Tijen Hanım öğlen yemeklerini aşağıda yemekhanede yediklerini söylemişti. Ferzan'dan hayır haber çıkmayınca mecburen aşağı, yemekhaneye indim.
Yemekhanenin kapısından içeri girince, tüm personel kot pantolonlu, salaş tişörtlü, yeni gelen kıza, uzaylı görmüş masum köylü gibi bakmaya başladı. Kendimi akvaryumdaki balık gibi hissettim. Allah'tan Tijen Hanım da yemekteymişte beni yanına çağırdı ve masasındaki kişilerle tanıştırdı.
— Yasemin Çalışkan, Yusuf Beyin yeni asistanı, dedi tanıştırırkende. Uzun masada altı kişi oturuyordu. Tijen Hanım beni yanındaki boş sandalyeye oturturdu. Masadakiler kendilerini tanıtmayınca, "Memnun oldum"diyerek hafifçe gülümsedim. Bu arada, yeni ünvanımı duyunca bir tuhaf oldum. Aslında satışta olmayı tabii ki de tercih ederdim ama seçme şansım maalesef yoktu.
Sonrasında da bir şey demediler ben de yemeklerle ilgileniyormuş gibi yaptım. Görünmez olduğumu düşünürken, masadaki hanımlardan birisi;
— Sanki seni bir yerden tanıyor gibiyim, daha önce hangi firmadaydın?, diye sordu şüpheyle.
— Gürsoylarla çalışıyordum, dedim usulca ne diyecektim ki eninde sonunda kim olduğumu anlayacaklardı. En azından arkamdan, dürüst diyeceklerdi. Tabii anında dedikodu kazanı kaynamaya başladı. Fısıltılar diğer masalara yayılmaya başlayınca;
— Afiyet olsun, deyip masadan kalkarken, az önce nerede çalıştığımı soran kadın;
— Sen Feyyaz Gürsoy ile evlenmiştin değil mi?, diye sordu. Elimde tabldot tepsisi öylece kaldım. Tijen Hanım araya girdi;
— Esin, kimsenin özel hayatı seni ve dahi bizi ilgilendirmez, dedi buz gibi bir sesle ve "Afiyet olsun", deyip tepsisini alarak masadan kalktı. Yukarı çıkarken;
— Gürsoyların ofisini bilmem ama burası büyük bir şirket. Cadı kazanı gibi kaynar, bence hareketlerine dikkat et, dedi ve benden önce asansörden indi.
Bir bardak kafein almazsam beynimi toparlayamayacağımı anlayıp, kattaki personel odasına geçtim. Kahve makinesinde taze kahve vardı, bir bardak kendime aldım. Elinde kupayla benim yaşlarımda birisi içeri girdi. Az önce yemekhanede aynı masadaydık. Kendini tanıtma zahmetine girmeyenlerdendi;
— Ben de bir bardak kahve rica edebilir miyim?, diye sordu gülümseyerek. Hayır demek isterdim ama bir şekilde personelle kaynaşmak zorunda olduğum için;
— Tabii ki, dedim az önceki kabalığından dolayı sinir olduğum kişiye. Bardağını aldım, ona da kahve koydum. Bardağını uzatırken;
— Ben Toprak, dedi kahveyi diğer eline alıp, elini uzatırken. Aa nihayet kendini tanıtmak, aklına geldi demek...
— Yasemin, dedim elini sıkarken. Az önce söylemiştim, demek isterdim ama yine yuttum.
— Memnun oldum Yasemin. Esin'in kusuruna bakma, sen böyle pat diye tepeden inme, Yusuf Beyin asistanı olunca, çok bozuldu.
Yusuf Beyin asistanı Arzum, bir hafta önce işten ayrıldı. Ailesinin yanına gitti. Biz de ne olduğunu anlamadık. Esin o gittiğinden beri Yusuf Beyin asistanlığını yapıyordu. Birden sen gelince haliyle hayalleri suya düştü, dedi az önce beni rezil eden kadını savunurken.— İyi de Toprak Bey, benim suçum ne? Yusuf Bey beni işe aldığına göre demek ki asistan olarak yeterli olmamış, dedim kahve bardağını avucumun içinde sıkarken.
— Haklısın tamam, dur, hemen sinirlenme. Onu savunduğumdan değil ama yaptığını Yusuf Beye söyleme diye, rica etmek için söyledim. Benim çok yakın arkadaşım. Buraya beraber girdik ama o nasıl desem hırslı birisi ve yükselmek istiyor, dedi telaşla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
General FictionYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...