Mahkeme kapısından çıktıklarında karısı seri adımlarla merdivenlere yöneldi. Karşı tarafın y.vş.k avukatının, eşinin peşinden koştuğunu gördü. Hızlıca peşlerinden gitti.
Adam kalabalığa rağmen, genç kadını kolundan tutunca, yanlarına gitmek için hamletti ama gidemedi. Babası sıkı sıkı tembih etmişti. Kimse birlikte olduğunuzu anlamasın, diye. Adam konuşurken karısının gözünün içine bakıyordu. Kıskançlık ateş gibi vücudunda dolaşırken, sakinliğini korumakta oldukça zorlandı.
Karısı adama hiddetle çıkışıp, koşarcasına merdivenlerden inmeye başlayınca yetişemeyeceğini anladı. Bir alt kattan asansöre bindi. Kapıdan çıktıktan kısa bir süre sonra eşi de dışarı çıktı.
Karısının gözlerine endişeyle baktı. En az onun kadar üzgün, en az onun kadar kızgın bakıyordu genç kadının gözleri. Bugün gidecekti biliyordu ama nereye gideceğini bilmek istemiyordu. Ona kavuşma isteğini ne kadarlığına bastırabileceğini, kestiremiyordu. Peşinden gideceğine kesinlikle emindi. O yüzden de bilmemek en iyisiydi.
Karısının ardından hüzünle bakarken;
"Gitti giden gitti gider. Eee Ferzan Borak sen iki tane çulsuzun hakkından gelemezsen, işte böyle sevdiğinin arkadından öylece bakakalırsın", diye kendi kendine söylenirken, karşı tarafın avukatının da karısının ardından hayranlıkla baktığını gördü. Az önce merdivenlerde yaşanan sahne de gözünün önüne gelince hırsla adamın yakasına yapışıp;— Kime bakıyorsun lan sen?, diye gürledi, hırsla.
— Sana ne Ferzan Borak, istediğime bakarım, seni ne ilgilendirir, dedi kendisine tepeden bakarak, y.vş.k bir şekilde.
Adliye önünde bir avukata vurmak için sadece yürek yemek yetmez, bir de deli raporu gerekir. Bunu bilecek kadar akıllı adamdı Ferzan Borak.
Bu bakışın elbette bir cezası olmalıydı ama yeri burası değildi. Çünkü adamın bu bakışı özellikle attığını bilecek kadar çok y.vş.k tanımıştı. Niyeti damarına basıp onu manipüle etmek, kendisini de içeri aldırmaktı. Böylece içerde belki onu öldürtecek, belki de ellerinde ne var onu bir şekilde öğrenmenin yolunu bulacaktı. Bu adamlar çok tehlikeliydi çok.
Tabii bunlar karısının ardından öyle ağzının suları akarak bakmasını normalleştirecek sebepler değildi. "Yasemin Borak'tan uzak durması gerektiğini anlamalı", dedi kendi kendine. Yasemin Borak, soyadı nasıl da yakışmıştı adının yanına.
Akşama kadar kendini ofiste oyaladı ama şirketten dışarı çıkınca, bu gece kendi evdinde tek başına kalamayacağını anladı. Arabasına bindi ve baba evine gitti. Üzgün ve yalnız.
Babası önce kızdı, sonra da teselli etti. Kızdı çünkü yanlış zamanda doğru kıza aşık olmuştu oğlu. Kız doğruydu evet ama kızın ayrıldığı kişi çok çok yanlıştı. Eski kurdun elbette kafasında planları vardı ama bunları ailesine dahi şu anda açıklayamazdı.
Aynı saatlerde avukat, ofisinden çıktığı zaman, güvenlik şefinin personelinin, tuttuğu adamlar, avukata hesapta soygun için saldırdı. Avukat tabii ki egosuna yenik düşüp, adamlara direndi. İstedikleri olmuş, ekmeklerine yağ sürülmüştü.
Önce bir kişi saldırdı, sonradan ikincisi derken üçüncü de devreye girince avukat sağlam bir sopa yedi.
Avukat o hengamede yüzü kar maskeli adamlara dikkat edememişti. Güvenlik kameralarına ve mobeselere güvendi ama hastane yatağında sargılar içinde yatarken öğrendi ki o bölgede mobese yoktu ve işin acı tarafı plazanın tüm güvenlik kameraları o gün bakıma alınmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
Ficção GeralYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...