Eve döndükten sonra kendini duşa dar attı. Morali yerle yeksandı. Hala daha kendine gelememişti. Gülçin'in verdiği ayar ona fazla gelmişti. Az çok kızacağını tahmin ediyordu ama arkadaşlığını bitirebileceği aklının ucundan bile geçmemişti. Anladığım kadarıyla kendine yedirememişti. Elimden bir şey gelmediği için ben de üzerine gitmedim.
Ertesi sabah bana yine yalvaran gözlerle bakınca, bu sefer ben de kabul ettim. Beraber tekneye geçtik. Üç günlük kısa bir mola çalmıştık hayattan.
Öğle saatlerinde havayolu şirketinden bir telefon geldi. Kara Ferzan, daha da karardı. Kaşları çatıldı.
— Hayırdır Ferzan ne oldu?, diye sordum merakla.
— Meryem, bizim tarifeli uçakla Bodrum'a uçmuş. Yanında da isimlerini daha önce duymadığım insanlar varmış.
Yasemin bu kadın kötü bir şeylere karışmış olmasın?, dedi endişeli bir şekilde.— Ferzan saçmalama, benim gördüğüm gayet aklı başında bir kadın. Neden kötüyü aklına getiriyorsun?, diye sordum yüzüne bakarak.
— Ya ne bileyim, babası şimdi ben buradayım diye sanki bana emanetmiş gibi. Arayıp bir sorsam bana gücenir misin?, diye sordu gözümün içine beynimden geçenleri anlamak için dikkatli bakarak.
— Ferzan benim gücenmemi bir kenara koy, o kadın delirir. Bence arama ama yine de sen bilirsin, dedim omzumu silkerek. Umursamaz görünsem de için için sinir olmuştum. Milletin derdinden ona neydi ki. Milletin derdi onu niye geriyordu ki...
— Burada, yanımda dur. Konuştuğumuzu duy, dedi beni kolumdan tutup, yanındaki koltuğa oturturken. Aklıma kötü bir şey gelmesin diye yaptığını bildiğin halde araması kadar benim orada olmam da saçma gelmişti. Sonuçta bir başka kadının özeline, ailecek dahil oluyorduk ki yapılan başlı başına bir ayıptı.
— Alo Meryem, dedi telefonu karşı taraf açınca.
— Efendim Ferzan, dedi Meryem buz gibi bir sesle. Haklıydı kadın sonuna kadar haklıydı. Feyyaz'ın beni arasa ne kadar saçma olursa, bu da o kadar gereksiz bir aramaydı.
— Bana şirketten bir haber geldi de. Bodrum'a geçmişsin. Yanında iki kişi varmış. Onlar kim Meryem? Ben daha önce adlarını dahi duymadım, dedi Ferzan. Sesi hesap sorar gibi çıkınca Meryem sinirlendi. Ben olsam delirir telefonu yüzüne kapatırdım ama Meryem yine de konuştu. Helal olsun kadına.
— Ferzan, kimlerle olduğum seni ilgilendirmez. Sen benim eski kocamsın. Kendi eşinle ve evinle ilgilen. Ben artık hayatımda seni görmek hatta adını dahi duymak istemiyorum. Beni salın artık, salın ki ben de kendi mutluluğumu bulayım, diye isyan dolu bir cevap verdi ki yerden göğe kadar haklıydı.
— Meryem, boşandık tamam ama İstanbul'da bana emanet gibisin. Tanımadığım insanlarla. Ben baban sorsa ne cevap veririm. Boşandık, birbirimizin hayatında artık yokuz diye...dedi Ferzan ama Meryem'in onu dinlediği yoktu;
— Tamam işte hayatından çıktım. Hatta herkesin hayatından çıktım. Merak etmeyin, ben başımın çaresine bakarım. Sadece iş bulana kadar, bende kalan kartlarını minimumda kullanmak zorundayım. Sonrasında merak etme, her kuruşunu geri ödeyeceğim, dedi ve telefonu öfkeyle kapattı.
Ferzan telefonu masaya bırakıp arkasına yaslandı. Yüzüne baktım.
— Ben sana demiştim, demek istemiyorum ama diyeceğim. Ferzan o koskoca bir kadın. 30 yaşında. Kendi hayatına kendisi yön verecek yaşı çoktan geçmiş. Onun hayatı onun kararları. Nerdeyse boşandığınız bir yıl oldu, artık kadını bir rahat mı bıraksanız acaba? Ayrıca, bence artık kimse seni ondan mesul de tutmamalı, dedim ciddi bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
General FictionYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...