Kahveleri alıp, yukarı çıktık. Doktor bey büyük bir nezaketle Ferzan Beyi yani Ferzan'ı bekliyordu.
— Size de bilgi vermek istedim Ferzan Bey. Hastamızın durumu gayet iyi. Birazdan anjiyosunu yapacağız. Merak edilecek bir durum yok, dedi sakin bir şekilde. İçim rahatlamıştı.
— Teşekkür ederim Nizam Hocam. Kendisi ikinci babam sayılır. Kız arkadaşımın babası sonuçta. En iyi şekilde bakılacağına emin olduğum için buraya getirdim, dedi Ferzan, sakin bir şekilde.
— Hiç şüpheniz olmasın, dedi doktor ve gitti. Bu arada başka bir doktor geldi.
— Merhabalar Ferzan Bey. Yalçın Bey için sizinle görüşmeye geldim. Kendisinin durumu gayet iyi. Fizyoterapist bir arkadaş kendisi ile ilgilenecek. Bundan sonrası bizde içiniz rahat olsun, dedi saygılı bir şekilde.
— Çok teşekkür ederim Remzi Bey. Gelişmelerden haberdar ederseniz sevinirim. Malum kendisi asker ve eminim en kısa sürede göreve dönmek isteyecektir, dedi sakin bir şekilde.
— Kesinlikle içiniz rahat olsun. Her türlü gelişmeyi anında size ileteceğiz, dedi ve gitti. Ben kala kalmıştım. Bu bilgileri alabilmek için ben doktorların peşinde kuyruk gibi dolaşmam lazımdı ama doktorlar yanımıza kadar gelip, kendileri tüm bilgileri vermişlerdi. Ben böyle şaşkın şaşkın bakınca;
— Hastaneye bir iki tane, önemli cihaz almış olabiliriz, dedi göz kırpıp kahveleri dağıtırken. Yutkundum. Bu adam benim için fazlaydı hem de çok...
Babamı anjiyo için aldıklarında, abimin yanına gittik. Ayağı alçıda, sırtüstü yatıyordu. Onu öyle görünce gözyaşlarıma hakim olamadım ve yanına gidip, boynuna sarıldım.
— Tamam kızım ya duyanda öldük zannedecek. Alt tarafı bir kurşun, bir şey yok ben iyiyim, dedi her zamanki umursamaz tavrıyla.
— Duyunca aklım uçtu be benim, dedim omuzuna vururken.
— Var mıydı ki uçsun?, dedi kahkaha atarken. Sonra kapının önündeki Ferzan'ı fark etti. Kahkahası durdu, gözü kısıldı.
— Kimsiniz?, dedi sert bir ifadeyle.
— Ferzan Borak, telefonumdan Yasemin'i aramıştınız, dedi gülümseyerek.
— Burada ne arıyorsunuz?, diye sordu abim tek kaşı havada.
— Yasemin'i getirdim. Yalnız kalmasın diye. Malum Feyyaz ve ailesi de burada olacaktı. Erkek arkadaşı...
— Ne!, ne arkadaşı?, diye sordu abim yattığı yerden hafifçe kalkıp, boynunu büküp, kaşlarını çatarken.
— Erkek arkadaşı, dedi Ferzan sakin bir şekilde. Ama ben ona dedim. Bu yollara sapmayalım dedim. Aşağıdaki tayfayı idare ederim de bu öküzcük çok zor. Şimdi bayramlık ağzını açacak rezillik yani neresinden tutarsanız tutun rezillik.
— Şaka değil mi? Şaka. Ben burada yatıyorum diye siz benimle t.ş.k geçiyorsunuz. Kızım ben sana sormadım mı? Herife güveniyorum dedin. Ben de seni bu d.ly.r.ğ. emanet ettim. Ulan emanete yan gözle bakmak ne demek lan!, diye bayramlık ağzını açtı abim. O an, yer yarılsa da içine girsem dedim.
Adam beni koruma uğruna baştan aşağı yıkanıyordu ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu. Elektronik alet değilki abimin dili, durdur düğmesine basınca sussun. Abim bu mahallenin kabadayısı, raconu bol, aklı kıt, ağzı lağım çukurundan beter abim işte.
— Abi bak öyle değil...
— Nasıl peki lan, diye kükreyince ben gerçekleri anlatmak için ağzımı açtım ama araya Ferzan Bey girdi. Abimden korkunca "Bey" hortladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
General FictionYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...