Türkan, abimi köşeye sıkıştırmaya devam ederken kapı neredeyse yerinden çıkartılırcasına açıldı. Ben olduğum yerde panikle zıplayıp, kapıya dönerken, Türkan kapı sanki açılmamış gibi ters ters abime bakmaya devam ediyordu. Abim ise geleni görmenin şokuyla kapıya bakıyordu.
— Bu kulaklar bunu da duydu. Sen aileni karşına al, herifin peşine takıl, git. İki tane çocuk ver, yıllarca saçını süpürge et. O ne yapsın? Senden bıktım deyip, seni kapının önüne atsın, diye annem bayramlık ağzını açarak, kapıdan içeri bir hışım girdi. Abim sadece;
— Anne, sen burada ne arıyorsun?, diyebildi.
— Ne demek ne arıyorsun? Dedim ya baban beni kapının önüne koydu, halan olacak mendeburu çağırmış, bana ihtiyacı yokmuş, öyle dedi. Benim gidecek yerim mi var?
Dün akşam, Banularda kaldım. Nişanlın olacak bu sivri akıllı, telefonunu kapatmasaydı haberiniz olurdu, dedi annem kaşı gözü ayrı oynayarak, Türkan'a bakarken.— Akşamları telefon çalıp, seni rahatsız etmesin diye kapatıyorum. Malum Tuvana, Yasemin de olmayınca bana sardı, dedi umursamaz bir şekilde omuzlarını kaldırıp. Abime olan hırsı hala geçmediği için annemin söylediğini takmamış, abime terslenmeye devam ediyordu.
— Tuvana burdaydı o da söylemedi, biz seni teyzemlerin yanına gittin zannettik, dedi abim Türkan'nın halinden anlamıyormuş gibi umursamaz bir tavırla. Oda boşalınca kıyametin kopacağı aşikardı.
— Tuvana, ben Banulara gittikten sonra geldi. Onun da haberi yoktu. Oldu, ablamın evine döneyim de millet ardımdan davul çalsın. Ben arkamdan, yapamadı, geri döndü dedirtmem, dedi annem hırsla.
— Hadi ya! Ee nereye gitmeyi düşünüyorsun?, diye sordu abim. Ben, lafa girmemeyi tercih ediyordum. Laf dönüp dolaşıp, kesin bana girerdi, tecrübe ile sabit. En güzeli, şu anda, görünmez olmaktı.
— Yaseminlere gideceğim, dedi çok normal bir şeymiş gibi rahat bir tavırla. Gözlerim büyürken, ağzım kendiliğinden açıldı. Annemin rahatlığı karşısında, resmen şok olmuştum.
— Bana derken?, diye sordum o şokla.
— Sana işte sevgilinin evine, dedi gayet pişkin. Bir şoka daha girmeden, kendime gelip itiraz etmem gerekiyordu çünkü annem dediğini kesin yapardı ve ben Ferzan'a rezil olmak istemiyordum.
— Anne olmaz. Benimle gelemezsin. Bizim ilişkimiz daha çok yeni, ben annem kalmaya geliyor diyemem. Olmaz, dedim ellerimi ve başımı hızlı hızlı sallayarak.
— Ne demek olmaz? Ben, sokakta mı yatayım?, diye çıkıştı bana.
— Olmaz anne. Benim daha Ferzan'la öyle bir samimiyetim yok, dedim başımı sallayarak.
— Kızım sana bir oda verdi değil mi bu adam? Sen evlenmeden adamı yanına sokmazsın, ben seni biliyorum. Beraber aynı odada kalırız, ne var bunda?, dedi annem son derece kendinden emin.
— Anne olmaz. Ben bunu teklif dahi edemem, dedim ısrarla. Ben "Olmaz", diye direttikçe o "Olur ki neden olmasın?", diye ısrar ediyordu. En sonunda abim araya girdi.
— Anne, kız haklı, olmaz. Daha adamı tanımıyoruz. Bu kadar yüz göz olmaya gerek yok. Sen ya babamın gönlünü al ya da bir bahane ile teyzemlerin yanın git. Babam sakinleşene kadar orada kal, dedi sakin bir şekilde.
— Yıllarca hepinize baktım, yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. Hizmetçiliğinizi, aşçılığınızı yaptım, siz ilk fırsatta beni sokağa atan babanıza arka çıkıyorsunuz. Nasıl evlatlarsınız siz?, dedi annem tükürür gibi. Söyleyecek çok şey vardı ama burası ne yeri ne de zamanıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
General FictionYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...