DEĞİŞEN HAYAT

14.7K 1K 161
                                    

Mecburen tekneye geri döndük. Ferzan Bey hazırlanacaktı. İçim bir tuhaf (adına kıskançlık demek istemediğim bir tuhaflık) kitabımı kolumun altına sıkıştırıp, kendime filitre kahve yaptım. Bir paket bisküvi aldım yukarı, arka güverteye çıktım. Beş dakika sonra yanıma geldi.

Beyaz hakim yaka gömleği, gri mavi üzerine oturan pantolonuyla ziyadesiyle yakışıklı olmuştu. Sanki sakallarını da hafif düzelmişti.

— Bak korkarsan...

— Ferzan Bey inanın ben başımın çaresine bakarım, siz eğlenmenize bakın, dedim ve zoraki gülümsedim. Gitmesini istemiyordum, tuhaflığın adını itiraf etmiş, alenen kıskanıyordum. Bu gece orada birisini bulup, tekneye getirmesinden ya da gece sabaha kadar hiç gelmemesinden tırsıyordum. Gözüm, gönlüm kesinlikle bunu kaldırmazdı.

— Aklım sen de kalacak o yüzden eğlenebileceğimi hiç zannetmiyorum, dedi ve omuzunu silkti.

— Beni merak etmeyin, ben başımın çaresine bakarım. Siz eğlenmenize bakın, dedim kahvemi havaya kaldırırken. Güldü;

— Kendine dikkat et, gerekirse içeri gir kapıyı kilitle, dedi gözümün içine bakarak.

— Asıl siz kendinize dikkat edin, dedim sırıtırken.

— Dikkat ederim, dedi ve gülümseyerek tekneden indi.

Kahvemi içip, kitabımı okumaya çalışırken yan tekneden;

— Erkek arkadaşın bırakıp gitti mi? İstersen benimle eğlenebilirsin?, diye birisi İngilizce bağırdı. Kafamı kaldırıp bakmadım bile. Marinadaydık ve kimsenin yanıma gelmeye cesaret edemeyeceğini düşünüyordum.

— Şiit güzellik sana diyorum, diye bağırdı tekrar. Ben yine oralı olmadım. Burada tekneler birbirlerine yakın park etmişti. Aralarında beton iskeleler de yoktu. Yapmaz dedim ama pat diye diğer tekneden, yanıma atladı...

Ada öyle çok büyük bir yer değildi. Genç adam yürüyerek, iki dakikada tavernaya ulaşmıştı. O gittiğinde eğlence başlamıştı bile. Yolda gelirken, uğradığı butikten aldığı kolyeyi, doğumgünü kızına verip, kendine bir içki aldı.

İçinde garip bir sıkıntı vardı. Kızı teknede yalnız bıraktığı için kendine kızıyordu. Marina güvenliydi ama ya değilse? Kafası kızdayken eğlenemeyeceğini anladı ve doğum günü kızının yanına gidip, başım ağrıyor diyerek izin aldı ve neredeyse koşarak, marinaya doğru yürümeye başladı...

Ne yaptığını zannediyorsun?, diye bağırdım hırsla.

— Eğleneceğiz işte, dedi ama durumu pek iç açıcı değildi. İçmiş mi çekmiş mi belli değildi.

— Geldiğin yere geri dön, elimden bir kaza çıkacak, dedim öfkeyle.

— Ne yapabilirsin ki?, dedi alayla üzerime yürürken.

Önce hafif bir tekme attım. Zarar vermek istemiyordum. Tekme onu durdurmadığı gibi az da olsa canını yaktığından dolayı olsa gerek, daha da sinirlendirdi. Hafif sendeledi daha bir hırsla üzerime geldi. Tüm gücümle, iki elimle, göğsünden ittirdim, geriye doğru yalpaladı;

— Zor kadını mı oynayacaksın?, dedi alayla.

— Ben zor kadın değil zorun kendisiyim. Başın gözün sağken in tekneden, dedim ama dinlemedi, bir daha üzerime gelince günah da benden gitti. İçimde sabahtan beri biriken öfkeyle bu defa ben ona saldırdım. Tekme, tokat, yumruk, diz Allah ne verdiyse, neresine denk gelirse indirmeye başladım.

Güçlü bir çift kolun, beni yüzsüz herifin üzerinden almasıyla, kendime geldim. Herifin yüzü gözü dağılmıştı. Kollar, beni bedenine yasladığında, Ferzan Bey olduğunu anladım. Vücudumdaki adrenalin seviyesi düşünce titremeye başladım ve gözümden akan yaşlar sel oldu. İlk defa bana sıkı sıkı sarıldı. Adam yerden kalkamıyordu. Ben biraz sakinleşince, marina güvenliğine seslendi, Yunanca konuştuğu için ne dediğini anlamasam da sinirli olduğu her halinden belli oluyordu.

KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin