutan eline tırmanmaya çalışan Yoongi'yi işaret edip dudağını büzdü.
"Bu da çok sevimli ama bozuk, bak siyah olmuş. Kötü baba Jungkook, güzel yapamamış. Mmrrhrh!"Irene onun isimleri söylemediğini fark etsede bozuntuya vermedi. Daha sonra oğlundan öğrenebilirdi.
“Peki ya bu kırmızı olan, oda mı bozuk?" Irene eğlenir bir tonda söylerken Taehyung başını iki yana salladı.
"Hayır! Kırmızı güzel bak birsürü çok fazla sevimli Taehyung'un ayakkabıları kırmızı."
Hemen oturuşunu değiştirdi ve üzerinde beyaz fiyonk olan kırmızı ayakkabısını Irene'a gösterdi.
"Çok güzel bak! Mmrrhh~ Baba Jungkook aldı. Senin yok ama sana almaz."Irene onun konuşmasını ve konuşurken sarı saçları arasında hareket eden kulaklarını çok sevimli bulmuştu. Elini uzatıp okşamak istedi ama korkmaması için yapmadı.
"Peki ya bu turuncu olan?"Taehyung keyifle uyumakta olan Yeonjun'a baktı. "Çok birsürü güzel mi? Kötü kediye benziyor ama birsürü uslu Taehyung'un bebeği daha güzel hemde küçük bak."
Jaehyun'u işaret etti ve devam etti.
"Kötü kedi onun kadar, büsbüyük.""Kötü kedi kim?"
"Jungkook'un komşusunun melezi. Ve kötü falan değil ama Taehyung onu kıskandığı için öyle diyor."
Jaehyun Taehyung'u beklemeden cevapladı.