TUVANA & METEHAN NİŞANI

7.6K 659 130
                                    

Üç günlük kısacık molamız bitince, tekrar koşturmamıza kaldığımız yerden devam ettik. Minik molamız boyunca, üç gün yalvarmam gerekse de en sonunda macera parkına gitmeye, Ferzan'ı ikna etmiştim.

— Kızım sen harbi delisin. Ne işimiz var maymun gibi ağaç tepelerinde. James Bond muyuz biz? Ajan mı olacağız, eğitimde miyiz?, diye söylense de yılmadım. Nişanın ertesinde gideceğimizin sözünü aldım ve vazgeçmeden de hemen Tuvana'ya mesaj attım. Tuvana ile de nişanın ertesi gününe sözleştik. Nişanı farklı şekilde kutlayacaktık.

Nişan sabahı en az Tuvana kadar heyecanlı uyandım. İki tane can dostumun çöpünü çatıyorduk. Çok mutluydum. Ferzan, beni erkenden, Tuvanalara bıraktı ve o şirkete geçti.

Tuvana, Türkan ve ben son hazırlıkları yaptık. Banu Teyze, kendini süsleme işine iyice kaptırmış, apartmanın içini, dairelerinin kapısına kadar, tüm katları da süslemişti. Tüller, pilli mumlar ve çiçekler hatta yer yer çubuklu kokularla, apartmanın havasını bile değiştirmişti.

Tuvana'nın dediğine göre bir ara tutmasalar apartmanın duvarlarını boyamaya kalkışmış. Neymiş çok pismiş. Boyayamayınca da gece herkes uyuduktan sonra duvarları silmiş. Olayı Türkan fark etmiş ama Banu Teyze asla kabul etmemiş, sonuna kadar inkar etmiş.

Nedense o hepimizden daha heyecanlıydı. Türkan'ı en yakın arkadaşının oğlu ile nişanlamıştı, bildik tanıdık insanlar, mahalleli ama Metehanlar tamamen yabancıydı.

Bizi neredeyse kuaföre kovarak yolladı. Sanırım bizden gizli bir şeyler daha yapacaktı. Neyse ki onun saçını yapmaya kuaför eve gelmişti. Ee ne de olsa arkadaşı, o kadar torpili olsun artık.

Kuaförde saçlarımız yapılırken, mahallenin annemden sonra en azılı dedikoducu Melahat Abla geldi. Niyeti, saçlarına bir şey yaptırmak değil de bize laf sokup, ağzımızdan laf almaktı.

— Asıl evlenmem diyenden korkacakmışsın, baksana hepsi de ilk bulduklarına koşa koşa gitti. Hele sen Yasemin bir senede iki koca eskittin, dedi alay ederek. Normalinde olsa ağzına s.çrdım ama geçmişi saldık ya kibar bir şekilde;

— Melahat Abla ilk kocamla evliliğimiz asla gerçek bir evlilik olmadı...

— Doğru ya imzayı atıp, takılarla şimdiki kocana kaçtın, dedi tek kaşını kaldırıp, ukala bir şekilde sırıtırken.

— Melahat Abla...

— Kocası boynuzladı diye, benden korkusuna kaçtı Melahat. Senin kızın gibi kapı arkalarında yiyişip de safozun birine kendini kakalamadı. Namusuyla nikahlanıp, koca evine gitti, diye sert bir konuşma ile annem içeri girdi. Annemi karşısında görünce Melahat Abla, dahi biz şok olduk. Bizim şaşkınlığımız sürerken, kendi toparlayan Melahat Abla oldu.

— Gazeteler faklı yazdı, dedi Melahat Abla gayet sakin.

— Melahat, her yazılana inanma. Buradan sana ekmek çıkmaz, hadi sen git kalabalık yapma, sonra gelirsin, dedi annem aynı sert üslupla. Ben iyice şaşırmış halde anneme bakarken, Melahat Abla son kozunu oynadı;

— Sen bizim kızlardan iyi ekmek yemiştin. Ee sap döndü keser döndü...

— Horoz daha sağlam Melahat, tavuk ona dokunamadı. Hadi Melahat, kızların en mutlu günün içine etmeden, sağdan sağdan git. Senin derdin benimle. Bak ben sana en büyük malzemeyi vereyim, Ümit beni boşuyor. Bak dikkatli dinle, "Ümit, beni boşuyor". Boşanmak isteyen, ben değilim. Kocam, benim k.çıma tekmeyi bastı. Baba evim de olmadığı için ablamlara postaladı. Eniştem beni dövdü. Gidecek başka yerim olmadığı için kuyruğumu kıstırıp, koca evine geri döndüm. Salonda, sığıntı gibi yatıyorum.
Hadi hadi şimdi git bunları tüm mahalleye anlat rahatlarsın. Sana yüzyıl yetecek malzeme verdim. Hadi Melahat git artık, dedi annem bezgin bir şekilde.

KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin