Sabah huzurla uyandım. Bugün işe gideceğim aklıma gelince de tutuşup, aceleyle yataktan çıktım ve kendimi banyoya attım.
Banyodan çıkınca, soyunma odasına geçtim. Güneş tekrardan yüzünü göstermeye ve bizleri iyiden iyiye ısıtmaya başlamıştı. Havanın güzelliğimi göz önünde bulundurarak, ince, yeşil, çiçekli elbisemi giymeye karar verdim. Üzerinede deri ceketimi alınca, üşümeyeceğime emindim ama ayaklarım havaların ısınmamasına inanamadığı için çizmelerim daha iyi olacaktı.
Bu elbisemi, Feyyazlarda çalışmaya ilk başladığımda almıştım. En son üzerimde olduğu zaman, biz Feyyaz'la nişanlıydık. Ayağımda spor ayakkabılarla neşeyle şirkete gitmiştim. Annesi beni bu elbise ile şirkette görünce;
— Kızım artık patronun eşi sayılırsın, böyle abuk subuk kıyafetlerle işe gelme. Ağır ol molla desinler, diyerek bana tepeden bakmıştı.
Çok içerlemiştim. Cevap vermek yerine, başımı sallayıp, kaçan neşeme el sallamış, böğrüme oturan öküze hoş geldin demiştim. Eşekten düşen karpuz gibi yüzüne bakarken, akmak isteyen gözyaşlarımı içime akıtıp, böğrümdeki öküzü ıslatmıştım.
O ise bana son kez, esefle kınayan gözlerle bakıp, oğluşunun odadına gitmişti. Yanımdan ayrıldıktan sonra bilgisayar ekranından kendime bakıp,
"Ben bu kadınla ne yapacağım", diye düşündüğümü dün gibi hatırlıyorum. Feyyaz'a bu konuşmadan bahsetmeyi düşünmemiştim bile. Anlatsam, "Annem haklı, çok salaş", deyip, sinirlerimi daha çok bozardı. O yüzden o topa girmeyi aklımdan bile geçirmemiştim.
Üzerime elbisemi giyip, makyajımı yaptım. Saçlarımı tararken, odaya Ferzan girdi.
— Hıım çok güzel olmuşsun, dedi boynumdan öperken. Aldığım tepki beni çok mutlu etti ve neşelendirdi.
— Teşekkür ederim, dedim aynadan gülümseyerek.
— Bununla şirkette üşümeyecek misin?, diye sordu ayağa kalktığımda beni sürerken.
— Havalar çok ısındı aşkım, üşümem merak etme, dedim çantamı almak için tekrar soyunma odasına girerken. Peşimden geldi.
— Sen yinede üzerine uzun bir hırka al, ne olur ne olmaz, dedi hırkalarımın durduğu rafı işaret ederek.
— Canım gerek yok. Üşürsem ki zannetmiyorum, ceketimi giyerim, merak etme, dedim çantamı alıp dışarı çıkarken. Verdiğim cevaptan mutlu olmasa gerek, bu seferde;
— Acaba sen bugün benim yanımda mı çalışsan. Ben seni özlüyorum ya o sebepten, diyerek belime sıkı sıkı sarıldı.
— Ferzan, babana ayıp. Adam beni özellikle yanına aldı, dedim gözlerim kendiliğinden kocaman açılırken.
— Keşke Rusça bildiğini söylemeseydim, dedi ve çocuk gibi somurtmaya başladı.
— Bence biz artık yavaş yavaş çıkalım, yoksa arabayı benim kullanmam gerekecek, dedim, azıcık tehdit vari.
— Aman aman almayayım. Maşallah sen arabayı kullanmıyorsun, uçuruyorsun, dedi ceketinin yakalarını düzelterek. Sırıttım ve çantamı alıp, kapıya gittim. Arkamdan bana baktığının farkındaydım ama oralı olmadım. Ayakkabılarımızı giyip, kapıdan çıktık. Ben kapıyı çekerken, telefonu çalmaya başladı. Ciddi bir şekilde;
— Efendim, dedi ve karşı tarafı dinlerken, arabaya doğru yürümeye başladık. Yüzü sinirle sertleşti.
— Tamam, sen toplantı odasına al, ben şimdi yola çıkıyorum. En kısa sürede oradayım, dedi ve kızgın bir şekilde telefonu kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
Ficción GeneralYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...