Ertesi gün mutlu, mesut işe gittik. Yusuf Baba yoktu. Ferzan'ı iç hattan arayıp, sordum. Hasta değildir inşallah, dedim. Evi aradı. Öğleden sonra Halide Anneyle bir arkadaşlarına gideceklermiş, o yüzden gelmemiş. Önemli toplantı falanda yokmuş.
İyi haberlerini alınca çok sevindim sonrada yapılcak listeme baktım. İlk önce halam için kurs araştırdım. Bizim eve bir durak yakın, bir kurs buldum. Aradım ama yüz yüze görüşmek gerekiyormuş. Mecburen halamı arayıp, durumu anlattım. Konum yolladım.
Pasaport başvurusu için randevu aldım. Gerekli evraklar için istenilenleri halama mesaj ile gönderdim. Bu arada onlarda İlyas Abi ile nikah başvurusuna gideceklermiş. En az halam kadar ben de heyecanlandım.
Annemin evde kaldığını öğrenince böyle içim bir kıpırdandı. Sonra halam fısır fısır;
"Annen salonda yatıyor. Baban hiç oralı değil. Yokmuş gibi davranıyor", deyince biraz bozulduğum doğrudur.
— Haklarında hayırlısı halacım, dedim ve üzgün bir şekilde telefonu kapattım. İç hattan Ferzan aradı.
— Canım ben çıkıyorum. Havayolunda toplantı var, ben tamamen unutmuşum. Aklımı alıyorsun hep ondan oluyor. Öğleden sonra ancak gelirim. Sen öğlen beni bekleme yemeğini ye, dedi sıkı sıkı tembih ederek.
— Tamam canım, merak etme ben aç kalmam, dedim görecekmiş gibi sırıtırken.
— Peki madem. Beni özle çünkü ben seni çok özleyeceğim. Sana da kolay gelsin, dedi ve telefonu kapattı.
Şirkette aileden bir tek ben kalmıştım. Acayip tedirgin oldum. İlk sıradaki dosyamı açtım ve çevirilerini yapıp, notlar almaya başladım. Bitirmeme yakın telefonum çaldı. Dün akşam Buse ile birbirimizin telefon numaralarımızı almıştık. Arayan oydu. Açtım.
— Alo canım n'aber?, dedi gayet samimi bir şekilde.
— İyiyim canım sen nasılsın?, diye sordum aynı samimiyetle.
— Ben de iyiyim sağol. Bak ne diyeceğim, biz Ceylin'le alışverişe çıktık. Sizin şirkete çok yakınız. Sen de gelsene bir şeyler içeriz, dedi sıcak bir sesle. Geçiştirmek istedim önce ama sonra vazgeçtim. Şirkette yalnızdım ve öğlen tek başıma yemek yemek hiç cazip gelmedi.
— Öğlen yemeğini beraber yeriz, dedim ve ikiletmeden telefonu kapatıp, çıktım. Havalar artık iyice ısınmıştı. Yürümek istemedim, arabama binip, konum attığı alışveriş merkezine gittim.
Ünlü kafelerden birinde beni bekliyorlardı. Ben gidince garson bana hemen menü getirdi. Risotto çok cazip geldi. Deniz mahsullü risotto sipariş ettim. Buse gözlerini kocaman açarak bana baktı;
— Diyet falan yapmıyorsun ha!, dedi kinayeli bir şekilde.
— Hayır, hiç işim olmaz, dedim omzumu silkerek.
— Ferzan oldum olası hep zayıf kadınları beğenirdi, diyerek dudak büktü. Umursamadım;
— Gerçekten aşık olmak içinde hafif toplu bir kadın seçti, dedi aynı şekilde dudak bükerek.
— Yasemin sen Ferzan'a hafif kalıyorsun. Bak yol yakınken dön. Bırak, git. Sonra üzülen sen olursun. Burcu ile o ayrılmazlar, ayrılamazlar. Onlarınkisi ölümsüz aşk, dedi masanın üzerinden bana doğru eğilirken.
— Dün akşam böyle demiyordun. Birbirimize çok yakıştığımızı, sonunda doğru kadını bulduğunu söylüyordun, dedim tek kaşımı kaldırarak.
— Ne yapayım Yücel resmen emir verdi. Sıçtığını temizle, dedi ben de temizledim ama bu bir daha sıçmayacağım anlamına gelmez, dedi umursamaz bir tavırla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
Narrativa generaleYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...