Denizin üstünde gökyüzü daha berrak, yıldızlar daha yakın duruyordu. Sanki uzansam dokunabilecekmişim gibi yakın. Yıldızları seyrettim önce uzun uzun.
Kıyıya çok uzak olmayan bir yerdeydik. Dalgaların sesi ve yıldızlar çok güzeldi. Deniz üstünde en sevdiğim anlar geceleri gökyüzünü izlemekti. Ama yavaş yavaş sıkılmaya başlamıştım. Ferzan Bey ile aramızdaki sessizlik uzadıkça uzamıştı. Sanırım Ferzan Bey kendi içinde hayatının muhasebesini yapıyordu.
Dayanamadım ayağa kalktım ve onun daha önce yaptığı gibi tepeden kendimi suya bıraktım. Arkamdan geleceğini hiç düşünmemiştim ama geldi.
— Sen bir şeyden korkmaz mısın? Hep böyle kafanın dikine dikine mi gidersin?, diye sordu. Biraz sinirliydi.
— Aklıma kötüyü getirmem ve evet bazen fevri kararlar aldığım doğrudur. Bu gece için konuşursak eğer, deniz beni çağırdı ben masumum hakim bey, dedim suya dalarken.
— Çok uzaklaşma, diye bağırdı arkamdan. O öyle bağırınca, tekneye doğru geri yüzdüm. Teknenin ışıklarında deniz hem ürkütücü derecede siyah hem de masal diyarlarından fırlamış gibi şeffaf duruyordu.
— Yeter bu kadar hadi çıkalım. Burası açık deniz, Türkiye'de değiliz, dedi ve beni sudan zorla çıkarttı. Sudan çıktıktan sonra kolumdan tuttu;
— Bir daha böyle bir şey istemiyorum. Gece yüzmek istiyorsan eğer adaların içlerine demirleriz, orada yüzersin, dedi sert bir şekilde.
— Özür dilerim ben düşünemedim. Teknede çalışırken geceleri hep yüzerdik, dedim mahcup bir şekilde.
— Dediğim gibi orası Türkiye daha kıyıya yakın yerlerde demirliyordunuzdur. Üstelik bildiğiniz ya da kaptanının bildiği kıyılar. Burası bilmediğim yer, suda üstüne gelmedim panik olma diye ama aşağıda her şey olabilirdi, dedi ve beni bıraktı.
Hem utanmıştım, hem de çok korkmuştum. Demek ki canımın istediği anda denize atlayamayacaktım. Bir kural daha eklenmişti, kurallar listeme. Duşumu alıp, yukarı çıktığımda, Ferzan Bey arka güvertede oturuyordu.
— Yarın sabah erkenden demir alacağız, kıyıya yanaşacağım. Temiz su bastıracağım ve sintineyi çektireceğim, dedi sesi hala sakinleşmemiş gibiydi.
— Özür dilerim Ferzan Bey, ben kötü bir şey olacağını düşünemedim. Bir daha böyle bir şey olmaz. Sabah erkenden kalkarım, iyi geceler, dedim ve bir şey demesine müsaade etmeden arkamı dönüp, aşağı indim. Zaten o da pek konuşacakmış gibi durmuyordu. Bıraktığımda hala daha sinirden çenesindeki damar atıyordu.
Hırsımdan ağlayarak, sızmıştım. Sabah neredeyse güneşle beraber uyandım. Yüzüm, gözüm ağlamaktan, şişmişti. Saçlarımı ev topuzu yapıp, üzerime bir şort, bir tişört geçirdim. Kıyafetlerim buruş kırıştı ve kirlenmeye başlamıştı. Çarşaflarımın da değişmesi gerekiyordu. Bunları nerede yıkayabileceğimi, Ferzan Beye sormayı, aklımın bir köşesine yazıp, yukarı çıktım.
Çayı koydum, kahvaltılıkları çıkarttım. Marketten aldığım, vakumlu loru açtım ve çingen pilavı yaptım. Egeliler bilir ama bilmeyenler için salatlık, yeşil soğan, kırmızı biber, yeşil biber, domates doğranıp, lor ile karıştırılarak yapılan salatadır.
Ben sabah kahvaltısında çok karışığını sevmediğim için domates ve normalinde ocak üzerinde pişirdiğim yeşil biberleri, yatta ocak elektrikliydi o yüzden pişirmeden, doğradım. Biraz tuz, biraz zeytinyağ gezdirdim üzerinde ve tepsiye aldım. Sucuklu yumurtasını pişirdim Ferzan Beylerin ve ekmekleri kızarttım. Kahvaltı hazırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
General FictionYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...