Evlendiği zaman küçüktü. Yaşadığı yere göre değil ama buralara göre küçüktü. Kocası da kendi de.
Kocasını ilk gördüğü an aşık olmuştu ama diyemedi. Uzun boylu, esmer, gülünce bembeyaz dişleri gözlerini kamaştırmıştı. En önemlisi tam bir beyefendi gibi duruyordu.
Liseden sonra okumak istemişti ama ilk girişte kazanamayınca babası bir daha kursa falan göndermemişti. Aslında kazanırdı kazanmasına ama heyecandan sınavda kilitlenmişti.
Sonrasında eve gelmek isteyen görücüleri annesi, babasına söylemeden püskürtmüştü. O bilmiyordu ama kaderi zaten teyzesi tarafından çoktan yazılmıştı.
Annesinin püskürtmediği ilk görücü kocasının ailesi oldu. Kocasını ilk defa o gün gördü. Görürü görmezde vuruldu. Mutsuz ve huzursuz duruyordu. "Benim burada ne işim var", dercesine etrafa bakıyordu. Kendisine alıcı gözle dahi bakmamıştı. Gözlerinde bezginlik vardı.
Kısa süre sonra evlendiler. Direk olarak sadece kendi memleketinde düğün yaptılar. İstanbul'da da düğün olacak dendi ama hayır, kocası yapmadı.
Aynı eve girdikten sonra düzelir diye düşündü hep ama balayında ona dokunmayınca, yanlış düşündüğünü anladı. Sadece evlendikleri gece birlikte oldular. Onda da adam sanki görevini yapar gibiydi. Kitaplarda okuduğu aşkı bulamadı.
Bir sene boyunca kavgasız, gürültüsüz ama aynı zamanda da duygusuz geçti. Hani kavga gürültü olsa daha iyiydi, diyecek kıvama geldi. Bu arada arkadaşlarıyla tanıştı genç kadın. İlk zamanlar her şey güzeldi ama hepsinin okumuş olduğunu duymak, genç kadına dokundu.
Yabancı dil kursuna yazdırdı kocası onu. Diyemedi ki ben okumak istiyorum. Kursta herkes bir iş için devam ediyordu ya da okul. Bir tek kendisi boş vakit geçirmek, yurt dışında alışveriş yapabilmek için oradaydı. Ortamda kendini fazlalık hissedince vazgeçti.
Evde de sıkılıyordu. Temizliğe gelen kadın, yemekleri de yapıyordu. Kayınvalidesinin ajanıydı kadın, farkındaydı. Kayınvalidesi iyi bir kadındı, kibar, görmüş geçirmiş. Kendisine de iyi davranıyordu ama yetiştiği evde hep "En iyi kaynana ölü kaynana" lafıyla büyüdüğü için yine de güvenemiyordu. Asla ona karşı bir sıcaklık hissedemedi.
Çocuğu olunca düzelecek her şey diye bekledi, o da olmadı. Birbirlerine o kadar uzaktılar ki yumurta ve spermeleri bile birleşemedi. Doktoru "Kafanı dağıt. Bebek fikrinden uzaklaş, kendiliğinden olacaktır. Gençsiniz, sağlıklısınız. Çocuğunuzun olmaması için herhangi bir problem gözükmüyor. Her şey kafanızda" deyince kafasını dağıtmak için spora yazıldı.
Kocası Allah var parasını ondan esirgemiyordu. Cüzdanında iki üç tane, limitleri neredeyse lüks araba alacak kadar yüksek kredi kartları vardı. Bir sene boyunca neredeyse hiç kullanmamıştı. Sonrasında...
Spor salonunda yaşı kendinden oldukça büyük bir hanımla tanıştı. Abla diyordu. Spordan sonra onunla önce salonun kafesinde çay kahve içerek başladı dostlukları. Sonrasında hanım onu dışarı götürmeye başladı.
Önce giyimini sonra da tipini ele aldı. Saçları makyajı derken, ufak tefek dokunuşlarla yüzünün şeklide değişti. Hoş bir kadın olmuştu. Girdikleri ortamlarda dikkat çekmeye başlamıştı.
Güzel ve kaliteli kıyafetleri, saçlarını yapamayacağı ortamlarda taktığı perukları ve tabii renk renk lensleri. Kocası birgün kendisine aşkla baksın diye her kılığa girdi ama olmadı. Anladı ki aralarında aşk bağı yok. Hoş olsun diye uğraşanda yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
General FictionYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...