KÖTÜLER DE KAYBEDER

7.7K 713 64
                                        

— Ferzan, Tuvana'ya ben ne diyeceğim?, diye sordum üzgün bir şekilde.

— Şu yaşadıklarını anlatma. Adam bildiğin psikopat, kız korkmasın, dedi bana sarılırken.

— Tamam hayatım anlatmayayım da sorunca ne diyeceğim?, dedim başını kaldırıp, yüzüne bakarken.

— Konuştum, eşine söylerim, dedim gözü korktu. Bir daha seni rahatsız edeceğini zannetmiyorum, falan dersin. Üstelerse de artık "Gerekirse Ferzan'a söyleyeceğim, o ilgilenir", dersin ki bu seçeneği kabul edeceğini hiç zannetmiyorum, dedi üzgün bir şekilde.

— Bence de hayatım. Senin duymanı isteyeceğini hiç zannetmiyorum. Neyse ben artık odama geçeyim, senin de işlerin benim yüzümden yarım kaldı, dedim gitmek için kollarından çıkarken.

— Sen bugün yeterince aksiyon ve korku yaşadın. Üstüne bir de tek başına o odaya tıkılıp kalma. Yalnız kaldıkça kafanda kuracaksın, ben seni biliyorum. İşleri boşver, kalsın. Yarın sabah erken gelir, toparlarım. Biz en iyisi eve gidelim, dedi başımın üzerini öperken.

— Korkmadım da nasıl desem erkeklerden tiksindim. O derece iğrenç bir herif. İğrendim yani, dedim hırsla.

— O kadar diyorsun. O erkeklerin arasına beni de katmadan biz en güzeli gidelim. Sen de artık daha fazla düşünme, o iş ben de sen merak etme, dedi sıkıca bana sarılırken...

Bu arada Almanya'da ki iş yerinden izin alamayan adamın, küçük yeğenin düğününe bile katılamam durumu ortaya çıkmıştı. Bir hafta izin almış, bir haftada insan kaynaklarına biraz dil dökerek iznini uzatmıştı ama telefonla daha fazlası olmuyordu.

Araya kendi nişanları, küçük yeğenin nişanı falan girince işler uzamıştı. Arkadaşları giderken "Bir ay izin al" demişti ama o kimseyi dinlememişti.

"Bir ay ben orada ne yaparım? Ablamdan başka kimse yok, sıkıntıdan patlarım", demişti. Keşke onları dinleseydim, diye hayıflandı. Sevdiceğini bırakıp, dönmek zor geliyordu. Onu da götürecekti ama kısa bir süre sonra küçük yeğenin düğünü için nişanlısının dönmesi gerekecekti. Hem o, nikahını, düğününü de yapıp Almanya'ya öyle dönmek istiyordu.

Bu sefer gözünü karartıp, genel müdürünü aradı. Aman, dedi artık ne olacaksa olsun. Olmadı inceldiği yerden kopsun. Türkiye'ye döner, burada beraber yaşarız, dedi.

Genel müdür, onu aradığı için sertçe çıktı. Özür dileyip, nedenlerini anlattı. İnsan kaynaklarını ezip geçme nedenlerini, nefes almadan sıraladı. Baktı ki olmuyor, son çare evleneceğini, eşinin A1 belgesi olmadığını, o yüzden de onunla gelemeyeceğini anlattı. Tatilini biraz daha uzatıp uzatamayacağını sordu.

İçerde kullanmadığı bir sürü izni vardı. Genel müdür kendisini daha sonra aramasını söyleyerek telefonu kapattı. Kesinlikle olmayacak. Olmazsa ben ne yapacağım, diye kara kara düşünürken, gözü telefonda saniyeleri sayıyordu. Zaman geçmek bilmiyordu. Genel müdür ne cevap verecekti acaba?

Nişanlısını bırakamayı istemiyordu, onu hep yanında istiyordu. Hele hele ona evlenelim, Almanya'ya öyle gidelim, diye teklif ettikten ve o da kabul ettikten sonra onu burda bırakmak zoruna gidiyordu.

Nişanlısını kursa yazdırmış, evde de kendisi çalıştırmaya başlamıştı, yavaş yavaş. Kadın maşallah cin gibiydi. En azından temel kalıpları, günlük hayatta kullanacağı basit cümleleri öğrenmişti bile.

Kursun bitmesini beklemeden, bir ay sonraki sınava girmesi için onu yüreklendiriyordu. Yapabileceğine güveniyordu. Biran önce karısını yanında istiyordu, ne yapsın?...

KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin