Eve doğru giderken, sahilde, balık ekmek yapan bir minibüsün önünde durdu.
— Hadi gel karnımızı doyuralım, eve kadar gidemeyeceğim, dedi gülümseyerek. Başımı "Tamam" manasında salladım.
Masalara doğru ilerlerken, eliyle "İki" işareti yaptı. Ustayla okeyleştiler. Denize yakın boş bir masaya oturduk. Tabureye masaya karşı değilde denize karşı oturdum ve sessizliğe gömüldüm.
— Niye bu kadar çok üzgünsün?, diye sordu.
— Ben de bilmiyorum. Annemin, annem olmasına mı? Babamın haline mi? Feyyaz'a kalbimi kaptırıp, ortada kalma mı? Hangisine daha çok üzüldüm inan ben de bilmiyorum, dedim gözümü simsiyah denizden ayırmadan.
— Hepsine eyvallahta ben hala şu Feyyaz'la nasıl oldu da evlenmeyi kabul ettin ona şaşırıyorum, dedi dümdüz lafı dolandırmadan. Bakışlarımı denizden çekip ona döndürdüm.
— Anlattım ya onun babası, benim annem...
— Özel olmayacaksa nasıl başladı, diye sordu bacak bacak üstüne atıp, yüzüme araştırır gibi bakarken. Oturduğum pozisyonu değiştirip, masaya doğru döndüm, ellerimi de masaya dayadım ve baştan sona daha detaylı anlatmaya başladım.
— İşe ilk girdiğim zamanlarda, acenteye giderken, aynen bugün sizin şirkete geldiğim gibi, kot tişört ile gidiyordum.
Telefonla satış yaptığım için çok fazla kıyafet takıntım yoktu. Zaten çoğunluk benim gibi düşünüyordu. Bir tek Ahmet Beyin sekreteri Mina ve Feyyaz işe iki dirhem bir çekirdek gelirdi. Mina'nın sevgilisi bir alt kattaki ofiste çalışıyordu sevgilisine güzel görünmek için haklı olarak bakımlı olmak istiyordu. Feyyaz'da takım elbisenin yakıştığının farkında olduğu için giyiyordu.Yutkundu genç adam. Böyle bir cevap beklemiyordu. "Sana ne be sana ne? Nasıl başladıysa başladı, önemli olan bitmiş olması", diye kendine saydırıyordu. Ama bu kadar akıllı bir kızın bu tuzağa nasıl düştüğünü de merak etmeden duramıyordu...
— Allah Allah, dedi alayla yüzüme bakarak.
— Ya ama ya Ferzan dalga geçme. Bak dalga geçeceksen anlatmayayım, dedim isyan ederek.
— Tamam tamam bir daha araya gitmeyeceğim söz, dedi ve o sırada "Ferzan Bey Oğlum, balıklarınız hazır" diye usta seslendi. Balıkları alıp geldi. Benim önüme koydu. Çok sıcak olduğu için yiyemedim. O sıcak falan demeden kocaman bir ısırık aldı ve;
— Eee sonra, diyerek devam etmem için beni yüreklendirdi.
— Yani o zamanlar onun yakışıklı olduğunu düşünüyordum. Üniversitede aynı bölümde okuduğum, samimi olduğum erkek arkadaşlarımın dışında, hayatıma hiç erkek girmemişti ki benim. Abim sağolsun yanıma erkek sinek yaklaştırmazdı.
Birisi bana açılacak olsun, çocuk bana açılamadan, haber ona uçtuğu için soluğu okulda alır, çocuğun canına okurdu. Üniversitede dertlerim, boyumu aştığı için ben çevreme dikkat edemedim. Bir tek Öner vardı. Aramızda bir şeyler olacak gibi olan, onu da annem engellemiş. O da ayrı bir hikaye.
Feyyaz benden bir kaç yaş büyük, bakımlı falan birisi olunca ben de o zamanlar ezik hanım, göz ucuyla bakmaya başladım. Tabii o benim farkımda bile değil. Hem çalışanları olduğum için hem de standartlatının çok altında olduğum için.
Uzaktan bakılınca harbi adam sanılıyordu. Uzun boylu, yakışıklı, bir de efendi takılır. Maalesef iç yüzünü nişanlıyken, pislik tarafınıda ayrılınca öğrendim.
İşte bu arada ben Ahmet Beyin radarına takılmışım. Feyyaz da şirkete Ela ile gidip gelmeye başladı. Benden iki üç yaş küçük, bir iki santim kısa, üç beden zayıf, evet o zamanlar daha da topluydum, manken gibi kız. Bir bakan bir daha bakıyor, Feyyaz da "Nişanlım" diye gururla herkese lanse ediyordu. Anneciği ise kızı hiç sevmiyor o yüzden de "Ben bu kızı gelin diye almam" deyip duruyordu. Şirket, bu dedikodularla hep bir çalkalanma halindeydi.
İşte bu olaylar ceryan ederken, Feyyaz ile Ela çok büyük bir kavga edip ayrılmışlardı. Feyyaz zaten gece hayatına çok düşkün, hepten barlardan sabahlara kadar çıkmaz olmuştu.
Bir gece yine bu bara giderken babası beni de peşine taktı. Şansıma, o gün üzerimde doğum günüm için aldığım kıyafet vardı. Hafif toplu olsamda o kıyafetle gerçekten güzel oluyordum (bu cümleyi kendimden çok emin kurmuştum çünkü öyleydi)
Tüm gece Feyyaz'ı toparlamak için peşinde dolanırken ben de alkol duvarını farkında olmadan aşmıştım. Önce araba kavgası ettik. Kullanırım, kullanamazsın. Ben de gelirim, gelemezsin diye. Sonra da arabaya bindik ama ikimiz de dutuz. Çok fazla gidemeden arabalı çay bahçelerinden birine girdi. İşte her şey orada başladı. Nasıl olduysa kendimizi öpüşürken bulduk. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. O öpücüğün tekrarı asla yaşanmasa da biz yaşanmış gibi nişanlandık, dedim boynumu büküp, omuzlarımı kaldırırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
General FictionYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...