★Bölüm 14★

383 28 52
                                    

***Umutsuz Ormanı***

Red sonunda bir mağara bulmuştu. Ailesinden ayrılalı 2 ay geçmiş ve turuncu kademeydi. Red her gün çeşitli şekilde hem fiziksel hem de ruhsal sınırlarını zorlayarak seviyesini hızlı ve temeli sağlam bir şekilde atlatıyordu. 2 ay içinde savaştığı canavar sayısı şu ana kadar savaştığı canavarlardan fazlaydı. Her gün binlerce canavar öldürüyordu ve bu sayede güçleniyordu. Her 1-2 haftada bir daha derine gidiyordu çünkü ilk kısımdaki canavarlar bir süre sonra beyaz veya sarı enerji veriyorlardı...

Red mağaraya doğru içeri girdi ve oturdu. Red uzun zamandır ağaçlarda uyuyordu ve sırtında alışık olmadığı bir ağrı oluşuyordu. Şimdi ise ne de olsa düz bir zemindeydi. Red sağ tarafında bulunana mağaranın devamına doğru baktığında kan kokusu ve leş kokusu alıyordu. Red merakına yenik düşerek ayağa kalktı ve iki hançerini de eline aldı. Her daim tetikteydi. Mağarada bir kaç saat yürüdükten sonra mağaranın sonuna geldiğinde bu mağaranın aslında antik bir yer olduğunu anladı. Red biraz daha yürüdükten sonra etrafta cesetler ve iskeletler görüyordu. Çoğunun enerjisi bitmiş yada canavarlar tarafından yenildiği belli oluyordu. Red şu ana kadar bir canlıya rastlamadığı için dua ediyordu adeta. Red biraz daha ilerledi bir süre sonra. Red'in gözünün önünde bir su vardı ve suyun ilerisinde bir geçiş vardı.

 Red'in gözünün önünde bir su vardı ve suyun ilerisinde bir geçiş vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Red her şeyini depolama yüzüğüne attıktan sonra suya daldı.. Red bir kaç saat yüzdükten sonra uzun tünel gibi yerlerden bir geçit tarzı bir aralıktan içeri girdi.

Red içinden "Hass** bu da ne böyle lan?!" Red etrafındaki canavarların ona saldırırsa işi bittiğini biliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Red içinden "Hass** bu da ne böyle lan?!" Red etrafındaki canavarların ona saldırırsa işi bittiğini biliyordu. Ancak görünmeyen küçük yerlerden giderek şatoya doğru yakınlaşmaya çalışıyordu. Red bir kaç dakika sonra yakınlaşmıştı ancak şimdi kapıda duran büyük yılan sorundu. Yılan her daim şatonun etrafındaki canlıları korkutarak yakınlaştırmıyordu. Red biraz dinlenmek için bir yere tutunarak meditasyonuna başladı. Red düşündüklerini pekiştirirken her daim artan ve üstüne doğru gelen basıncı hissediyordu. Red en sonunda gözlerini açtı ve yılanın altından doğru giderken şatonun en yukarısına doğru bir baloncuk oluştu. Yılan hızla oraya baktığı anda şatonun tepesine doğru gitti. Red ise fırsattan istihare şatonun altındaki kayalığa sokuldu. Yılan bir süre sonra geri geldiğinde tam önünde arkası dönük duruyordu. Red korkudan altına edecekti. Ancak içinde bir ses sanki devam etmesini söylüyordu. Red yavaş şekilde yüzerken etrafını su büyüsüyle her daim hissedilmemek için akıntı oluşuyor gibi devam ettiriyordu. Yılan ise şatoya girmek isteyen canlıları halen korkutuyordu.

Seçilmişin İntikamı : Yeniden Doğuş (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin