NİŞAN

8.1K 742 140
                                    

Sevinç Abla kapıdan çıktıktan sonra babam çökercesine en yakın koltuğa oturdu. Halam da karşısına.

— Yıllarca seni bekledi. Hoş Yalçın'dan sonra ümidi kalmamıştı ya neyse. Şimdi sen boşanıyorsun diye gelmeyeceğini ben zaten biliyordum. Abi bak sakın ama sakın Filiz'e falan döneyim deme. O defter kapandı, dedi babamın telefonu çalmaya başladı.

Artık iti an çomağı hazırla mı dersiniz, iyi insan lafının üzerine mi, yoksa Amerikalıların dediği gibi "Speak of the devil and he doth appear" (Şeytanı an ortaya çıksın) mı dersiniz, ne derseniz deyin, annem telefonun diğer ucundaydı. Babam bezgin bir şekilde "Alo", dedi. Babam yanlışlıkla hoparlöre basmış olacak ki annemin ağlayan sesi salonu doldurdu. Bunca yıl boyunca annemi ilk defa ağlarken duydum;

— Ümit, yetiş, dedi annem canhıraş.

— Ne oldu Filiz, dedi babam panik bir şekilde.

— Eniştem beni dövdü, dedi annem hıçkırıklar içinde.

— Filiz ne saçmalıyorsun? Sen ciddi misin? Bu ne cüret, dedi babam kızgın bir şekilde.

— Akşam alt komşuya inmiştim. Beyi denizci seferdeymiş, "Azıcık sohbet ederiz", dedi. Konu konuyu açtı, kah kah, kih kih sohbet ettik. Geç saate kadar kaldım. Ablam bir iki kere arayıp çağırdı, gitmedim.
Evden içeri girince, eniştem bana okkalı bir tokat attı;
"Vakti zamanında kocan olacak o salak seni adam etseydi, böyle olmazdın", dedi, diyerek ağlamaya devam etti.

— Ne demek Filiz, sana vurmaya onun ne hakkı var. Ben ben yarın sabah seni almaya geliyorum. Buradan sana bir ev tutacağız, dedi babam kararlı bir şekilde.

— Evime gelemez miyim?, diye sordu annem yalvarırcasına.

— Filiz, ben giderim sen gelirsin, biz diye artık bir şey olamaz, dedi babam kararlı bir şekilde.

— Eskiden böyle değildin sen, ne değişti Ümit, dedi annem acı bir şekilde.

— Filiz yoruldum. Sen, beni çok yordun, dedi babam kesin bir dille.

— Gelme Ümit, zahmet edip gelme. Ben kendi başımın çaresine bir şekilde bakarım. Boşanma evraklarını, en kısa zamanda yollayacağım, dedi ve telefonu kapattı.

— Üzülüyorum ama yapacak bir şey yok. Ben artık Filiz ile olamam, dedi ve odasına çekildi. Halamdan mı çekinmişti, yoksa bizden mi utanmıştı bilemem ama kesin bir dille "Ben olamam", demişti. Halamla birbirimize baktık. Ben hala babama inanmıyordum. O bir şekilde anneme kıyamaz gibi geliyordu. Abim ise gayet umursamaz, rahat bir tavırla;

— Allah rızası için biriniz kalkıp, bir kahvaltı hazırlasın, açlıktan ölüyorum, dedi hiçbir şey olmamış gibi.

— Az ye de kendine bir uşak tut, deve. Sen hazırla da biz yiyelim, dedi halam oturduğu yerden kalkmadan.

— Hazırlarım ben, onda ne var ki ama ben sizi düşünüyorum. Lezzet karşısında, karşı koyamayıp, parmaklarınızı da yersiniz, kıyamam size. Akşama nişan da var, dedi tek gözünü kapatıp. Halam birden tutuştu.

— Kalkın len kalkın, akşama misafir gelecek siz hala daha yayılmış oturuveriyonuz, diye başladı bağırınmaya. Beni bir gülme aldı, anlatamam. Gerilen sinirlerim, halamın o devekuşu misali, sağa sola koşturmasını görünce, boşandı. Gülmemi durduramıyordum. Ben güldükçe, halam daha çok panikliyordu. En sonunda, olduğu yerde dönmeye başlayınca abim de dayanamadı ve gülmekten yarıldı.

Bizim kahkahalarımıza, babam odadan çıktı. Halamın canhıraş bir şekilde beni ve abimi çaresizce susturmaya çalıştığını görünce, o da gülmeye başladı. Halam en sonunda pes etti, kendini koltuğa attı ve;

KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin